ABD’NİN VE UŞAKLARININ DOLAR SİLAHI

Ülkemizde döviz deyince ilk akla gelen ABD dolarıdır. ABD doları Dünya ticaret sisteminde en çok kullanılan para olduğu için her ülkede de bilinir. Adeta ABD’nin ülkeler üstünde salladığı Demokles’in kılıcıdır. Ekonomik silahtır. 1971 yılına kadar ABD elinde bulunan altının değeri kadar dolar basılırken bu yıldan itibaren karşılıksız yani istendiği kadar basmaya başladı. Diğer yandan dünya üzerinde bulunan silah, ilaç ve enerji gibi stratejik malların ticaretini dolarla yapılmasını dünyaya şart koştu. Yapmayan devletlere karşı silahlı veya silahsız yaptırımlar uyguladı, uyguluyor. Devletlerde buna mecburen uymuşlardır. Devletimizde buna uymuştur. Uymadığında da yaptırımlarla karşılaşmıştır. Şu anda karşılaştığı gibi…
Ülkemizde döviz gizli alınıp satılsa da Özal iktidar oluncaya kadar serbest piyasada alınıp satılması yasaktı. Hatta elinde döviz bulunduranlar cezalandırılır, dövizlerine el konulurdu. Dövizin değerini de devlet belirler, ona göre alış verişi devlet bankalarından talebi uygun görülenlere verilir, herkese verilmezdi. Özal ülkedeki bazı yasakları kaldırdığı gibi bu yasağı da kaldırdı. Herkes istediği gibi döviz almaya ve satmaya başladı. Ülke çapında döviz büroları kuruldu. Devletin ihracatı, dış yatırımlar ve turizm gelirleri yeterince olmadığı ve ithalat içine döviz gerekli olduğundan ülkemiz sürekli döviz sıkıntısı içinde olmuştur. Bu sıkıntıyı gidermek içinde dışarıdan İMF ve Dünya bankası gibi tefeci kuruluşlardan yüksek faizlerle borç almıştır. Döviz azaldığı zamanda değeri birkaç kat artmıştır. Mesela 2001 krizinde döviz fiyatlarının üç misli arttığını hatırlarım. O günlerde hükümet konağının önündeki yer altı çarşısının üstündeki alanda bulunan döviz bürolarının önünde güya döviz alım satımı yapan kalabalıklar beni ne çok üzmüştü. Adamlar işin farkında değildi. Güya alıyor daha pahalı satıyor ve para kazanıyor. Oysa ülkesinin ekonomisine ateş ediyor, saldırıda bulunuyor. Evet, biraz para kazanma uğruna bunu yapabiliyor.
Bir ülkedeki dövizin değeri o ülkede o dövizin mesela doların az ya da çok olmasına bağlıdır. Nasıl ki pazarda portakal çok ise ucuz, az olursa pahalıdır. Doların durumu da aynı portakal gibidir. Devletin elindeki dolar ülke içindeki dolar talebini karşılayabiliyorsa dolar fiyatı aynı, talepten çoksa doların değeri düşer. Devletin elindeki dolar talepten az olursa doların fiyatı artar. Devletler milli paralarının değerini yüksek tutmak ister. Bu o devlet içinde bir görevdir de. Devletimizde bu bilinçle hareket eder. Döviz fiyatları yükselmeye başlayınca devletin merkez bankası piyasaya döviz satmaya başlar. Satım işlemi dövizin normalleşmesine kadar devam eder. Satım ile de normalleşme olmayabilir. Çünkü yükselmesini isteyen kötü niyetli kişi veya kurumlar, devletin satmak için piyasaya sürdüğü dövizlerin hepsini alarak yine piyasada döviz darlığına sebep olabiliyor. Günümüzde olduğu gibi… Diğer yandan bazı Türkiye düşmanı çevreler, Türkiye’de sıcak parası olanlara paralarını yani dövizlerini Türkiye’den çıkartmalarını sağlayarak döviz darlığına sebep olabiliyorlar. Esasen Türkiye’de döviz darlığı ve pahalanması olsun diye her modeli uyguluyorlar. Yakın geçmişte tüm ekonomik verilerin iyi olmasına rağmen dövizin yükselmesi özellikle iç ve dış şer odaklarının bahsettiğimiz modelleri ülkemizde uygulamalarındandır. Devletimiz ve hükümetimiz gerekli tedbirleri aldı. Döviz hemen düştü. Daha da düşmesi ve tekrar yükselmemesi için millet olarak bu tedbirlere uymamız, döviz alımlarını gereksiz yere yapmamamız, Türk lirasında kalmamız, devletimize ve paramıza güvenmemiz gereklidir.