Boşluğa bulut
Buluta yağmur
Yağmura toprak
Ne güzel uymuş
Gündüze güneş
Güneşe tarla
Tarlaya başak
Ne güzel uymuş
Başağa buğday
Buğdaya insan
İnsana emek
Ne güzel uymuş
Emeğe eylem
Eyleme yürek
Yüreğe sevgi
Ne güzel uymuş.
( Bülent Ecevit)
***
Ecevit yaşama veda etmesinin ardından tam 10 yıl geçmesine karşın, doğru ve yanlışlarıyla sürekli gündemde kaldı. Bülent Ecevit, “Kıbrıs Fatihi- Karaoğlan- Barışın Beyaz güvercini- Halkçı” betimleriyle öne çıktı, ünlü kasketiyle fotoğraf verdi, Genel Başkanlık, Başbakanlık, bakanlık görevlerini yürüttü. Doğruları da oldu, yanlışları da. Göbek adı Mustafa’ydı merhum Ecevit’in. O, aynı zamanda başarılı bir şair, yazar ve çevirmendi;
“Atıyorum üstümden eski bedeni
Yeniden başlıyorum yaşama
Bir sabah doğuyor birden
Yolun sonundaki akşama” (Bülent Ecevit)
***
1960 İhtilali sonrası, oluşturulan Türkiye Radyoları Danışma Kurulu Üyesi kimliğimizle birlikte çalıştığım oda arkadaşımdı merhum Bülent Ecevit..( Diğer üyeler Eskişehir Büyük Şehir Belediye Başkanı Prof Dr. Yılmaz Büyükerşen, Prof. Dr. Rasim Adasal, Basın-Yayın Genel Müdürü Kurmay Albay Ahmet Yıldız.) Ankara Radyosu toplantı salonundaki çalışmalarda Sayın Ecevit düzeyli, ve kalıcı önerileriyle önümüzü hep açtı, ışık tuttu hep.
Yaşam biçimi, görgüsü ve bilgisiyle tanıdığım en nazik insandı. Toplantılarda deneyim ve donanımlarıyla bizleri bilgilendirdi, ışık tuttu.
Siyaset Dünyamıza yarım asır damgasını vurdu, gündemde kalmasını bildi Öyle ki, 70’li yıllarda Dağa, taşa ‘Karaoğlan’” ve ‘Halkçı Ecevit’ sloganları yazılıyor başında kasketi meydanlarda konuşuyordu;
“Bu düzen değişecek’”
“ Su kullananın, toprak işleyenindir.”
…
Saygı değer dostum Altan Öymen yazıyor;
“ Ecevit’in ölümü ülkemiz için büyük bir kayıptır. Sadece siyaset açısından değil, sanat açısından da, edebiyat açısından da, Türkçemiz açısından da tartışma üslubu açısından da…”
Ne çok şey yazılırsa yazılsın, onu tam anlamıyla anlatmak olanaklı değildir
ABD Başkanlarından Truman diyor ki;
“Ölmüş politikacıya devlet adamı denilir.”
Ecevit, bundan sonra artık “Politikacı Ecevit” değil, “Devlet Adamı Ecevit’tir.”
…
Ankara’nın Bab-ı alisi Rüzgarlı Sokaktaki Ulus Gazetesindeki odasında söyleşilerimiz oldu sıkça.. O, gazetede köşe yazarı iken ben Konya Temsilciliğini yüklenmiştim.
Ecevit’ li anılarım soğuk kasım gecesinde kar taneleri gibi düştü belleğime. Mavimsi bir barış güvercini albenisiyle, kendi şiiri gibi;
“Gece biter gün doğar,
Gök maviye boyanır,
Engininde mavinin,
Ak güvercin uyanır.”
Ecevit, şair- yazar yönüyle Hint edebiyatına ve özellikle de Rabindranath Tagore’a tutkun ve hayranıydı. Tagore’un “Gitanjali” adlı yapıtını 16 yaşındayken çevirdi ölüme ilişkin dizelerini bir yaşam biçimi olarak algılamıştı;
“Gece, onu boş yere beklemekle hemen hemen sona erdi. Sabaha karşı yorgun bir halde uykuya dalmışken, birdenbire kapıma gelmesinden korkuyorum.
Ey dostlar,
Yolu ona açık bırakın, ona engel olmayın.
Şayet onun ayak sesleri uyandırmazsa beni kaldırmaya uğraşmayın, yalvarırım.
Sabah aydınlığının bayramında kuşların gürültülü korosuyla, rüzgarın başkaldırışıyla uyandırılmak istemiyorum.
Hatta kapıma ansızın Tanrım bile gelse rahatsız edilmeden uyuyayım.
Ah benim uykum,
Sona ermek için yalnız onun dokunuşunu bekleyen değerli uykum…
Ah benim kapalı gözlerim, uyku karanlığından meydana gelmiş bir rüya gibi gülümseyerek önümde dururken, yalnız onun gülümseme ışığına açılacak olan kapalı gözlerim…
O bana bütün ışıkların ve şekillerin ilki halinde görünsün.
