Konya AÇIK 33°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TORKU BİSKÜVİ

Yüksek Profilli Başbakan..

Yüksek Profilli Başbakan.. - Rıdvan Bülbül - Yeni Meram Gazetesi

 

Hak şerleri hayr eyler 
Ârif anı seyreyler 
Zan etme ki gayreyler 
Mevlâ görelim neyler.

Neylerse güzel eyler 

Sen Hakk’a tevekkül kıl 
Sabreyle ve râzı ol 
Tevfiz it ve rahat bul 
Mevlâ görelim neyler.

Neylerse güzel eyler 

Vallah güzel etmiş 
Tallah güzel etmiş 
Billah güzel etmiş 
Allah görelim netmiş.

Netmişse güzel etmiş.

 

Mevlâ görelim neyler.

Neylerse güzel eyler 
(Erzurumlu İbrahim Hakkı)

***

AK Partideki Ahmet Davutoğlu Vakası,  günümüzde siyasal literatürümüze (literatür, yazın – edebiyat, herhangi bir bilim dalında yazılmış yapıtların tümü ) üç sözcük- deyim kazandırdı; Düşük Profilli Başbakan, Refikler ve Dost Modern Darbe…

    Düşük Profil ne demek; özet olarak hedef küçültmektir. Siyasal ve yönetsel bağlamda ise “az yetkili” ve az “etkili” demek en doğrusu.

    Refik ne demek; çeşitli anlamları içerir, en başta geleni arkadaş ve dosttur. Diğerleri; eş koca, yardımcı, rehber, yoldaş, muavin, ortak. Ahmet Hoca ne demişti; “Evvel refîk bade’l-tarîk.” Bu söylemi açarsak; “önce yol arkadaşı sonra yol.”  Ahmet Hoca ekledi; “İnsanın yola çıkabileceği sağlam dostları olmalıdır.”  Bu denli yaklaşımlar sitem ve düş kırıklığıdır,  “Önce yol arkadaşı, sonra yol. İnsanın yola çıkabileceği sağlam dostları olmalı. Yoldan önce yol arkadaşlarımın benimle olmalarını isterim. Olmadıklarında ben giderim!”

Ve sözünü tuttu Ahmet Hoca, gitti gitmesine ama, bilim adamlığına özgü ahlak ve sağlam karakter dersi vererek gitti, iz/izler bıraktı.

Fotoğrafın net görüntüsü şu; kalbi kırıktı..

   Siyasetimizde iki modern darbe yaşandı;

   Postmodern darbe,

   Dost modern darbe.

   Postmodern darbe;  Prof. Dr. Erbakan’ın Başbakan, Tansu Çiller’in Dış İşleri Bakanı olduğu 28 Şubat 1997’de olağanüstü toplanan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonrası alınan kararla başlayan siyasal, yönetsel,  hukuki ve toplumsal alanlarda bir dizi değişimlere neden oluşturan Ordu ve Bürokrasi kaynaklı süreçti,  seçilmiş Başbakanın istifasına dek uzanmıştı.

   Dost Modern Darbe; Seçilmiş Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun henüz yolun başında iken görevinden ayrılmasına davetiye  çıkaran neden ve gelişmeler, “Dost Modern  Darbenin” tanımını da verileriyle içine alıyor.

Prof. Davutoğlu Konyalı, (Pirlerkondu) şirin İlçemiz Taşkent’ten. Her Taşkentli gibi, o da dik durdu, doğru bildiği yolda yürüdü ödünsüz bir kişilik sergiledi ve bunun gereklerini yaptı.  En önemlisi Türkiye’yi Batı’ya yaklaştırdı, adı akçalı hiç bir işe karışmadı temizdi, tertemizdi. Görevde kaldığı sürede hatırı değil yetenek ve donanımı yeğledi. Eleştirdiğimiz çalışmaları da vardı, demokrasi gereği kuşkusuz olacaktı Örneğin, öne sürüldüğü gibi şayet Ortadoğu politikasını dizayn etmiş ve aktörü ise yanlış yapmıştı. Ortadoğu bataklığının hali pürmelali ortada ne yazık ki…

Eğmeye, büğmeye gerek yok, Hocamıza haksızlık yapıldı, resmen gönderildi; yüksek profilli Başbakandı; bilim adamı üniversiteden gelmişti; profesördü onca eseri vardı, yabancı diller biliyordu. Eğer “düşük profilli Başbakan isteniyorsa” O, bu ölçüye ters düşüyordu…

■ ‘Bitti” diye üzülme, “yaşandı” diye sevin. (Gabriel Garcia Marquez)

■ Sonuçlara üzülmeyin, süreçle ilgilenin.

(Masao Nemoto)

Ben olsaydım, siyaseti bırakır, Üniversiteye, kürsüye döner, yeniden Ahmet Hoca olurdum.

Siyaset hastalık mı, tutku mu alışkanlık mı  nedir içine girdiniz mi çıkamıyor ve yapışıyor  kalıyor dışarı çıkıp kurtulamıyorsunuz.

