Konya AÇIK 20°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TORKU BİSKÜVİ

NEFS, DURGUN SU GİBİDİR

NEFS, DURGUN SU GİBİDİR - Rıdvan Bülbül - Yeni Meram Gazetesi

■ Nefse uyan Hak’ka uymuş değildir.
(Pir Sultan Abdal
■ Nefs, durgun su gibidir… Dıştan bakılınca paktır. Ama biraz karıştırılınca bulanır ve altındaki kirler üste çıkar. İşte nefs böyledir.
***
İslam Bilgeleri diyor ki;
■ İnsanın en büyük düşmanı nefsidir. Daha sonra kötü arkadaş ve şeytan gelir. Kötü arkadaş ve şeytan da nefse tesir ederek insana zarar vermeye çalışırlar. Onun için nefsin,
taşkın olmaktan temizlenmesi gerekir. Çünkü nefs, kâfirdir, sürekli Allahü teâlâya isyan
etmek ister. Şeytan, verdiği vesveseye insanın uymadığını görünce, bundan
vaz geçer, başka bir vesvese verir. Bilginler
şeytanı köpeğe benzetmiştir. Kovalanınca
kaçar ise de, başka taraftan yine gelir. Nefs-i emmare ise kaplan gibidir, saldırması ancak
öldürmekle biter. Nefsimiz de ölünceye kadar yakamızı bırakmaz. Bunun için nefsi tanımak
ve zararlarından korunmak gerekir.”
Nefsi her zaman aşağılamak gerekir;
“Nefsini zelil eden, dinini aziz etmiş, nefsini aziz eden de dinini aşağılamış olur (Hadis)
Kalbi, nefsin elinden kurtarmak için, nefsi ezmek, kalbi güçlendirmek gerekir. Bu da,
Resulullah efendimize uymakla olur. Kalbini, nefsinin pençesinden kurtaran evliyanın Resulullahın vârisi, Allah’ın sevgili kulu olduğunu anlar…
Hz. Cüneyd-i Bağdadi orduyla sefere katılır.
Kumandan ona kimi değerli armağanlar gönderir. Hz. Bağdadi de onları gazilere dağıtır! Ertesi gün, “Niçin onları kabul ettim” diye kendi kendini kınamaya başladı. Bu sıkıntı ile uyuduğunda, rüyasında, Cennette çok süslü köşkler görür ve sorar;
– Bunlar kimin?
Yanıt gelir;
– Gazilere mal ile yardım edenlerin.
Yeniden sorar
– Bana da bir şey var mı?
En güzel ve büyük köşkü gösterip; “İşte bu senindir” dediler. O; “Onlardan üstün tutulmamın ve en iyisinin bana verilmesinin sebebi nedir?” diye sorunca şu yanıtı alır
– Onlar mallarını sevap bekleyerek verdiler. Verilen saraylar, ona göredir. Sen ise, o malı kabul etmekle yanlış bir iş yapmaktan korkarak, nefsini hesaba çekerek dağıttın. İbadetlerinde, iyilik ve hayır hasenatında
nefsini devre dışı bırakıp ona pay vermeyenin, onu azarlayıp hesaba çekenin mükafatı da elbette farklı olur!

Nefis ya da Nefs Arapça kökenlidir, sözlükte ruh, bir şeyin kendisi, akıl, insan bedeni, ceset, kan, azamet, arzu ve kötü istekler gibi manalara gelmektedir. Tasavvuf olarak da, “kendisinde iradi hareket, his ve hayat kuvveti bulunan latif buharlı bir cevherdir.” şeklinde tanımlanır. Kötülüğü emreden anlamında algılandığında yüce Yaradan tarafından insana üflenen ve “ruh-ı Rahmani”, “ilahi ben” olarak kullanılmıştır.
İslam dininde Nefs temizliği işlemi “ Nefsi Teşkiye” süreci olarak adlandırılmakta ve yedi aşamada gerçekleştirilmektedir. Söz konusu aşamalar şöyle sıralanmaktadır;
Nefsi Emmare, Nefsi Lavvame, Nefsi Mülhime, Nefsi Mutmaine, Nefsi Radiyye ,Nefsi Marziyye Nefsi Kâmile. Bu aşamalar tamamlandığında tasavvufta nefs afetlerin çoğundan temizlenmiş demektir.
Kur’an -ı Kerim’de üç yüze yakın yerde “ nefs ” sözcü geçmektedir, kelâm, fıkıh ve tefsir bilginleri tarafından çeşitli anlamda kullanılmış; ruh, can, kalp, ceset, benlik, bir şeyin gerçeği, özü ve bütünü gibi yirmiyi aşkın niteleme yapılmıştır
Nefs sözcüğü sufiler arasında makamlara göre, farkl anlamlarda kullanılmış, genel olarak da tasavvuf dilinde ikianlam öne çıkmıştır;
Hayvani nefs, insani nefs,
Birincisi: “Bir şeyin özü, zatı, kendisi” demek,
İkincisi: “Rabbin emrinden olan insanî ruh, manevi sıfat” anlamındadır.
■ Kendine galip gelen, bütün âlemi hükmü altına alır. (Nizami)
■ İnsan nefsini feda etmekle insan olur.
(Maugham)
■ Kişinin kendi nefsine göstereceği saygı, saygıların en büyüğüdür. (Beydeba)

