Maazallah ülkemizdeki nüfustaki düşüş böyle giderse çok uzak olmayan bir zamanda tarihçiler yukardaki başlığı seslendireceklerdir. Tıpkı şimdi bizlerin, ” Hititler Anadolu’da M.Ö. 1450-1200 tarihleri arasında yaşamışlardır” diye söylediğimiz gibi. -Allah korusun- Hakikat iyice anlaşılsın diye vurguyu tekrarlıyorum; ”Türkler Anadolu’da M.S 1071 ile 2080 yılları arasında yaşamışlardır” gerçeği tezahür edebilir. Milletler kendi tarihlerini kendileri yazarlar. Mene, Tekel, Feres hakikati her zaman caridir. Konunun uzmanı birçok kişi bu tehlikeyi ısrarla seslendiriyor. En son geçen hafta CNN TÜRK teki bir programda Prof. Erhan Afyoncu Bey bu büyük gerçeği, bu büyük hakikati çarpıcı bir şekilde dile getirdi. Hitit – Türk benzetmesi de O’na ait.
NÜFUS AZALIYOR, GELECEĞİMİZ TEHLİKEDE
Konunun uzmanlarına göre Türkiye, bir beka sorunuyla karşı karşıya. Ancak bu kez mesele sınır ötesinden gelen bir tehdit değil, doğrudan içimizden: eksilen nüfus. Geleceğimizi inşa edecek nesiller doğmuyor, gençlik giderek azalıyor, yaşlılık artıyor.
Türkiye, uzun yıllar boyunca (Güçlü ve etkili bazı vakıfların çalışmalarına rağmen) genç ve dinamik nüfusu sayesinde ekonomik büyümesini sürdürebilmiş, sosyal refahını diri tutabilmiş bir ülkeydi. Ancak son yıllarda sessiz ve derinden gelen bir tehlike var: nüfus düşüyor. Belki farkında değiliz ama bu gidişat, Türkiye’nin geleceği adına büyük riskler barındırıyor.
Rakamlar Yalan Söylemez
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’nin doğurganlık hızı 2001 yılında 2,38 çocuktu. O tarihte her kadın ortalama 2,38 çocuk doğuruyordu. Ancak bu oran 2025 itibarıyla 1,48’e düştü. Bu rakam, nüfusun kendini yenileme eşiği olan 2,1’in çok altında. Başka bir ifadeyle; bugün doğan kuşak, kendinden öncekilerin yerini alamıyor. Bu durum birkaç yıl içinde değil, birkaç on yıl içinde ağır sosyal ve ekonomik sonuçlar doğuracak.
YAŞLANAN NÜFUS , DARALAN EKONOMİ
Nüfus düşüşü sadece sayısal bir mesele değil. Yaş yapısındaki değişim de en az onun kadar önemli. 65 yaş üstü nüfusun oranı 2010 yılında %7 civarındayken, 2025 itibarıyla bu oran %10’u geçti. 2040’lara geldiğimizde bu oranın %20’nin üzerine çıkması bekleniyor. Bu durumun anlamı şudur: Çalışan nüfus azalacak, emekliler çoğalacak. Üreten eller azalırken, bakıma muhtaç kitle artacak. Bu hem sosyal güvenlik sistemini zorlayacak hem de sağlık, bakım ve emeklilik harcamalarını dramatik biçimde artıracak. Nüfusun düşmesi demek İşgücü kaybı, vergi gelirlerinde azalma, emeklilik sisteminde kriz, teknolojik gelişmelerde yavaşlama ve en önemlisi, toplumun dinamizmini yitirmesi demek?
ÇARE NE?
Bir ülkenin kaderi demografisiyle şekillenir. Türkiye, bu tabloyu tersine çevirmek için uzun vadeli nüfus politikaları geliştirmeli. Aileleri çocuk yapmaya teşvik eden, ailelerin dünya ve ahirete bakış açılarını değiştiren eğitim sistemi getirilmeli. Eğitimde nicelik değil nitelik ön plana alınmalı. Nitelikli nüfusa yatırım yapılmalı. Beyin göçünü tersine çevirmek için çalışmalar yapılmalı. Devlet ve millet olarak Nüfus artış hızının düşüşünü “bir beka meselesi” olarak algılayıp vakit geçirmeden gerekli tedbirler alınmalı. Türkiye’nin nüfus artışı AB ortalamasının bile altına gelmiştir. Bu mevzu siyaset üstü bir konu olarak ele alınmalı Nüfus düşüşü, sessiz bir alarm gibidir. Gürültü yapmaz ama etkisi büyük olur. Türkiye bu gidişatı tersine çevirmek için gecikmeden, ciddiyetle ve kararlılıkla harekete geçmelidir. Aksi takdirde vahim neticeler bizleri bekler olacak. 2001 de2,38 olan doğurganlık oranı bu yıl 1,48’ lere gerileyerek s.o.s verir hale geldi Türkiye’nin doğurganlık hızı, 2025 itibarıyla AB ortalamasının bile altına düşmüştür.2000’lerde Türkiye’deki 65 yaş üstü nüfus oranı Yüzde 5 iken, bu oranın 2035’lerde yüzde 15 olması bekleniyor. Tehlike büyük, gelecek karanlık görünüyor.
Başka neler yapılabilir sorusuna gelecek yazıda cevap yazalım inşallah.
Kaynak: Lütfi AYHAN
ELMA KARA LEKE HASTALIĞI
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.