Konya HAFİF YAĞMUR 18°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TORKU BİSKÜVİ

‘BU DÜNYAYA VAR OLMAYA DEĞİL YAR OLMAYA GELDİK’

İnsanları bugüne kadar akıllı telefon kadar etkileyen başka bir icad oldu mu? Başta çocuklar ve gençler olmak üzere her yaştan insana verdiği zararları hepimiz biliyor, görüyor ve kabul ediyoruz.
En küçüğümüzden en büyüğümüze, en cahilimizden en akıllımıza kadar onun cazibesine kapılmayanımız yok gibi. Onu eline alan bırakamıyor. İki yaşındaki bebekler de 70’lik dedeler ve nineler de bu girdaba bir kere düşmeye görsünler… Cazibesi çok şiddetli bu alet tüm insanları bir Felix Culpa iklimine sürüklüyor. Öyle bir metfun oluyoruz ki ona, ayrılmak mümkün değil. O’na elini veren aklını ve gönlünü de kaptırıyor bilmeden. Öğrencisi öğretmeni, ev hanımı çalışan kadını, tüccarı, memuru, askeri, sivili, siyasetçisi, bürokratı… Fark etmiyor; herkes alevlere aşık pervaneler gibi ayrılamıyorlar ondan. Televizyonlardaki tartışmacılara bakın, konferans dinleyenlere göz atın, TBMM’de, Partilerin grup konuşmalarına, hatta Cumhurbaşkanını dinleyen bakanlara, vekillere bakın; çoğu hatibi dinlemek yerine akıllı telefonla iştigal ediyorlar. Bu cazibe nereden geliyor çözmek mümkün değil.
ZARARI COK FAİDESİ AZ DEĞİL
Birçok olumsuz etkisi olan bu cep telefonunun aynı zamanda çok büyük faydaları da var. Oturduğumuz yerden dünyada ne varsa anında haberdar oluyoruz. Sahasında uzmanlaşmış kişilerin görüş ve düşüncelerini rahatça dinleyip öğrenebiliyoruz. Hatta dinlerken anlayamadıysak videoyu durdurup başa sarıp tekrar dinleyebiliyoruz. Din, siyaset sahasında, edebiyat alanında, bilimde, sanatta, güncel olaylarda…Her şeye rahatça ulaşmamız mümkün. Ticaretimize, iletişimimize de çok fazla yardımı var. Bendeniz de bir kaç yıldır kitap okumaktan daha çok ilgimi çeken konuları ihtiva eden videoları dinliyorum. İşin mütehassısı profesörlerden, alimlerden, siyasetçilerden video aracılığı ile pek faideli bilgiler ediniyorum. Elbette bu yol klasik yol gibi olmuyor ama pratik, faydalı ve kolay olduğu için tercih ediyorum. Mesela Kur’an’da bir surenin tefsirini bir alimden değil de farklı 3-5 alimden istediğin şekilde dinlediğinde, veya tartışmalı felsefi, siyasi, dini, sosyal bir konuyu birkaç farklı uzmandan (videolardan) dinleyince daha fazla fayda elde ediyorum. Bu çok büyük bir imkan, emsalsiz bir hizmet. Son günlerde dinlediğim videolardan biri de Sadettin Ökten, Kemal Sayar, Mehmet Dinç Hocaların birlikte yaptıkları bir video: “Gönül Sadası” adlı programın bu videosu da diğerleri gibi pek kıymetli (YouTube Yar habersiz değil . Gönül Sadası yazınca çıkar) Katılımcıların üçü de maşallah sahalarının uzmanı doğu ve batıyı ve doğuyu bilen insanlar. Bilhassa Saadettin Ökten Hoca hem İslam’ı, hem Hristiyanlığı, hem doğuyu hem de batıyı biliyor olmasının yanında yaşı icabı büyük tecrübesi onun bilgilerinin değerini iyice artırıyor. (Sadettin Hoca Vefa lisesi’ni İstanbul teknik Üniversitesini bitirdikten sonra Avrupa’da ve Amerika’da hem eğitim almış hem eğitim vermiş. Oranın kültürünü de tanımış, yaşamış birisi. Bu yüzden söyledikleri çok kıymetli. ) Türkiye’de yaşamış sadece İslam’ı bilen batıyı bilmeyen, batı kültüründen habersiz insanlara göre görüşleri daha tesirli, daha kıymetli. Tıpkı Mustafa Merter Hoca gibi.. Tasavvufu bilimle buluşturması harika. O, batıyı tanımlarken (tıpkı Mustafa Merter Hoca gibi) batının insanı sadece maddi yönü ile tanıdığını; Ruh, Can, Gönül, Vicdan ve Nefis gibi insanı insan yapan manevi değerlerden bihaber olduklarını, bu sebeple de bilimde çok ileri olmalarına rağmen bir girdaba girip oradan çıkamadıklarını..,” veciz bir şekilde anlatıyor. Bu üç hocanın çektiği videolardan son dinlediğim video çok ilgi çekici konular içeriyor. O videodan bir sahneyi alıntılayarak yazımı tamamlamak istiyorum:
BİR DUT TANESİNİN KURTARDIĞI HAYAT
Videoda ümitsizlikle ilgili konu anlatılırken Kemal Sayar Bey, İranlı bir yönetmen olan Abbas Kiyarüsteminin, ( İranlı yönetmen, senarist ve yapımcı.) bir Filminden bir sahne anlatıyor. O sahnede hayattan bıkmış ölmek için intiharı düşünen bir adam var. O sabah erkenden kalkıyor bir urgan alıyor dut ağacının dalına urganı atıyor bir türlü urganı dala tutturamıyor. Yukarıya çıkıyor ipi dala bağlarken dutlar dikkatini çekiyor. Birini alıyor yiyor ve onu çok beğeniyor, ‘ ne kadar güzel, ne kadar lezzetli bir yemiş imiş bu dut ” diyor. Ardından birkaç tane daha yiyor. “Ya ben bunu daha önce niye tatmamışım, tadının bu kadar güzel olduğunu bilmiyormuşum..” diyor. Bu arada okula giden çocuklar ağacın yanından geçerken bu vatandaşı görüyorlar. “Amca bize de dut çırpar mısın ?” diyorlar. O’ da silkeliyor. Çocuklar yere düşen dutları yiyerek ona teşekkür edip güle oynaya okula gidiyorlar. Adam bunun üzerine intihardan vazgeçiyor. ” Bu dutların tadı çok güzelmiş, eşime ve çocuklarıma da götüreyim” diyerek dutları toplayıp ağaçtan inerek evine doğru yürüyor.
GERÇEKLER DÜŞÜNÜLÜNCE
Filmin bu sahnesi bir dut tanesinin bile insanı nasıl değiştirebileceğini anlatıyor. Oysa akıllı bir insan, ferasetli bir Müslüman bu misalden çok fazla delile sahip. Kainatı ve kendini yoktan var eden bir Allah’a inanan, kendisine hayat bahşeden bir Rab olduğuna, Onun kendisine el, ayak, göz, kulak, beyin, kalp! gönül, can ve tüm kainatı verdiğine inanan insan/mümin rabbine nasıl teşekkür etmez. Üstelik her mümin Allah’ın kendilerine bu dünyadakinin milyar katını sonsuza kadar kıyamette vereceğine de inanır. Bu inancı taşıyan bir mümin asla ümitsiz olmaz asla yeis çukuruna düşemez. Umarım sizlerde bu videoyu seyredip istifade edersiniz.

0 1 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

SÜNE

HIZLI YORUM YAP

0 1 0 0 0 0

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.