Allah’ın Övgüsüne Nail Olmak

Yüce Allah buyuruyor:
“Allah’a çağıran, dine ve dünyaya yararlı iş yapan ve ‘Ben Müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kim vardır?” (Fussilet, 41/33)

Bu ayetin işaret ettiği “Allah’a çağırmak”, insanları tevhid inancına ve Allah’a itaate davet etmektir. Öncelikle Peygamberimiz (sav) bu övgünün muhatabıdır. Çünkü O, Allah’a davet eden, salih amel işleyen ve Müslümanlığını ilan eden ilk örnektir. Ancak bu övgü sadece O’na değil, O’nun yolundan giden tüm Müslümanlara da yöneliktir.

Kur’an’da şöyle buyurulur:
“De ki: İşte bu benim yolumdur. Ben Allah’a basiret üzere davet ediyorum. Ben de bana tabi olanlar da böyleyiz.” (Yunus, 12/108)

Demek ki davet, peygamberlerin ve onların izinden yürüyenlerin yoludur.

Davet Sadece Gayrimüslimlere Değil

Davet, yalnızca iman etmeyenlere yönelik değildir. Müslümanların da Müslümanca yaşamaya davete ihtiyacı vardır. Rasulullah (sav), sahabeyi kendi hâline bırakmamış; ayetlerle, bazen de kendi yöntemleriyle onları sürekli yönlendirmiştir. Onları, imanlarını hayata yansıtan birer şahsiyet hâline getirmiştir.

Bugün de davetin kuru bir sözden ibaret olmaması gerekir. Söz ile amel uyumlu olmalı. İman bir iddia ise ispatı salih amellerdir. Müslüman kimliğini taşıyan her kişi, örnek davranışlarıyla İslam’ın güzelliğini göstermelidir.

Şehadet Sorumluluk Yükler

Kelime-i şehadet, sadece bir cümle değildir; bir sorumluluktur. O sözle birlikte eski alışkanlıklar terk edilir, hayat yeni bir istikamete girer. Bu inkılabı yaşayanlar, imanlarını sadece dillerinde değil hayatlarının her alanında göstermişlerdir. İşte onlar Allah’ın övgüsüne mazhar olmuşlardır.

Kurtuluş Formülü

Asr Suresi’nde kurtuluşun yolu net şekilde ortaya konur:

• İman,
• Salih amel,
• Hakkı tavsiye,
• Sabrı tavsiye.

Bunlardan biri eksik olursa hüsran kaçınılmazdır. Hepsi bir araya geldiğinde ise kişi, Allah’ın övgüsüne nail olur.

Bugün dünyaya en güzel davet, Müslümanlığımızı hayatımıza yansıtmak ve örnek bir duruş sergilemektir.