Konya AÇIK 19°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TORKU BİSKÜVİ

“KEŞKE ÖLÜMLE HER ŞEY BİTSEYDİ”

İnsanı diğer canlılardan ayıran en büyük özelliği düşünme, akletme, geleceği kurgulama, alet yapabilme özelliğidir. İnsandan başka hiçbir varlık,( hayvanlar, bitkiler, hava, su, toprak, ateş, dağ, taş, yıldızlar, galaksiler, zaman, mekân …) Bu özelliğe sahip değillerdir. Onların hepsi Allah’ın kendilerine verdiği görevi şuursuzca yerine getirirler. Arı bal yapar lakin sebebini bilmez, hayvanlar, et yerler, ot yerler, su içerler, ürerler… Lakin bunları şuurla/akılla değil içgüdü ile yaparlar. Hava, toprak, su, ateş ; ay, güneş, yıldızlar, rüzgarlar, yağmurlar…Hiçbiri Allah tarafından kendilerine verilen vazifenin dışına çıkmazlar, çıkamazlar, cüzi iradelerini kullanamazlar, geleceği planlayamazlar. Çünkü onlara akıl/irade verilmemiştir. Güneş, ay ve yıldızlar biz insanlar için doğar ve batarlar. Rüzgârlar, insanlar için eserler. Tekmil ağaçlar, bitkiler ve ekinler bizim için çiçeklenirler, bizim için başağa durup, bizler için meyve verirler.
Zaman ve mekân, varlık ve yokluk, iç ve dış, geçmiş ve gelecek, dünya ve ahiret, madde ve mâna; dünya ve ukba… Her hadise, her oluş ve her bitiş… Allah tarafından insan için yaratılmıştır. Bu sebepten insan, Allah katında ve kâinatta en kıymetli, en değerli, en emsalsiz varlıktır. Ona verilen nimetlerin haddi hududu yoktur. O lezzetlerin en güzelini tadar, o manzaraların en güzelini görür, o seslerin en güzelini duyar. Bunlardan,( yani işitme, görme, tatma, hissetme, koklama hasletlerinden) insan kadar faydalanan, lezzet alan, onları kullanan başka bir varlık yoktur.
Rabbimiz tarafından varlıklara efendi, mahlukata halife olarak yaratılan insana, bu üstün vasıflara sahip olmasına, bu kadar büyük nimetler verilmesine karşılık kendisine büyük bir mesuliyet ve vazife yüklenmiştir.
İnsan, omuzlarına yüklenen bu kutsal emaneti yerine getirdiği zaman ise dünyada tattığı tüm lezzetlerin milyar katını tadacağı bir mekana yani cennete kavuşacaktır.
CENNET VE CEHENNEM
Ölümün, acının, hüznün, ayrılığın, ağrının, sızının, hasretin, özlemin olmadığı bu sonsuz mekâna karşılık; tüm bu nimetlerin kıymetini bilmeyen, tüm bu nimetlere şükretmeyen, kendisine verilen yüce halifelik sıfatının kadrini yerine getirmeyen… Tam aksini yaparak nankörlük yapan, isyan eden, gaflete düşen insanların duçar olacakları acı, ızdırap, ve çile de, bir o kadar büyük ve dünyadaki emsalleri ile kıyaslanmayacak kadar şedit ve emsalsiz olacaktır.
Bu hakikati malikül mülk olan, afüv, ğafur, tevvab; kahhar, müntekim, cebbar… Olan Allah bizlere değişik ayetlerde bildirmiştir:
“Şüphesiz ayetlerimizi inkâr edenleri, gün gelecek bir ateşe sokacağız. Onların derileri pişip acı duymaz hâle geldikçe, derilerini başka derilerle değiştiririz ki acıyı duysunlar! Allah azîz ve hakîmdir.” (en-Nisâ, 56)
“Onlar için Cehennem ateşinden döşekler, üstlerine de (yine Cehennem ateşinden) örtüler vardır. İşte Biz, zâlimleri böyle cezalandırırız!” (el-Aʻrâf, 41)
“Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da (yine ateşten) tabakalar vardır! İşte Allah kullarını bu azaptan sakındırıyor. Ey kullarım, Ben’den korkun (takvâ sahibi olun)!” (ez-Zümer, 16)[1]
“Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün (acıklı bir feryâd içinde):
«Eyvah bize! Keşke Allâh’a itaat etseydik, Peygamber’e de itaat etseydik! Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle rahmetinden kov!» derler.” (el-Ahzâb, 66-68)
Ve o gün cehennemlikler şöyle diyecekler:
“Keşke ölüm her şeyi bitirseydi.”(hakka 27)
“…keşke toprak olsaydım…” (Nebe 40 )
Buna karşılık cennetlikler ise şöyle diyecekler:
Cennetlikler, cehennemliklere seslenir: “Rabbimizin bize vadettiğinin hak olduğunu bulduk. Siz de Rabbinizin (size olan azap) vaadinin hak olduğunu buldunuz mu?” (Onlar:) “Evet.” der. (Bunun üzerine) aralarından bir münadi: “Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun.” diye seslenir. (7/A’râf 44)
Bu ayetten başka araf 43, 46, 47, 48…Saffat 48,49,50… Gibi çokça ayet vardır.

0 0 0 0 0 2
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Tarihe, milli ve manevi değerlere sahip çıkılmalı…

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 2

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.