KİBİR VE HASET

İnsanlar arasında karşılıklı sevgi ve saygı bağlarının kuvvetlenmesini emreden şerefli dinimiz bu sevgi ve saygıyı engelleyecek her türlü davranışı kesinlikle yasaklamıştır. İslam’ın katiyyetle yasakladığı bu kötü davranışların başında kibir ve haset gelir. İmanı kemiren, insanı küçülten, vicdanları huzursuz eden, Allah yolunu perdeleyen, nimetlerin elden gitmesine sebep olan hep kibir ve hasettir. Biri, Allah’ın verdiği mal, mülk, servet ve güzellikle, yine Allah’ın kullarına karşı kibirlenmek, böbürlenmek ve çalım satmak. Diğeri, başkalarının servet ve sıhhatine göz dikerek: “ Bende olmayan onda da olmasın, bende bulunmayan onda da bulunmasın” gibi İslam dışı düşüncelerle kıskançlık ve haset çirkefine dalmak.
Evet her ikisi de Allah’ın haram kıldığı, iki kötü huy, iki manevi hastalıktır. Kuranda geçen ayetlerde de Allah’ımız kibirli olmayı yasaklamakta, kibirli kimseleri sevmediğini beyan buyurmakta ve hasetçilerin şerrinden zatına sığınmamızı emretmektedir. O halde bu Rabbani emir ve yasaklar karşısında hepimiz kendimizi yoklayalım ve hesaba çekelim. Allah’ın kullarına karşı kibirlenmek , onlara haset etmek, nefis ve şeytanın insan tarlasına ektiği nifak ve bozgunculuk tohumlarıdır. Müslüman, böyle bir tohumu benliğinde besleyemez. Suratı asık, burnu havada, kibir ve gururla, insanlara yüksekten bakarak salına salına yürümek, onları küçük görmek, ellerindekilere göz dikmek, bir müslümanın özelliği olamaz. Müslüman kibir, haset gibi hastalık ve ihtirasların esaretine girip, dünyasını ve ahiretini zindana çeviremez.
Sözleriyle kibir ve hasedin kötü birer huy olduğunu açıklayan ve onlardan kaçınılmasını emreden Peygamberimiz (sav) yaşayışıyla da bu hususta Müslümanlara örnek olmuştur. İslam dini bir hayat nizamı olarak yaşanmadıkça, Müslüman bu olgunluğa erişemeyecek, kibir gibi, haset gibi insan hayatını saran maddi ve manevi hastalıklar, atım hızıyla yayılmaya devam edecektir. İnsan kendini Allah’a teslim etmedikçe hürriyete de kavuşamayacak, nefsani, şeytani duygu, arzu ve istekler O’nu ebediyen huzursuz bırakacak, idare edenle edilen arasındaki uçurum daima derinleşecektir.
O halde müslümanlar olarak kalplerimizi kibir bataklığına, ruhlarımızı haset çamuruna bulaştırmayalım. Birbirimize karşı kibir ve hasette bulunmayalım. Gönüllerimizi şeytanın vesveselerinden koruyalım. Kibir, öfke, haset, hırs, intikam, şöhret, mal- mülk, giyim düşkünlüğü, dedikodu, iftira, kötü zan, oburluk ve acelecilik gibi kötü huyların şeytanın insan gönlüne giriş kapıları olduğunu bilelim ve onlardan sakınalım. Dinimizi, vatanımızı korumaya ilim öğrenme ve öğretme, İslam’ı yaşama ve yaşatma, Kuran’ı Kerim’i okuma ve okutma, mal ve mülkümüzden başkalarına yardım etme hususunda yarış etmenin haset olmadığını, bilakis bunların vazifemiz olduğunu unutmayalım. Birbirimizi dostça, kardeşçe ve yalnız Allah rızası için sevelim.