m-RNA BİYOLOJİK BİR SAVAŞ MI?

Değerli dostlarım; Eski dönem milletvekillerimizden çok değerli dostum bir vekilimiz m-RNA aşılarının bir biyolojik silah olduğu mahiyetinde Japon bilim adamlarının çalışmalarının olduğunu ifade eden bir video göndermişti. Video çok detay olmamakla birlikte m-RNA aşılarının bir biyolojik silah olduğunu ifade ediyordu. Bana bu konudaki düşüncemin ne olduğu konusunda bilgi edinmek istediğini anlamıştım. Ben de değerli dostuma bilimsel makale şeklinde bir bilgilendirme yazısı göndermiştim. Önemli olduğunu düşündüğüm için köşemde siz değerli dostlarımla da bu yazıyı paylaşmak istedim.

“Hocam hayırlı sabahlar, göndermiş olduğunuz videoyu izledim Japon bilim adamlarını m-RNA'nın biyolojik bir silah olduğunu ifade eden videoda çok detaylı bilimsel dayanaklar olmayan bir yorum olarak kabul ediyorum.”

Sizi 46 yıl önceye götürerek çok kıymetli hocamız Prof. Dr. Muammer Bilge'nin dersinde dinlediğim bir bilgiyi paylaşmak istiyorum. Prof. Muammer Bilge İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde fizyoloji hocasıydı, aynı zamanda fizyolojinin endokrinoloji ve immünoloji alanlarında ciddi çalışmalar yapan Türkiye'nin tanınmış bilim adamlarından bir hoca olduğu gibi belki dünyaca da meşhur bir bilim adamı olduğunu tahmin ediyorum. Hocamız immünoloji fizyolojisini anlatırken (vücudun savunma sistemini ) mesenger ribonükleik asit (ajan amino asitler) konulu bir ders anlatmıştı. Bu ajan aminoasitlerin vücudun savunma sistemi tarafından üretildiğini özellikle de kanser hücrelerine afinitesi (ilgisi olan) bir aminoasit olduğunu ifade etmişti. Vücudumuzda kanserle savaşan çok önemli immünolojik bir mekanizma vardır. Bu mekanizmayı yöneten antionkojenik gen olarak bilinen bir patron şef gen var, bu gen vücudumuzda oluşmakta olan; anasına-atasına benzemeyen, saldırgan tabiatlı, durduğu yerde durmayan ve binlerce hücrenin yediğini yiyen enerjik, çalışkan, dirençli hücrelere kanser hücresi diyoruz. Bir bakıma bunlar terörist hücrelerdir. Bizim günlük bir trilyon hücremiz doğmakta ve ölmektedir. Bir başka ifade ile organizma sürekli yenilenme süreci yaşayan dinamik bir yapıya sahiptir. Bu yenilenen hücreler içerisinde terörist hücreler de üremektedir. Dolayısıyla biz de her gün kanser hücresi oluşabilmektedir. Ancak vücudumuzun savunma sisteminin antionkojenik (kanserle savaşan) genlerin yönetiminde işleyen bir mekanizma mevcuttur. Bu mekanizma iki şekilde işlev yapmaktadır.

1- Ürettiği m-RNA (ajan aminoasitler) kanda dolaşır. Bunların kanser hücrelerini tanıma kabiliyeti var ve kanser hücresini fark ettiği zaman o hücrenin üzerine yapışır, bir bakıma o hücreyi kaşeler- işaretler ve kanser hücreleri kendi kendilerine parçalanır yok olurlar.

2- Şayet dolaşımda devam ederlerse; doku içinde veya organ içinde varlığını sürdürmeye devam ederse killer lenfosit dediğimiz katil lenfositler işaretli kanser hücresini tanır, yakalar fagosite ederler. (yutarak parçalarlar) Biz böylece kanser hücrelerinden temizlenmiş oluruz. Aslında antionkojenik immün sistem yani vücudun savunma sisteminin kanserle mücadele boyutu konusundaki bu bilimsel gerçek onlarca yıllardır bilinmektedir. Bu alanda büyük çalışmalar da devam etmektedir. Almanya'daki Türk bilim adamı Uğur Şahin ve eşi m-RNA üzerinde onlarca yıldır çalışmasını sürdüren iki bilim insanımızdır. Bunlar m-RNA'ya benzer antikor üreten bir aşı geliştirme çabası içindeydiler. Covid salgını ile beraber bu alandaki çalışmalarını covid aşısı uygulaması şeklinde yönlendirdiler, etkin sonuçlar da aldılar. Şimdi tekrar bir bakıma kanser hücrelerine karşı duyarlılığı olan antikoru üretebilen bir aşı geliştirme çabalarını sürdürüyorlar. Son aylarda bu konuyla ilgili yaptıkları çalışmalarda bazı kanser türlerini yok edebilecek antikoru üretecek kanser aşısı uygulamalarına gönüllü kişiler üzerinde başlamışlardır. Yanılmıyorsam ilk uygulamaları da İngiltere'de yaptılar. Yüksek oranda başarı elde etmişlerdir.