Kıymetli dostlar, yangınların külleri hala tüterken, hatta bir yenisi eklenirken, esnafın kepenkleri yorgunluktan kapanırken, Filistin’de yankılanan çığlıklar yüreğimizi dağlarken ve zam üstüne zam haberleri ceplerimizi yakarken, “Türkiye batıyor mu?” sorusu zihinlerimizde yankılanıyor. Malumunuz meclis tatilde, sokaklar gergin, gelecek belirsiz. İnsanlar bu kadar kötü giden bir düzende meclisin tatil olmasına tepki gösteriyorlar. Kimileri de diyor; o kadar çalıştılar tatil yapsınlar zaten etkileri yok.. Yani anlayacağınız yine tartışmalı bir konu.
Şimdi, bu kadar olumsuzluğun içinde, bir köşe yazarı olarak ne yazmalı? Karamsarlığı, umutsuzluğu, olumsuzluğu ifademe etmeli yoksa birileri gibi görmezden mi gelmeli? Hakikaten bazen öyle zamanlar oluyor ki, kaleminiz kıpırdamıyor.. Yazdığımız, konuştuğumuz her şey Hakk’ı anlatsın inşallah..
Umutsuzluk, kolayca bulaşabilen bir hastalıktır. Hele ki her gün karşımıza çıkan haberler, bu hastalığı besliyorsa… Ancak tarih bize şunu fısıldıyor: En büyük krizler, aynı zamanda en büyük dönüşümlerin de habercisidir. Pompei küller altında kalmadan yeni bir şehir inşa etme fikri belki de hiç oluşmayacaktı. Veba salgını Avrupa’yı silip süpürmeden önce, tıp bu kadar hızlı ilerleyemeyecekti. Evet, bunlar büyük trajedilerdi, ama içlerinden yeni bir düzen, yeni bir anlayış doğdu..
Peki biz, bu güncel trajedilerimizle, travmalarımızla ne yapacağız? Sadece izleyip, kahrolup, “battık” mı diyeceğiz? Yoksa bu kriz anlarını birer uyanış fırsatına mı çevireceğiz? Milletvekillerimiz tatilde olabilir, ama bizler tatile girecek lükse sahip değiliz. Çünkü memleketin geleceği, bizim uyanıklığımızda, bizim eylemlerimizde yatıyor..
Esnafın feryadı, ekonomideki sorunları ve küçük işletmelerin ne kadar kırılgan olduğunu gözler önüne serdi. Filistin’deki dram, insanlığın evrensel sorumluluklarını ve vicdanlarımızın ne kadar acıdığını bir kez daha hatırlattı. Zamlar, gelir adaletsizliğini ve alım gücümüzün eriyişini sorgulatıyor..
Karamsarlığa kapılmak en kolayıdır. Ama unutmayalım ki, bu topraklar nice zorluktan çıktı, nice badire atlattı. Türkiye’yi biz kurduk, bizler ayakta tuttuk. Şimdi de, belki de her zamankinden daha fazla, üzerimize düşen sorumlulukları hatırlama vaktidir.
Nasıl mı? Belki de önce kendi küçük dünyamızda başlayarak: Komşumuzun kapısını çalmaktan, küçük esnaftan alışveriş yapmaya, daha az tüketip daha çok üretmeye, su gibi değerli kaynaklarımızı israf etmemeye kadar… Belki de daha büyük adımlarla: Yöneticilerimize hesap sormaktan, sivil toplum kuruluşlarına destek olmaktan, adaletsizliğe karşı sesimizi yükseltmekten.. Umutsuzluğa kapılmak yerine hayatımızın sorumluluğunu alarak şimdi harekete geçme zamanı.. Madem sistemi düzeltmek istiyoruz, önce kendimizden başlamalıyız.. Haydi kolay gelsin!
Kaynak: Medine Ekmekci
Gazetecilik biter mi?
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.