Halka inmek mi? Milletin huzuruna çıkmak mı?..

Türkiye’nin gündeminde seçim öncesinde seçim barajının düşürülmesi ve Anayasa değişikliği var. İki gündemi de oluşturan ve çalışma yapanların Cumhur İttifakı’na bağlı AK Parti ve MHP görünüyor. Şu ara erken seçim senaryoları ya da söylemleri unutulmuş durumda. Üzerinde yaşadığımız ve kutsal şehit kanıyla sulanan, sulanmaya da devam eden topraklarda gündem de jet hızıyla değişebilir. Ancak bir kez daha ifade etmekte fayda var: Ufukta bir erken seçim görünmüyor. Ancak yine de şunu unutmamak gerekir. Erken olmayan olağan seçimlerde dahi seçim tarihinden 1 yıl öncesinden Türkiye seçim sathına girmiş sayılır. Haziran 2023 hesabına göre, belki bir 9, 10 ay sonra tam seçim sürecine girilmiş olacak. Siyasi partiler bunun bilinci içerisinde; kimilerine göre halka indiler, kimilerine göre sahaya…” Halka inmek” ne demek Allah aşkına! Milletvekili, belediye başkanı ya da farklı makam ve mevkilere aday olan saygıdeğer kardeşlerimiz, “halk” daha aşağıda bir mevki mi ki iniyorlar? Halbuki o mevkiye çıkmak için halkın desteğine ihtiyaç yok mu? Burada murat edilen halkın seviyesine inmek ise tam bir fecaat. Asil olan millettir, halktır. Adaylar millet adına, halk adına onların problemlerini çözmek için görevlendirilmiş vekillerdir.
Seçilen zevatın oturduğu mevki ve makam da birer emanettir. Bu emanetler asiller tarafından vekillere, vekilin performans durumuna göre kısa ya da uzun süreli verilebilir. Uluırmak Saka mahallesinin “kurmay muhtar” lakaplı muhtarı da, 41 sene yaptığı görevinden ayrılmıştır.
İki dönem büyükşehir belediye başkanlığı, 2 dönem milletvekilliği ve parti üst düzeyinde görev alan kardeşlerimiz, görevlerinin bitiminde emekli olmuşlardır. Hizmet ehli olanlardan, dedikodusu bol ve meşakkatli görevlerde bulunanlardan Allah(c.c) razı olsun.
Arz ettiğimiz gibi, aslolan “milletin huzuruna çıkmak”. Kuruluş aşamasını tamamlayan partiler projelerini, Türkiye’yi götürecekleri yeri ve yeni hedeflerini bir bir sıralayacaklar. Eski partiler ise ülkenin sorunları ile ilgili varsa yeni çözüm önerilerini dillendirecekler. İktidar ise bir taraftan yaptıklarını, diğer taraftan da önümüzdeki dönemde yapacaklarını anlatacaklar. Mevcut gündeme gelirsek bazı siyasi partiler çoktan milletin içerisine girmiş, hemhal olmuş, vatandaş isteklerini almış ve bu problemlere çözüm üretmeye çalışıyor. Yeni kurulan bazı partiler ise büyük bir iştahla kurdukları partilerinin halka arzı noktasında sıkıntı yaşamaktalar. Halkta zaten karşılığı olmayan bazı değerli siyasi partilerimiz ise kimseyle ittifak yapmadan adaylarının cumhurbaşkanı olacağından eminler. Hiçbir tereddütleri de yok!
Bu seçimin kaderi, ekonominin hassas ellerinde olacak. Maddeye bağımlı bir nesil yetişirse sonucu da bu oluyor maalesef. Şükrün yok olduğu bir ortamda, bir kuraklık tehlikesi toplumun bütün kesimlerine endişe oluşturmadı mı?
İktidarın siyasi çalışmalarının özünde “dezavantajlı kesimler” olmalı. Siyaset yapma adına problem içermeyen sivil toplum kuruluşları, kamu ya da yerel idarenin sıkıntısız aktivite ve programlarına katılım ne kazandıracak ya da ne kadar kazandıracak, iyi hesap yapılmalı. Kaldı ki avantajlı ya da dezavantajlı kesimlerin oyları aynı. Yeni dönemde toplumun her kesimine en önce inen, ekonomik ve diğer konularda çözüm üreten, projelerini ortaya koyan, vizyon sahibi siyasiler kazanacak. Anketler önemli. Sadece partilerin oy oranı ile ilgili değil, problem odaklı, çözüm odaklı anketler.
Bu seçimde iktidarın da muhalefetin de işi, eskiye göre kolay değil. Vatandaş bu seçimde problemini daha yüksek sesle dile getireceğe benziyor.
Yeni seçim barajının yüzde 7’lere düşürülmesi gündemde. Yasalarla güvence altına alınan ittifak oyları zaten barajların aşılmasındaki bütün engelleri kaldırmıyor mu?
Şu söylem de kimseyi kandırmasın: İşte efendim, Cumhur İttifakı’nın adayı belli, Millet İttifakı’nın bir adayı bile yok!
İyi değerlendirmek lazım. Cumhur İttifakı için şu anda Millet İttifakı’nın adayı olması mı avantajlı, olmaması mı?