Konya Ovası, Türkiye’nin tahıl deposu olarak uzun yıllardır bu unvanı gururla taşıyor. Geniş arazileri, güçlü mekanizasyon altyapısı ve üretici tecrübesiyle birlikte.
Konya’da buğday, arpa üretimi sadece bölge değil, ülke ekonomisi açısından da stratejik önemdedir. Ancak üretimin yalnızca tarlada değil, depoda da devam ettiği gerçeği zaman zaman göz ardı edilebiliyor. Saha ziyaretlerimde, hasat sonrası depolama süreçlerinde hâlâ ciddi eksiklikler olduğunu görüyorum. Oysa hasat sonrası ürünün değerini korumak ve gıda güvenliğini sağlamak, hasat kadar, hatta ondan daha fazla özen isteyen bir depolama disiplini gerektiriyor.
Konya’nın iklimi, yarı kurak ve karasal gündüzleri 30-35°C’ye kadar çıkan yaz sıcaklıkları, geceleri 15°C’ye kadar düşebilmektedir. Bu ani sıcaklık farkları, özellikle uygun yalıtım ve havalandırma sistemine sahip olmayan depolarda yoğuşma riskini artırır. Bu da ürün yüzeyinde terleme, yerel nemlenme ve akabinde küf oluşumuna yol açabilir. Dolayısıyla depo iç sıcaklığı ile tahılın iç sıcaklığı arasındaki farkın beş dereceyi geçmemesi son derece önemlidir. Aksi takdirde ürün içerisinde mikrobiyal bozulma hızlanır.
Konya şartlarında hububat ürünlerinin depolamaya alınmadan önce %12 ila %13 arasında bir nem oranına indirilmesi gerekir. Özellikle mısır gibi yüksek nemli hasat edilen ürünlerde kurutma üniteleri kullanılmadan yapılan depolama, kısa sürede kızışma ve bozulmaya neden olabilir. Depo içi sıcaklığın ise mümkünse 15°C’nin altında tutulması idealdir. Ancak Konya’da bu sıcaklık yaz aylarında çoğunlukla sağlanamadığından, ürünün serin saatlerde depoya alınması ve havalandırmanın özellikle sabah saatlerinde yapılması önerilir.
Depo ortamında bağıl nem oranı %60’ı geçmemelidir. Nemli hava, serin yüzeylerde yoğunlaşarak ürün üzerinde lokal küflenmeye neden olur. Bu nedenle depo duvarlarının yalıtımlı olması ve zeminin nemden korunması gerekir. Basit bir drenaj kanalı, yalıtımlı çatı kaplaması ve havalandırma menfezleri bu konuda oldukça etkilidir.
Depolarda kimyasal ilaçlama, özellikle gıda güvenliği açısından dikkatle uygulanmalıdır. Bu nedenle önleyici temizlik, biyolojik kontrol, UV ışık tuzakları, diatomlu toprak gibi çevre dostu yöntemlerin tercih edilmesi daha sürdürülebilir sonuçlar sağlar.
Kırsalda birçok çiftçimizin hâlâ toprak zeminli ve yalıtımsız depolarda ürün sakladığı bir gerçektir. Oysa basit müdahalelerle bu depolar daha güvenli hale getirilebilir. Beton zemin, yalıtımlı çatı, dış cephe kaplamaları ve pasif havalandırma sistemleriyle ürün korunabilir. Ayrıca Konya’da aktif olarak çalışan lisanslı depolara ürün teslimi, çiftçiye sadece ürün güvenliği değil; depolama karşılığı kredi imkânı, devlet destekli alım fiyatlarından yararlanma ve ürün senedi teminatıyla finansmana erişim gibi avantajlar da sağlar.
Tarlada gösterilen özenin, depolama sürecinde sürdürülmemesi, tüm emeklerin boşa gitmesine neden olabilir. Üreticilerimiz artık üretimin yalnızca hasatla sınırlı olmadığını bilmeli; ürününü sadece üretmekle değil, doğru şekilde saklayarak da değerli kılmalıdır. Depolama şartlarını bilimsel kriterlere göre optimize eden üretici, hem ürün kalitesini korur hem de pazarda daha yüksek gelir elde eder.
Tarımın sürdürülebilirliği, yalnızca ekim ve verimle değil, hasat sonrası yönetimle de ölçülür. Konya gibi bir tarım başkentinde, bu farkındalığın tüm üreticilerde oluşması, hem çiftçinin hem ülkenin kazancıdır.
Kaynak: Tülin Kalın Aysan
HERKESİN AKLINDAKİ O SORU!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.