Uyanan ruhuma neşenin ilk titreyişi onun nazarlarından gelsin.
Ve benim kendime dönüşüm, doğrudan doğruya ona dönüşüm olsun.”
…
Merhum Ecevit’le bir anı;
Başbakanlık makamında Bülent Ecevit oturuyordu. Ziyaret için gittiğim Başbakanlık koridorunda beni görünce tanıdı, kucaklaştık. İsteğim olup olmadığını sorunca yanıt verdim;
“Herhangi bir isteğim yok; olsa da söylemem. Kendi işimi kendim görürüm, göremezsem altını çizerim.”
Tebessüm etti;
“ Herkes senin gibi olsa…”
Kahve önerisini de “acele Konya’ya dönmek zorundayım” dedim. Anlayış gösterdi, el sıkışıp vedalaştık..
Herhangi isteği gerçekleştiremezsem araca koymam. Bu da benim fıtratımda olsa gerek. Nitekim, kimi Kamu İktisadi Kuruluşlarında Yönetim Kurulu üyeliklerinde bulundum, hep öneren değil, önerilen oldu.
Önceki süreçlerde Lizbon Basın Ataşeliği önerisini, o günkü koşullarında ailemden ayrı kalmamak için nazikçe geri çevirmiştim.
…
Ecevit’in derleyebildiğim künyesi şöyle;
Lider, Önder ve Politikacı, Genel Başkan ve Milletvekili, Bakan ve Başbakan, Şair ve yazar- gazeteci. Demokrat Ecevit.. Atatürkçü Ecevit. Özgürlükçü Ecevit. Karizmatik Ecevit.
Demokratik Ecevit. Romantik Ecevit. Güzel insan, dürüst-doğru insan Karaoğlan. İşçilerin, köylülerin, çiftçilerin, gençlerin Karaoğlan’ı.
Kıbrıs’ı alan, Apo’ yu yakalayan, yüreği Vatan
Karaoğlan. Başında eşitliğim simgesi kasket,
Dudaklarında barış ve adalet, Gözlerinde ışıl ışıl çağdaşlık, Kardeşlik, arkadaşlık.
…
Gün oldu seçim kaybetti.
Gün oldu seçim kazandı.
Gün oldu yasaklandı.
Parada, pulda hiç gözü olmadı.
Siyaseti “insan odaklıydı.”
Bir gün Abdi İpekçi’ye dedi ki:
– Politikacı, özellikle belli bir görev noktasına gelmiş politikacı, toplum sorunlarına yalnız dar açıdan değil, her açıdan bakabilmek zorundadır. Politikanın dışından da bakabilmek zorundadır. Aksi halde politika için politika yapar duruma gelir. İnsan için politika yaptığını, insanlık için politika yaptığını unutur. (Milliyet – 1976)
…
Şair Ecevit, 1987’de “Özgürlüğün ardından bir ağıt söylev” adlı şiiri yazdı:
“yok artık dostlar
ağlamanın yararı
ellerimizle kazıldı
özgürlüğün mezarı
kendimizi gömdük içine”
Şair aynı şiirin içine şu dizeyi yazdı;
“Düdük çaldı oyun bitti”
Düdük, Siyasetçi, Devlet Adamı, şair, yazar Bülent Ecevit için on yıl önce çaldı ve yaşam denen büyük oyun da noktalanmıştı.
Saygıyla anıyorum, ruhu şad olsun.
…
Sözü Mustafa Üstündağ’a getirmek istiyorum. Konya Halk Eğitim Başkanlığı görevini sürdüren ABD’den üst eğitimden yeni dönmüş; ziyaretime gelmişti, siyasete atılacağını belirtip hangi partiyi seçmesine ilişkin görüşümü sormuştu. Kendisinin sosyal demokrat bir yapıda olduğunu bildiğim için “ Görüşlerinize yakın parti CHP’dir.” Demiştim, nitekim öyle yaptı, CHP’den aday oldu, seçildi ve başarı merdiveninin ilk basamağına adım attı.
…
Mustafa Üstündağ, 1933’de Konya/ Seydişehir İlçesi Ortakaraviran kasabasında doğdu, İvriz (Konya) Köy Enstitüsü’nü, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümü’nü, ABD Wisconsin Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ni bitirdi. Hacettepe Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. XIV, XV. ve XVI. dönem TBMM Konya milletvekilliği yaptı. 12 Eylül darbesine kadar sürdürdüğü (1980) yasama görevi sırasında iki kez 1974 ve 1977 yıllarında Bülent Ecevit Hükümetlerinde Milli Eğitim Bakanlığı görevini üstlendi; 1978 ile 1980 arasında CHP Genel Sekreterliği, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Bülent Ecevit’in Genel Başkanlıktan ayrılmasıyla da (30 Ekim 1980) CHP Genel Başkan vekilliği görevlerinde bulundu. 30 Haziran 1983 tarihinde Konya- Ulukışla karayolunda yönetimindeki arabayla geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitirdi. Memleketinde toprağa verildi. Evli ve 3 çocuk babasıydı. Allah rahmet eylesin.
Gel De Şaşma!…