Konya AÇIK 25°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TORKU BİSKÜVİ

ÜLKEMİZDE 30 YAŞ ÜSTÜ KADINLARIN HAYATLARININ GİZLİ TARAFI…

Kıymetli dostlar, ülkemizde, 30 yaşını aşmış ve henüz evlenmemiş kadınların sessiz çığlığını duymayan var mı aranızda? Sanki her adımda, her bakışta, “Sen neden hala evlenmedin?” sorusu yankılanıyor kulaklarımızda. Aslında bu soru, sadece bir merak ifadesi değil; çoğu zaman bir yargılama, bir eksiklik gibi üzerimize çöküyor. Toplumun kadına biçtiği “tamamlanmışlık” rolü, evlilikle eş tutulduğundan beri, bu yaş grubundaki bekâr kadınlar kendilerini bir boşluğun içinde bulabiliyorlar. Başında bir kocan varsa tamsın, tamamlanmışsındır. Ya yoksa, vay haline!
Çalışan, kendi ayakları üzerinde duran, hatta kariyerinde zirve yapmış bir kadın bile olsa, “evlenmemiş” etiketiyle bir anda tüm başarıları gölgelenebiliyor. Sanki hayattaki tek amaç evlilikmiş gibi, sanki kendi evlilikleri cennetmiş gibi (ki cehennemi dibine kadar yaşadıkları halde) diğer tüm kazanımlar bir anda değersizleşiyor. Kendi başına dişinle tırnağınla kariyer yapmanın, başarmanın hiçbir hükmü olmuyor. Peki neden? Çünkü kocan yok! Çünkü sen kız çocuğusun, eksiksin yarımsın! Çünkü başında bir erkek olmadan güçlü olamazsın! Çünkü birisinin güdümü altında olmadan özgür olman, güçlü olman beni rahatsız ediyor! ‘Çünkü’ler bitmiyor..
Bu durumun psikolojik etkisi ise tahminlerin ötesinde. Sürekli bir toplum baskısı altında yaşamak, zamanla kişinin benlik saygısını zedeleyebiliyor. “Bir sorun mu var bende?”, “Acaba bir eksiğim mi var?” gibi sorular, içten içe kemiriyor ruhumuzu. Özellikle aile büyüklerinin, komşuların, hatta hiç tanımadığımız insanların dahi “evlilik ne zaman?” minvalindeki iyi niyetli(!) soruları, bir süre sonra dayanılmaz bir hal alıyor. Bir de buna, evli arkadaşlarının “siz de bir an önce evlenin” tavsiyeleri eklenince, yalnızlık ve anlaşılmamışlık hissi derinleşiyor. Çalışan kadınlar için durum biraz daha farklı olsa da, “ev kızı” olarak tanımlananlar için bu baskı çok daha ağır olabiliyor. “Evde kalmış” yaftasıyla damgalanmak, onların sosyal çevresini kısıtlayabiliyor ve geleceğe dair umutlarını tüketebiliyor..
Peki ya onların hayattan beklentileri? Sanmayın ki her bekar kadın çaresizce evlenmek istiyor. Kimisi kariyerine odaklanmış, kimisi dünyayı keşfetme peşinde, kimisi de ruh eşini bulmak için acele etmek istemiyor. Ancak toplumun dayattığı “normal” algısı, onların bu seçimlerini görmezden geliyor. Sanki bekâr kalmak, bir tercih değil de, bir “başarısızlık” gibi algılanıyor. Bu durum, onların hayata dair beklentilerini de şekillendiriyor. Bir yandan kendi arzuları ve hayalleri varken, diğer yandan toplumun dayattığı “evlen, çocuk yap” baskısı arasında sıkışıp kalıyorlar. Bu çatışma, zamanla kişiyi yorgun düşürüyor, hayata karşı motivasyonunu azaltabiliyor. Toplum baskısı yüzünden boşa geçen yılların vicdan azabı.. Sonra içindeki o bitmeyen sorular.. Herkes evlenmek zorunda mı? Toplumdaki yerimi alabilmek için tek çare evlilik mi? Bla bla..
Bizler, bu satırları yazarken, tüm bu kadınların duygularına tercüman olmaya çalışıyoruz. Onların sessiz çığlığını, içten içe yaşadıkları hayal kırıklıklarını, anlaşılmamışlıklarını dile getirmeye çalışıyoruz. Çünkü biliyoruz ki, bu sadece birkaç kişinin değil, binlerce kadının ortak hikayesi. Onlar, güçlü, ayakları üzerinde duran, hayata karşı dimdik durmaya çalışan kadınlar. Ve onların değerleri, evlilik statüleriyle ölçülemez. Asıl önemli olan, onların bireysel mutlulukları, kendi iç huzurları ve hayata karşı duydukları tatmin duygusu. Belki de artık, kadınlara “ne zaman evleniyorsun?” demek yerine, “nasılsın, hayallerin neler, seni neler mutlu ediyor?” diye sormaya başlamanın zamanıdır. Ne dersiniz, bu değişimi birlikte başlatabilir miyiz?

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Ben uyarımı yapayım da… Gerisini yöneticilerimiz bilir…

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.