Bir damla;

■ İsyanınız nefsinize, itaatiniz Rabbinize olsun.
■ Nefsine dizgin vur ve bin, aksi halde o sana yüklenir. (Abdulkadir Geylani)
■ Nefs, denemekle hangi mertebede olduğunu belli eder. (El-Harraz)

Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerine bir gün sevdiği bir kimse gelerek dedi ki;

“ Efendim size birşey sormak istiyorum. Bu

nefsin yola gelmesi için ilâç nedir?”

Büyük Velî yanıt verdi;

“Bunun ilacı hiç bir isteğini

yapmamaktır. Hatta o ne emrederse tersini yapmaktır. Çünkü nefis ahmaktır ve her arzu, isteği kendi aleyhinedir. O sanki canavardır ve hiç doymak bilmez. Hâsılı ona muhâlefet etmekten başka yapacak bir şey yoktur”

Bu yanıt pek çok hoşuna gitti adamın.

Teşekkürler ederek, ayrılıp gitti oradan.

Yol boyunce kendi konuşuyordu;

“Ey ahmak nefsim! İşte, sen de duydun.

Ben hep söylerdim de, hiç inanmazdın.

Bak bu büyük Velî de aynı cevabı verdi.

Bizâtihî o Velîden işitesin diye getirdim

seni buraya, şimdi gerçeği anladın mı?

Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerine bir papaz gelerek; sordu;

“Yâ imâm! İkimiz de din adamıyız.

Sence hangimiz daha üstünüz?”

Büyük Velî buyurdu ki:

   “ Haftaya gel!”

Papaz bir hafta sonra geldiğinde;

Hazret-i Cüneyd vefat etti, dediler.

Papaz bu habere çok şaşırdı!”  İyi de geçen hafta Ona bir şey sordum. Cevâbı haftaya bugün veririm demişti. Şimdi o suâlin cevabını almaya geldim,”

Onu, içeri götürüp; İşte cesedi, kendisine sor! dediler. Papaz tereddüt etmeden sordu:

“Yâ imâm! Ben mi üstünüm, sen mi?”

Büyük Velî kerâmet olarak konuştu;

“Ben senden daha üstünüm!”

“ İyi ama bu cevâbı neden o zaman

söylemedin de şimdi söylüyorsun?”

“O zaman belli değildi ki. Çünkü o vakit

her ikimiz de hayattaydık. İkimizin de

son nefesi belli değildi. Ama şimdi ben

îmân ile gittim âhirete. Senin hâlâ belli değil. O halde ben üstünüm.”

Papaz kerâmeti görünce, “kelime-i şehâdeti” getirdi ve Müslüman oldu.

Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerini tanıyan salih  kişi, bu zâtın yanına geldiğinde, kalb gözüyle şeytanların hızla uzaklaştığını gördü bu büyük velîden. Fakat kızgın ve öfkeliydi mübarek zât. Kendi kendine; “Şeytan, öfkeli kimselerin yanına gelir biliyordum. Ama şimdi tersi oluyor” diye düşündü. Dönüp a-sordu
“ Ey Cüneyd, insan kızıp öfkelenince, şeytanlar onun yanında toplanır, diye biliyorduk. Lâkin görürüm ki, siz öfkeliyken şeytanlar sizden kaçıyor, neden acaba? “

Büyük velî yanıt verdi;
– Doğrudur. Ama öfkemiz Allah içindir. Şeytan, nefsi için öfkelenen insanlara yanaşır”

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Sayın Cumhurbaşkanımız Cuma Günü Konya’da

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.