Derler ki; üç şey bir arada olmaz, bunlar;

   Akıl, dürüstlük ve siyaset.


■ Siyaset o kadar bozuldu ki içindeki en eğriler bile siyasetten şikâyet ediyor. (Rigott)

Prof. Dr. Davutoğlu, bir Konya sevdalısıydı. İlk işi Yaka Meramda bahçeli ev aldı, dinlendi, halk,  partili, komşular ve bürokratlarla görüştü, konuştu

Davutoğlu’nun zamansız gidişiyle en çok zarara uğrayan Konya olacak, gerçek yadsınmamalıdır. Artık Başbakanın memleketi “Konya” olmaktan çıkıp ortada kala kalacağız. Davutoğlu avantajıyla hem sorunların çözümü ivme kazanıyor, hem de önemli etkinlikler gözleniyordu. Bakanların biri geliyor, diğeri gidiyor bunları yabancı devlet adamları, elçiler, sanatçılar, izliyordu. İşbirliği anlaşmaları, Konya yine tarihi günlerine doğru koşar adım ilerliyor, çeşitli uygarlıkların Başkentli olma sürecine heyecan içinde yaklaşıyordu.

■ Amacımız imkânsızı olanaklı, mümkünü kolay, kolayı da zarif ve zevkli yapmanın yollarını bulmaktır. (Dr.Feldenkrais)

■ Her şey vaktini bekler

Ne gül vaktinden önce açar

Ne güneş vaktinden önce doğar

Bekle senin olan sana gelecektir.

 (Hz. Mevlana)

Ne diyordu ünlü şair  Orhan Veli Kanık Kitabe-i Sengi Mezar adlı şiirinin dizlerinde;

“Tüfeğini depoya koydular,

Esvabını başkasına verdiler.

Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,

Ne matrasında dudaklarının izi;

Öyle bir rüzgâr ki,

Kendi gitti,

İsmi bile kalmadı yadigâr.”

Şiirin son dizesi aslına uygun değil, bir Orhan Veli nitelemesi; aslı ise şöyle;
“Kendi gitti ismi kaldı yadigar..”

Ahmet Hoca da kendi gitti (ya da gönderildi) ama adı yadigâr olarak hep kalacak.

Sıcağı sıcağına vefasızlık örneği;

  ■ Düne kadar haber kanalları bültenleriyle ekranlarını iki kişiye tahsis etmişlerdi adeta; Cumhurbaşkanı ve Başbakan Davutoğlu. Dünden itibaren yeni bir dönem başlamış gibi görünüyor. Ahmet Davutoğlu’nun olmadığı, “yok hükmünde” sayıldığı dönem. İlk uygulama Konya ziyaretinde

yaşandı. Ekranlarını Cumhurbaşkanından sonra                                                                                                                                en cömertçe ona ayıranlar koskoca Başbakan’ı bir anda yok saydılar. Sanki hastalanmış da bütün gün evinden dışarı adım atmamıştı! Çok da haksızlık etmeyelim, ayıp olmasın diye birkaç satırlık haber birkaç saniyelik görüntü esirgenmemişti tabii ki. Olayın daha ilginci Başbakan’ın bütün gezilerini takip edip yayınlayan yayıncı kuruluşunun bile Konya gezisine ilgi göstermemesi yok saymasıydı.

 ( Melih Aşık- Milliyet’ten özetlenerek )

—-

■ Bunca vefasızlıktan sonra, bazılarının ederi kalmadı artık gönlümde. Kaç’a deseler hiç’e sayarım. (Özdemir Asaf)

Yüksek Profilli Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Konya ve sorunlarına sahip hep çıktı; Konya’da hemşerisine ilk ziyaretinde sahip çıktı;

çoşkulu kalabalıklar, araç konvoyları,  gözyaşları işte sahiplenmen örnekleriydi. Bu saygı ve sevgi sür-git devam edip gidecek mi, yoksa bir süre sonra unutulacak mı?

Sayın Davutoğlu, her şeyden önce zarif ve naif bir insandı, bilgili ve donanımlıydı. Gönderilme biçimi yanlıştı ve mağdur duruma düştü.

Prof. Dr. Erbakan, Konya doğumlu değildi ancak ne var ki Konya’yı sahiplenmiş, Konyalı olmuştu.

Devlet adamı, yufka yürekli nazikti Erbakan hoca.

Prof. Dr. Sadi Irmak, Sedat Çumralı, Faruk Sükan,  Bahri Dağdaş,  Mustafa Üstündağ, Vefa Tanır, Mehmet Keçeciler, Necati Kalaycıoğlu, Haydar Koyuncu ve diğer hizmet insanları, unutuldu mu?  

Hani bir atasözümüz vardır;

“İyilik yap denize at, balık bilmezse halik bilir.”

Halik mutlaka bilir…

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Tarihi şehirlerde sorumluluk artarken!

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0