ABD’nin İsrail’in rantiye ekonomisine yönelik mali, ideolojik ve siyasi desteğinin dört temel kaynağı sayılır. Bunlar; varlıklı Yahudilerin bağışları, disiplinli bağış toplama örgütleri; ABD hükümetinin hem kongre hem başkanlık olarak destekleri; özellikle New York Times Hollywood ve büyük televizyon ağlarının kitle medyasının destekleri ve sendika liderleri ve emeklilik fonlarının yöneticilerinin destekleri. Yazar belirli yıllara ilişkin olarak bu yardımlar konusunda somut örnekler verir. Bunlardan dikkat çeken hususlardan birisi Yahudi sendika liderlerinin ABD’de en kötü çalışma koşullarında zayıf biçimde örgütlenmiş işçilerden ziyade İsrail devletine ve onun Filistinli işçilere yönelik baskısına daha fazla yakınlık duymalarıdır. Herhalde bu sorun Amerika’nın hiç problemlerinin başında gelmektedir. Ya bir gün Amerikalı işçiler haklarını savunmaya başlarlarsa neler olacaktır? Yazara göre bu ilişkiler Filistin’de İsrail’in soykırım yapmasına zemin hazırlamaktadır. İsrail’deki yönetimi askeri makine olarak ifade eden yazar, buna karşı çıkan Yahudi azınlığın siyasette, medyada ve yurt dışından mali destek sağlamada kayda değer bir etkisinin artık kalmadığını belirtmiştir. Hatta diasporadaki varlıklı yobaz Yahudilerin Sahron’a yöneldiği mesela Rus mafyasıyla bağlantılı 8 milyarder oligarkın 7’sinin İsrail devletine bolca bağış yaptığı ve İsrailli siyaset adamlarıyla ilişkili oldukları örneklerini vermektedir. Hatta bu oligarklardan ikisi petrol şirketi Yukos’un İsrailli Rus ortakları olarak İnterpol’ün takibinden kaçmak için İsrail’e yerleştikleri diğerinin ise Londra’da yaşayan İsrail vatandaşı olduğu, bu yedi oligarkın altısının Yahudi olduğu ifade edilir.
ABD Siyonist nüfus örgütlenmesinin hem iki siyasi büyük partiyi, hem de İsrail’i eleştirenleri saf dışına bırakmak amacıyla İsrail çizgisini düzenleyen seçilmiş yetkilileri siyasette takip ettiklerini ifade etmektedir. Diğer dinlerle ilişkilerinde özellikle İsrail’i eleştiren din adamlarına karşı ciddi bir tepki oluşturulmaya çalışıldığı ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Arap yanlısı kadrolarının yerini İsrail yanlılarının aldığı ve diğer askeri ve sivil toplum kuruluşlarında da onlara değer verildiği ifade ediliyor.
ABD’nin Ortadoğu politikası Siyonistler ve yardımcıları tarafından şekillendirilmektedir. ABD Irak’ta 500.000’den fazla Iraklı çocuğun ölümüne sebep olmuşken Yahudi kökenli Dışişleri Bakanı M. Albright “buna değdi” diye bunu meşrulaştırmaya çalışmıştır. Yazar kitapta Irak’ın işgalinin büyük bir yalana dayandırıldığını ifade etmektedir. İsrail Ortadoğu’da büyük bir yıkıma yol açarken adeta dış yardımlarla ödüllendirilmektedir. Günümüzdeki Gazze olayları da eklenirse artık sözün bittiği yere gelinmiştir…
İsrail’e karşı insan haklarını savunmakla suç oluşturulmaya çalışılmakta, bu konuda Amerika’da yasalar hazırlanmaktadır. Yazar Ortadoğu ülkelerindeki baskı yanında Amerika’daki ve Avrupa’daki Yahudilerin her pozisyonda ayrıcalıklı oldukları özel üniversitelerde yüksek maaşlarla çalıştırdıkları anti-semitizmin küresel ölçekte son derece marjinal bir mesele olduğu ve gerçekte Yahudilerin en etkili etnik grup olduğu açıklığını dile getirmektedir, “Solcu Yahudilerin İsrail öncelikli politikayı teşvik eden ve bunu seçim gündemlerine dayatan başlıca Siyonist ve Yahudi grupların ön yargıları rolüyle yüzleşmeyi trajik bir yoklukla ya da kasıtlı bir inatla reddetmeleri hem kendi çabalarını hem de bizim Ortadoğu’da barış ve adalet sağlama ve demokratik bir ABD dış politikası inşa etme yönündeki çabalarımızı ciddi biçimde baltalamaktadır” cümlesi ile aslında İsrail yanlı politikaların Amerikan devletine ve halkına ciddi zararlar verdiğini iddia etmektedir.
ABD istihbaratını ilgilendiren, gizli belgelerin İsrail’e aktarılması ile Siyonistlerin güç gasp etmeleri ve ABD devletine müdahale etmeye örnek olarak Libby konusu, New York Times’tan Seymour Hershın yazıları gibi konulara kitapta yer verilmiştir.
İsrail’in işkence konusunda yaptıkları ve bunları meşrulaştırmakta karşı tarafı yani Arapları ve Müslümanları sistematik şekilde aşağılamalarının artık siyasetçilerin konuşmaları yanında gazetecilerin çarpıtmaları, büyük medya kuruluşlarının olaylara alkış tutmaları, “İsrail’in davasının ABD’nin davası olduğu söylemiyle Siyonist soykırımın Filistin’de, Irak’ta katliamlar ele alınmıştır.
Emperyal Amerikan gücünün desteklediği vekil askeri rejimlerde öldürülen yüzbinlere neo-liberalizmin dayatılması, emperyal nüfuza ve denetime açık bir ekonomik sistem kurulması, buna göre devlet aygıtının yargının, ordunun, merkez bankasının uyarlanması, bunlara uygun evcil siyasetçilerin yetiştirilmesi sonrasında Irak’ın emperyal güç tarafından fethinin özellikleri anlatılmıştır: bu yöntem vahşi yöntemlerin yaygın ve aleni biçimde yapılmıştır. Kitle işkence ve cinsel şiddet yönetimi büyük ölçüde sava makinesi İsrail’in yöntemleri kullanılmıştır. Aynı şekilde Filistinli erkek nüfusun neredeyse yarısı hapsedilmiş ve yasallaştırılmış İsrail işkencesine maruz kalmıştır. İşkenceyi doğal kabul eden prestijli Siyonist akademisyen ve politika yapıcıları: Harvard’dan Alan Dersshowitz, Princeton’dan Bernand Lewis, Willianm Kristol, Yale’den R. Kagan bunlardan birkaçıdır. Lewis Arap kültürünün totaliter olduğunu iddia etmektedir. Siyonist muhafazakarların kitle medyasında sürekli olarak ideolojik zehir saçarak Emperyal gücün emperyalizmi ile savaş mekanizmasının sömürgeciliğini Ortadoğu Demokratik Reform Girişimi olarak takdim etmektedir.
Kaynak: Adem ESEN
Konya’ya Bu Havalimanı Yakışmıyor!