Konya AÇIK 33°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TORKU BİSKÜVİ

Japonya Umutlarımı Söndürdü

Geçen haftaki yazımda, ülkemizdeki nüfus düşüşünün tehlikelerinden bahsetmiş; birçok millete ve devlete ev sahipliği yapan Anadolu’nun, bizden önceki misafirlerini uğurladığı gibi, bize de “güle güle” diyebileceğini yazmıştım. Bu büyük tehlikeye karşı neler yapılabileceği konusunu da bu haftaya bırakmıştım.

Kısa bir araştırma beni ümitsizliğe sevk etti. Çünkü aynı dertten mustarip “Asya devi” Japonya, tüm tedbirleri almasına rağmen bu müzmin derde çare bulamamış. Japonya’nın bu çarpıcı çelişkisi — yani, sağlık, eğitim, ekonomi, sanayi gibi birçok alanda gösterdiği üstün başarıya rağmen demografik çöküşüne çare bulamaması — doğrusu beni hem şaşırttı hem de yazacaklarım konusunda tereddüte düşürdü.

Japonya, az buz bir ülke değil. Ekonomik kalkınma, endüstriyel verimlilik, eğitimde mükemmellik ve kültürel süreklilik konularında dünyaya örnek olmuş bir ülke. Disiplinli çalışma kültürü ile dünyanın dördüncü büyük ekonomisine sahip bu küçük boylu, çekik gözlü millet; buna rağmen “nüfus erimesi hastalığı”nın gölgesinde. Japonya’yı bu duruma getiren nedenlere bakarsak, ülkemizin geleceği için de ibretlik bir tablo ortaya çıkabilir. Çünkü şu anda yakındığımız işsizlik, gelir adaletsizliği, üretim azlığı, teknolojik gerilik, dış borcun çokluğu gibi birçok meseleyi çözsek bile nüfusumuzdaki düşüşe çare bulamazsak, istikbalimiz parlak olmayacak gibi görünüyor. O hâlde, Japonya’yı bu çıkmaza sürükleyen nedenlerden bazılarına göz atmamız gerekir. Böylece biz de aynı yanlış yollara sapmamış oluruz.

Başarıyı Yeniden Tanımlamak

Japonya’nın durumu, gelişmiş ülkelerin çoğunda mevcut. Nasıl oluyor da bu ülkeler, ekonomik ve endüstriyel alanda zirvede olmalarına rağmen sosyal ve demografik olarak tükeniyorlar? Çünkü milletin ve devletin ana unsuru olan insan yenilenemiyor; doğum oranları tehlikeli şekilde düşüyor. Kültürel köklerine sıkı sıkıya bağlı gibi görünseler de bu, aile yapısının çözülmesine engel olamıyor. Aşırı çalışma kültürü (karoshi), yüksek yaşam maliyetleri, toplumsal baskı, mükemmeliyetçilik takıntısı ve bireyselleşme gibi nedenler bu hastalığın baş aktörleri.

Türkiye Buradan Ders Çıkarabilir

Japonya’nın yaşadıkları, ekonomik ve kültürel başarının nüfus dinamiklerini korumak için yeterli olmadığını kanıtlıyor. Türkiye bu tablodan şu dersleri çıkarmalı: Japonya dâhil tüm dünya popüler kültürün etkisinde. ABD kaynaklı uluslararası iletişim şirketleri, her konuda tüm dünyayı yönlendiriyor. Buna mutlaka çare bulunmalı. Ekonomik büyüme tek başına çözüm değildir. Gençlere umut verecek büyük idealler ve zirve hedefler müfredata eklenmeli. Aileyi koruyacak ve yüceltecek sosyal politikalar üretilmeli. “Bir milletin gerçek gücü, fabrikalarında üretilen mallarda değil; bankalarda yığılan paralarda değil; sağlıklı çocukların, dengeli nesillerin kahkahasında saklıdır.” gerçeği asla unutulmamalıdır.

Alınması Gereken Tedbirler

Konu, önemine binaen siyaset üstü kabul edilmeli; milli güvenliğimizi ilgilendiren bir mesele olarak görülüp tüm partiler arasında uzlaşma sağlanmalı. Aileyi güçlendiren politikalar üretilmeli. Doğum destekleri artırılmalı; her yeni doğan çocuk için kademeli maddi destek sağlanmalı. Ailelere yönelik konut ve kira destekleri artırılmalı. Gençleri evlilikten alıkoyan, başta “ömür boyu nafaka” olmak üzere, ilgili kanunlar gözden geçirilmeli. Serbest ilişkileri teşvik eden unsurların yerine aile yapısını koruyucu düzenlemeler getirilmeli. Eğitim, aile ve sanat politikalarında hızlı bir değişim yapılarak gençlerimizin dünyaya, insana, ahirete, mala, vatana, çocuğa, paraya, makama bakış açıları yeniden şekillendirilmeli. Eğitim ve sanatta; manevi kalkınma, güzel ahlak, milli duruş ve milli bakış öncelikli konular olmalı. Kendine, tarihine, kültürüne, diline, dinine, milletine güvenen ve onları seven nesiller yetiştirilmeli. Türkiye’de birçok genç, evlenmekten ve çocuk sahibi olmaktan korkuyor. Geleceğe dair umut taşımayan gençler bu karamsarlıktan kurtarılmalı. Mesleki eğitim yaygınlaştırılmalı; nitelikli ara eleman açığı giderilmeli. Gençlere hayat becerileri kazandırılmalı; aile, millet ve vatan sevgisi işlenmeli. Türkiye’de eğitim süresi çok uzun olup kısaltılmalı.

Niyet hayr akıbet hayr.

Görelim Mevla neyler neylerse güzel eyler.

Kaynak: Lütfi AYHAN

0 1 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

ALLAH’A HAMDOLSUN DEMEKTEN NEDEN SOĞUDU İNSANLAR?

HIZLI YORUM YAP

0 1 0 0 0 0

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.