Kıymetli dostlar, son günlerde Türkiye, bir sahte diploma skandalıyla çalkalanıyor. Yirmi yıla yakın bir süredir öğretmenlik yapan ve hatta “Yılın Öğretmeni” seçilen bir kişinin diplomasının sahte olduğu ortaya çıktı. Bu durum, sadece bir kişinin sahtekarlığının ötesinde, toplumun temel yapı taşlarını sarsan bir güvensizlik krizine işaret ediyor. Bu olay, benzer şekilde diploması olmadığı halde 4500 TL’ye seans veren bir “psikolog” gibi, liyakatin ve emeğin hiçe sayıldığı daha pek çok vakayı da gün yüzüne çıkardı. Bu skandalların en acı tarafı ise, bu sahte başarıların arkasında ezilen, hakkı yenilen ve hayalleri çalınan on binlerce insan olması.
Bu sahte diplomalarla meslek icra edenler, yalnızca bir unvanı gasp etmekle kalmıyor, aynı zamanda toplumun en hassas damarlarına zarar veriyorlar. Örneğin, sahte bir öğretmen, yıllarca yüzlerce öğrencinin geleceğiyle oynayabilir, onlara yanlış bilgi aktarabilir ve bir neslin potansiyelini heba edebilir. Yıllarca dirsek çürüten, uykusuz geceler geçiren ve ailesinin tüm birikimini eğitimine harcayan gerçek öğretmen adaylarının emekleri ise bu sahtekarların gölgesinde kalıyor. Benzer şekilde, sahte bir psikolog, ruh sağlığı gibi son derece ciddi bir alanda insanlara zarar verebilir, maddi ve manevi olarak onları istismar edebilir. Peki, bu kişilere kim dur diyecek? Bu sahtekarlıklara zemin hazırlayan boşluklar, denetimsizlikler ve liyakatsiz atamalar nasıl açıklanacak? Başka zaman olsa, sistem 10 kuruşu vatandaşta bırakmıyor, fitil fitil burnundan getiriyor. Peki bunun vebalini kim verecek? Akıl alır gibi değil! Sosyal medyada o kadar çok tiye alındı ki.. Ağlanacak halimize gülüyoruz.. Farkındaysanız, son zamanlarda artık şaşırma refleksimizi kaybetmemize rağmen yine de bir akıl tutulması yaşadığımızı düşünüyorum..
Bu durum, en nihayetinde kul hakkı meselesidir. Bir kişinin emeğini, alın terini ve hayallerini çalmak, en büyük günahlardan biridir. Sabahın erken saatlerinden gecenin geç vakitlerine kadar çocukları için çalışan, ekmeğinden kısan ailelerin hakkını kim ödeyecek? Başarıya ulaşmak için tüm hayatını adayan gençlerin hayal kırıklığının ve öfkesinin hesabını kim verecek? Bu sorular, sadece vicdanları değil, aynı zamanda adalet sistemimizi de sorgulamamıza neden oluyor.
Bu skandallar zinciri, bize bir kez daha gösteriyor ki, bir toplumun geleceği, liyakat ve adalet üzerine kurulmalıdır. Sahtekarlıkların ve haksızlıkların bu kadar kolay göz ardı edilebildiği bir sistemde, ne gerçek başarıdan ne de toplumsal huzurdan söz edilebilir. Şimdi, yetkililere düşen görev, bu tür sahtekarlıklara karşı sıfır tolerans göstermek ve denetim mekanizmalarını güçlendirmektir. Eğitimin, sağlığın ve diğer tüm mesleklerin kutsal olduğunu hatırlayarak, hak edenlerin hak ettiği yerlere gelmesini sağlayacak şeffaf ve adil bir sistem inşa edilmelidir.
Sahte diplomalarla yükselenler, ne kadar yüksek makamlara gelirse gelsinler, gerçek bir başarı elde edemezler. Çünkü onların başarısı, çürümüş bir temel üzerine kuruludur. Unutmamalıyız ki, toplumun vicdanı, bu sahtekarlıklara karşı sessiz kalmayacaktır. Halkın adalet duygusu, bu tür haksızlıkların hesabını sormaya devam edecektir. Gerçek başarı, dürüstlükle, alın teriyle ve liyakatle kazanılan bir onurdur. O onuru korumak, hepimizin görevidir.
Kaynak: Medine Ekmekci
DEVLETİMİZE, ORDUMUZA TAM DESTEK OLMALIYIZ
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.