Kıymetli dostlar, modern yaşamın dayattığı hız, rutin ve tekrar, ruhlarımızı gri bir perdenin arkasına saklıyor. Günler birbirinin aynısı, haftalar ise bir film şeridi gibi gözümüzün önünden akıp geçiyor. Bu döngüde kaybolan en değerli şeyimiz ise “an”ın ta kendisi oluyor. İşte tam bu noktada, ruhumuz bir kaçış rotası arıyor. Bu kaçış, sadece yeni bir şehre, farklı bir kültüre gitmekten ibaret değil; asıl kaçış, kendi içimizdeki bilinmez topraklara yapılan bir yolculuk. Seyahat, tam da bu kaçışın adıdır. İsmi bile kulağımıza ne kadar hoş geliyor değil mi? Seyahat aslında kendimize dönmemizi sağlayan bir anahtardır..
Seyahat etmek, aynı zamanda içe seyahat etmektir. Zihinsel ve ruhsal bir detoks sürecidir. Farklı kokular, tatlar, manzaralar ve sesler, beynimizin pasifleşmiş bölgelerini harekete geçirir. Yeni bir dilin melodisi, bilmediğimiz bir sokağın dokusu, yediğimiz otantik bir yemeğin tadı… Tüm bunlar, zihnimizi sıfırlar ve yaratıcılığımızın kapılarını aralar. Bir şelalenin sesi, bir ormanın huzuru veya okyanusun sonsuzluğu, bedenimizin de gevşemesini, stresten arınmasını sağlar. Adeta yeniden formatlanır, sıfırdan başlarız..
Bu yolculukta, konfor alanımızdan çıkarız. Planladığımız her şeyin ters gitmesi, tahmin etmediğimiz sorunlarla karşılaşmak, aslında bizi daha güçlü ve esnek bir birey haline getirir. Kendimizi bilmediğimiz bir şehirde kaybolmuş hissederken bulduğumuz yol, aslında içimizdeki cesareti ve problem çözme yeteneğini keşfetmemizi sağlar..
Ne yazık ki günümüzde seyahat etme arzusu, ekonomik engellere takılıyor. Artan maliyetler, pek çok insanın bu hayalinden vazgeçmesine neden oluyor. Harekete geçemeyen, yeni yerler keşfedemeyen ruhlar, içsel bir sıkışmışlık hissediyor. Bu durum, sadece maddi bir kayıp değil, aynı zamanda ruhsal bir bunalıma da yol açıyor. Hayallerin ve arzuların bastırılması, modern hayatın getirdiği stresle birleşince, ruh sağlığımız üzerinde olumsuz bir etki bırakıyor. Bu durum, sadece bireysel bir sorun değil, toplumsal bir sıkıntı haline geliyor..
Seyahat etmek, pahalı uçak biletleri ve lüks otellerden ibaret değildir. Asıl mesele, yeniye ve bilinmeyene adım atma cesareti göstermektir. Bazen bu yolculuk, sadece yaşadığımız şehrin bilinmeyen bir mahallesini keşfetmek, bazen bir komşu köye gitmek, bazen de sadece bir ormanda yürüyüş yapmaktır. Önemli olan, rutinin dışına çıkmak, içimizdeki kaşifi uyandırmaktır.. Sevgili peygamber efendimiz, her gün mescide giderken farklı bir yolu kullanırmış. Neden peki? Zihin rutine alışınca üretmiyor tembelleşiyor. Rutinin dışına çıkınca, fark etmeye başlıyor.. O yüzden “seyahat edin sıhhat bulun” deniliyor..
Seyahat, sadece bir yerden bir yere gitmek değil, kendimizden kendimize bir dönüş yolculuğudur. Bu dönüş, bizi daha anlayışlı, daha hoşgörülü ve daha dolu bir insan yapar. Çünkü her seyahat dönüşü, yanımızda sadece hediyelik eşyalar değil, aynı zamanda yeni bakış açıları, unutulmaz anılar ve en önemlisi, kendimizin daha iyi bir versiyonunu getiririz. Unutmayalım ki hayat, sadece nefes almaktan ibaret değildir; aynı zamanda anılar biriktirmek ve kendimizi dönüştürmekten ibarettir…
Kaynak: Medine Ekmekci
KİBİR VE HASET