Bize Ankara Hukuk Fakültesi dördüncü sınıfında iki saat İslam Miras Hukuku okutmuşlardı. Benim gibi meraklı iki üç arkadaş grup yapıp İslami Ceza Hukukunu da incelemeye karar verdik. Çalışmamız sonucunda her iki hukukunda ne kadar adil, işlevsel ve kesin sonuçlarla insanlara hizmet ettiğini gördük. Allah (cc) öyle incelikler getirmiş ki hepsi de insanın huzuruna, toplumun düzenine hizmet ediyor ve bu hususları düzenliyor. Ceza hukuku ödetiyor, miras hukuku ise adil… İslam düşmanları bir kadın bir erkekse erkeğin mirastan iki pay aldığını öne sürerek güya adaletsizliğe işaret edip eleştirirler. Oysa İslam, mirastan iki pay alan erkeğe öyle sorumluluklar veriyor, onu hiç dikkate almazlar. Zira Halikimiz yüce Allah (cc) yarattığı kulları en güzel şekilde yaşaması için çok adil bir sistem kurup kanun ve kurallar getirmiştir. Beş yıl tahsilini yapıp 31 yılda fiili uygulayıcısı olduğum insanların getirdiği sistemde ceza hukuku cezalandırıp öç almıyor, borçlarla ilgili hukuk da hakkı alıp ödetmiyor. Bir sürü laf kalabalığı… Onun içinde insanların çok büyük kısmı bu nedenle mutsuz.
Çok çarpıcı bulduğum bir örnekle devam edeyim. Hz Ömer’in halifeliğinde bir genç bir hurma bahçesi önünden geçmekte iken at bir hurma dalını asılıp kırmış ve hurmaları yerken bahçenin içinde olan bahçe sahibi yerden bir taşı ata atmış. At orada ölüvermiş. Atının öldüğünü gören genç de aynı taşı alıp bahçe sahibine atmış. İlahi kader bahçe sahibi de ölmüş. Babalarının öldüğünü gören üç erkek kardeş, genci tutup Hz. Ömer’in huzuruna getirmişler. Ya Emirü’l mü’minin, bu adam bizim babamızı öldürdü. Kısas isteriz, demişler. Yani o gencinde öldürülmesini istiyorlar. Hz. Ömer sormuş soruşturmuş gerçekten de o genç bahçe sahibini attığı taşla öldürmüş. Gerçi gencin atını da bahçe sahibi attığı taşla öldürmüş ama insanla hayvan kıyas kabul edilemez. Hz. Ömer kısasa karar vermiş. Genç ya Emirü’l mü’minin babam ölürken küçük kardeşlerime yetkin olduklarında vermem için miras bıraktı. Bana üç gün izin ver, gidip o hakları ehillerine teslim edip geri geleyim. Sonra kısasını yap, demiş. Hz. Ömer ey genç seni tanımıyoruz, köyünü de bilmiyoruz, ya gider de geri gelmezsen, bu durumda yerine kefil bırakman lazım, deyip İslam Hukukuna göre kefil istemiş. Olayı izlemekte olan sahabelere bakan genç ya emir şu kişi bana kefil olur, deyip Hz. Eba Zer’i göstermiş.(Eba Zer’de Peygamber Efendimizin en çok sevdiği sahabeymiş) Hz. Ömer sen ne dersin ya Eba Zer, deyince Hz. Eba Zer kabul ediyorum ya Emirü’l mü’minin, demiş. Üç gün içinde genç gelmezse onun yerine kısas olmayı yani öldürülmeyi kabul etmiş. Genç köyüne gitmiş. Herkes heyecan içinde… Üçüncü gün akşamüstü yolda toz duman içinde bir atlı gelmektedir. Ya gelen genç değilse Eba Zer kısas edilip öldürülecek midir? Hz. Ömer hükmü mutlaka uygular, diye konuşulurken bakarlar ki gelen o gençtir. Genç gelmiş Emirin yanına diz çökmüş geldim ya Emir emaneti ehillerine teslim ettim. Artık kısas olabilirim, demiş. Bu hali gören üç oğul ya Emir biz kısas talebimizden bu teslimiyet karşısında vazgeçtik diyet de istemiyoruz, diyerek gencin öldürülmesinden vazgeçmişler. Bir tarafta Allah’ın hükmü yerine gelsin diye kefaleti kabul eden Eba Zer, diğer yanda adalet yerini bulsun diye üç günlük yoldan kaçmayan geri gelen genç, bir tarafta da adaleti uygulamak için kararlı olan iktidar… Bir de şimdiki sistem ve bu sistemden beklenen adalet…
Kaynak: Mustafa KAPLAN
Postacı Her Zaman İki Kez Çalmaz…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.