MİLLET İTTİFAKININ KARANLIK YOLU ÇIKMAZ SOKAĞI-1

Bireyi tanımlayan davranışlar kümesine karakter denir. Bir başka ifade ile kişilik de denebilir. Karakter doğru/iyi insan kavramını tanımlayan önemli kriterleri içerir. Aynı zamanda kişiyi tanımlayan davranışlar ve anlayışlar kümesini oluşturur.
Bu kriterleri şöyle sıralayabiliriz
1- İlkeli olmak;
Kişinin özü-sözü-yüzü-gözü arasındaki koordinasyonu ve dengeyi ifade eder. Kişinin davranış anlayış ve sözlerinde bu kavramlar arasında bir çelişki tezat ve aykırılık olmaması gerekir. Mantalite, söylem ve beden dili arasında uyum olması gerekir. Ortaya koyduğu fikir ile söylem ve beden dili çelişiyorsa bir uyum mevcut değilse bu kişinin ilkesi yoktur. İlkeden yoksun olan bir kişinin doğru, güvenilir ve iyi insan olma niteliklerine sahip olduğu söylenemez.
2- Vefalı olmak;
Vefalı olma kısaca kendisine yapılan iyilikleri unutmama ve gerektiğinde karşılığını ödeme anlamına gelir. Verilen bir sözün tutulması, gönül bağı kurulan arkadaş, aile, dostu yarı yolda bırakmama gibi manalara gelir. Vefa yol arkadaşlığının en önemli kriterlerinden biridir. Vefası olmayanın dostluğu da olmaz.
3- Yalancılık ve müfterilikten uzak olmak;
Yalan ve iftira birbirini tamamlayan iki gayri ahlaki davranış ve anlayış biçimidir. Çok tehlikeli bir karakteri tanımlar. Toplumları ifsad eden barışı yok eden sosyal bir hastalıktır.
4- Evrensel ahlaki değerleri ilke edinmek;
İnsanların doğuştan sahip oldukları, ırk, renk, dil, din, mezhep, meşrep, coğrafi bölge ayrımı yapılmaksızın devredilmez, vazgeçilmez, ertelenmez haklarının korunması anlayışına sahip olma halidir. Bu haklar şöyle sıralanabilir: Yaşam hakkı/ Can emniyeti. Aklını koruma hakkı/ akıl emniyeti. Malını koruma hakkı/ mal emniyeti. Neslini koruma hakkı/ nesil emniyeti. İnancını koruma hakkı/ inanç emniyeti. İnsan hakları kavramının temel ilkelerini oluşturan bu hakların gasb edilmesi anlayışı, evrensel ahlak yoksunluğu sendromunun tanımıdır.
5- Vicdan, merhamet ve adalet kavramlarını yaşam biçimi olarak kabullenmek ve İlke edinmek:
Hz. Adem öncesi bir topluluk vardı. Bu beşer topluluğu idi. Bu topluluk kan döken, can alan zalim bir topluluk idi. Çünkü bu topluluk vicdan, merhamet, akıl ve muhakeme değerleriyle mücehhez değildi. Hz. Adem'in bu topluluğa peygamber olarak görevlendirilmesi ile birlikte bu topluluğa akıl, vicdan, muhakeme ve irade nimetleri verildi. Beşer vasfından insan kimliğine ve kalitesine erişti. Dolayısıyla vahiyle mücevhez bir peygambere de ümmet oldular. Değerli Dostlarım, iyi insan/doğru insan nitelemesini tanımlamak için yazıma böyle bir girişle başladım. Şu anda ülke olarak çok önemli bir süreçten geçiyoruz. Parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecini yaşıyoruz. Demokrasinin vazgeçilmezi siyasi partiler ittifaklar oluşturmak suretiyle seçimlere iştirak ettiler. Netice itibarıyla Cumhur ittifakı ve Millet ittifakı başkanları cumhurbaşkanı adayı olarak 2 tura kaldılar. Cumhur ittifakı 323 milletvekili ile parlamentonun çoğunluğunu almış oldu. Daha önceki yazılarımda Cumhur ittifakı ile ilgili genel analitik değerlendirmemi yapmıştım. Bir de millet ittifakı konusunda değerlendirmemi sizlerle paylaşmak istiyorum. Milletle ittifakı lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve bileşenlerinin fikir, eylem ve söylemlerini irdeleyerek nasıl bir kişiliğe sahip olduklarını değerlendirmek istiyorum.
