Konya
°C
Yeni Meram

NE DÜZENDİ O OSMANLI DÜZENİ

NE DÜZENDİ O OSMANLI DÜZENİ- Mustafa KAPLAN- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
19.01.2023 01:47
18.01.2023 14:50
0
731
ABONE OL

Bosna Savaşı sonrası Türk devletinin yardım dağıtımı çerçevesinde askerlerimiz bir Bosna köyünde yardım dağıtıyor. Köy muhtarının verdiği liste doğrultusunda yardım dağıtırken köylüler köyün yukarısında tek başına yaşayan yaşlı bir kadının yaşadığını ve fakir olduğunu söylerler. Ancak onun evinin olduğu yere arabada çıkamıyor. Bir binbaşı, bir yüzbaşı sırtlarına yardım kolilerini alarak eve varıp kapıyı çakarlar. Kapıyı yaşlı kadın açar. Subaylar hiçbir şey söylemeden okuma yazma da bilmeyen kadın: Türk müsünüz, diyor. Evet, cevabını alan kadın bir gün geleceğinizi biliyordum. Siz gittikten sonra buralarda ne huzur kaldı ne de insanlık, diyor. Hep beraber Çırpınırdı Karadeniz marşını söyleyerek, ağlaşıyorlar. Osmanlı 1912 Balkan Savaşından sonra 1914 yılında o bölgelerden çıktı. Bosna Savaşı 1990 yıllarının sonlarında oldu. Nerede ise aradan yetmiş kusur yıl geçti. O insanlar Müslüman olsun olmasın nesilden nesile anlatıla anlatıla Osmanlı kültürünün özlemi içindeler. Gerçekten öyle… 2002 yılında hacca gittim. Gördüğüm Müslümanlar boynuma sarılıp Osmanlı Osmanlı Türkiyya Türkkiya, diyordu. Göğsüm kabardı. Devlet büyüklerimizin de söylediği gibi Türkiye’nin sınırları mevcut sınırları değil, dünyada Müslümanların hatta mazlum ve mağdur olan milletlerin olduğu yerleri de içine alır. Son yüzyıl hariç tarih içinde hep de öyle olmuştur. Bu durum bizim inanç değerlerimizden ve yüzyıllar içinde süzülerek gelen Türk töresinden kaynaklanmaktadır. Gerçekten de öyleydi. Çocukluğumun on yılı köyümde geçti. O zamanki sosyal düzeni hatırlarım. Kısa süreli kırgınlıklar olsa da insanlar kendinden büyük kim olursa olsun saygılıydı. Herkes de herkesi severdi. Kendinden büyüklere dede, ebe, emmi, dayı, ağa, aba, kendinden küçüklere bizim kız, bizim oğlan çocuklara da gülüm denirdi. İnanç ve kültür aleyhine görülen her davranışa özellikle yaşlılar hemen müdahale ederdi. Köy odası, hem karakol hem de mahkeme idi. Burada köy muhtarı ve azalar az da görülse meydana gelen asayişsizlik ve uyuşmazlıkları çözümlerdi. Yani toplum kendi kendini yönetirdi. Herkes kendi işinde gücünde ve kendi halindeydi. 1964’te Konya’ya göçtük. Oturduğumuz mahalle kenar mahalle idi. Aynı saygı sevgi devam ediyordu. Şehir merkezinde halamlar oturduğu için onlara gittiğimde oradaki insan ilişkileri biraz daha naifti. Hanımlara hanım teyze, beylere de efendi amca diyorlardı. Mesela Ali Efendi amca, Ayşe Hanım teyze… Çocuklardan erkeklere efendi, kızlara da hanım denirdi. Esat efendi, Fatma hanım gibi… Mahallede ilk asayişsizliğin 1984 yılında olduğunu hatırlarım. O kadar siyasetin körüklediği şiddet eylemlerinde bile o Osmanlı kültürünün getirdiği dinginlik ve nezaket hakimdi. Zaten o zamanlarda şiddeti de gençlik yapıyordu. Bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum felsefesi ile okullardaki şiddet olaylarında öğretmenlere dokunulduğu çok az görülürdü. O öğretmenler de bizzat şiddetin içine girmiş öğretmenlerdi. Toplumun okumuş insanlara, özellikle öğrencilerin öğretmenlere büyük saygısı vardı. Köylerde, şehirlerde genelde bir sulh ve sükun vardı. Sosyal hayattaki bu ahlaki durum ticari hayatta da mevcuttu. Çoğunlukla herkes haram ve kul hakkı yemekten çekinirdi. Hileli mal satan duyulmaz, bilinmezdi. Aksi davrananlar toplumdan dışlanırdı. Esnaf ve ticaret erbabı çok dürüsttü. Kar hadleri makul bir seviyeyi geçmezdi. Esnaf adeta birbirini denetlerdi. Aykırı davrananlar hemen belediyeye şikayet edilirdi. Toplumu düzenleyen yazılı olmayan kurallar vardı. Ne güzel günlerdi o günler. Ya şimdi ne küçük belli ne büyük ne anne belli ne baba… Öylesi bir düzene ne zaman döneriz bilmem ki… Mümkün mü? Elli sene yeter mi? Zor…

HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.