Sayın Kılıçdaroğlu baştan beri ve oluşturduğu ittifak sürecinden bu yana PKK terör örgütü ve FETÖ ile ilgili terör ve terörist anlamında hemen hemen hiçbir ifade ve beyanına rastlamış değiliz. Hatta zaman zaman ordumuzun sınır ötesi harekatına karşı çıkarak PYD'nin topraklarını korumak adına bir Özgürlük Savaşçısı olduğunu ifade ettiği söylemlerine şahit olmuşuzdur. 15 Temmuz işgal girişim öncesi gezi İsyan provokasyonunu gençlerin masum isteği ve demokrasi şöleni olarak niteleyecek kadar şirazeden çıkmış beyanlarına şahit olduk. 6 saat içinde 252 şehit 4 bine yakın yaralı gazilerimizin olduğu 15 Temmuz FETÖ işgal girişimini kontrollü darbe diyecek kadar darbe korumacılığına soyunmuştur. Hatta daha da ileri giderek olağanüstü hal ilan edilen 27 Temmuz’u gerçek darbe budur diyecek kadar ihanetini göstermiştir. ABD'ye ve Avrupalı emperyalistlere Türkiye'yi şikayet ederek güvensiz, istikrarsız, yatırım yapılmaz bir ülke olduğu saçmalıklarını beyan etmiştir. Terör örgütlerinin payandası durumunda olan Türk Tabipler Birliği Başkanı Fincancı'nın Türk ordusunun kimyasal silah kullandığı zırvalarının savunucusu olmuş ve arkasında dimdik durmaya gayret etmiştir. HDP'nin önderliğinde LGBT'nin iştirakiyle Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlenen nümayişlerde başrollerde görev almış, hatta bu onursuz davranışı ile LGBT'nin fahri üyeliğine kadar terfi ettirilmiştir. Tank Palet Fabrikası'nın Katar'a satıldı zırvası ile Türk ordusunun satılmış bir ordu olduğunu ifade edecek kadar ahlaki ve milli değerlerden uzaklaşmıştır. Türkiye'nin uyuşturucu baronları ile işbirliği yaparak gelir elde ettiğini ve bütçe açığını kapatmaya çalıştığını ifade edecek kadar sapıtmıştır.
Partisinden bir milletvekili savunma sanayimizin hamlelerini "insanları öldürmek için silah üreten bir ülke olduğunu cumhuriyetin bunun için kurulmadığını" ifade etmiştir. Partisinin üst düzey yöneticilerinden Ünal Çeviköz 450000 km² mavi Vatan kazanımımıza karşı çıkmış ve "Bizim Libya'da ne işimiz var" diyerek Vatan müdafası ve bekası konusundaki acziyetini göstermiştir. CHP'nin tarihi sicili de bozuktur. Nuri Demirağ, Nuri Killigil, Hürkuş, Şakir Zümre gibi ülkemizin kalkınma ve sanayi hamlesini başlatmış yiğitlerimizi tarumar etmiş ve tesislerini kapatmıştır. Kılıçdaroğlu'nun dünkü kusurlu CHP genlerinin depreşmiş olması nedeniyle bu firmalarımızın günümüzde karşıtı olan yüklenici başarılı şirketlerimizi yok etmeyi kafaya koymuş durumdadır. Bu amaçla şimdi diline doladığı beşli çete nağraları atmaktadır.