Genelde Ademoğullarının özelde ise Ümmetin zorluk, zulüm ve adaletsizlik kasırgalarının önünde savrulduğu bir dönemde ben yine kendimi maziye atarak gönlümü dindirmeye, ruhumu sakinleştirmeye, vicdanımı rahatlatmaya çalışacağım. Bu yazımda son günlerde yaptığım gibi birkaç videoya ve yazıya atıfta bulunacağım. Alıntılarımın ortak özelliği maziye bir göz atarak günümüze ve yarınlarımıza küçükte olsa pencereler açabilmek. Buradaki muradım dertlerin, sıkıntıların, zulümlerin dünyayı bir kara bulut gibi örttüğü son asırlara bir kurtuluş reçetesi sunmaktır. Zulümlerden kurtulmanın, necat-ı Kübra’yı elde etmenin ilk basamağı hastalığın teşhis edip, dertlerin kaynağını tespit etmektir. Bu tespiti yaptığımız zaman karşımıza çıkan fail, son üç asırdır dünyaya hükmeden batı oluyor.Bu uzun devrede insanların hayata, insana, varlığa, eşyaya, ahirete bakış açısını belirleyen batının, gerek kurulduğu temelin, gerekse üzerinde yükseldiği direklerin sahte ve zayıf olması hasebi ile dermansız bir dert olduğu ortaya çıkıyor. Bu sebepten onun kendine insanlığa huzur ve saadet getirebilme ihtimali yok gibi.
Son 300 yıldır dünyaya hâkim olan Batının üzerine kurulduğu temeller;
a- Tahrif edilmiş Hristiyanlık
b- Roma ve Antik Yunan
c- Akıl, bilim ve bunların ürettiği her tür teknoloji.
d- Sömürü ve hırsızlığı temel alan liberal ekonomik sistem
e- Hak ve adalet yerine gücü öne çıkaran; finans ve iletişimde hegemonya kuran anlayış…
Bu araçlarla elde ettiği askeri güç ile dünya siyasetine ve ekonomisine hâkim olan batının alternatifi ancak hakka ve adalete dayanan İslami Sistemdir. Lakin bu “batmaz güneşi” insanlık göğüne yükseltecek ne ümmet var ortada ne de ulema ve ümera.
Girişi uzatmadan alıntılarımı sizlerle paylaşmak istiyorum:
Birinci videoda (YouTube “peygamberliğin ispatı yazınca çıkan” video.) Ebul vefa hazretleri bir papazın iftirasını şöyle cevaplıyor: “…Kuranı peygamber yazdı diyebilmeniz için şunları bilmeniz gerekir: Hz. Muhammedîn Zebur’u okumuş olması gerekirdi. Halbuki peygamberimiz okuma yazma bilmiyordu. Üstelik de Zebur O’nun vefatından iki Asır sonra Arapçaya çevrilmiştir. İncil’de hakeza Peygamberimizin vefatından üç Asır sonra Arapçaya çevrilmiştir. Slavca, Süryanice, Kıpti’ce yazılan incili peygamberimizin okuması mümkün değildi…” Videoyu seyredince sizde göreceksiniz ki hakikatlerin sanat yolu ile dile getirilmesi hem kemmiyet hem keyfiyet açısından çok etkili.
İkinci video şu: YouTube “İslam’ın temsilcisi ay yıldız” yazınca çıkıyor. Bu videoda ise Yasin Pişgin Hoca Paris Hava limanında gördüğü bir manzarayı anlatıyor. Hoca hava limanında üç dine ait ibadet yerlerinin kapılarındaki sembollere dikkat çekiyor ve mescidin kapısının üzerinde İslam’ı Temsilen bir Türk Bayrağının olmasını öne çıkarıyor. Yani Avrupa da “İslam Müslüman” deyince Türklerin öne çıktığını anlatıyor.
Üçüncü video ise daha ilginç; bu videoda “gafil” bir kardeşimizin bir toplantıda “Osmanlı mı daha büyük Kuveyt mi?” Sorusuna Prof. Ahmed Akgündüz’ün ibretlik ve bilgi dolu cevabı gösteriliyor. Kısaca şöyle diyor hoca: “Osmanlı Devleti 36 eyalet idi ve 36 eyaletten biri Bağdat eyaletiydi. Bağdat’ta 29 sancaktan oluşmaktaydı. Bu 29 sancaktan biri de Basra Sancağı idi. Basra’da 31 kazadan oluşmaktadır. Bu kazalardan biri de şimdi Suudi Arabistan’da kalan Lahza’dır. Lahza Kazası da kendi içinde 80 köye ayrılmaktaydı. Bu 80 köyden biri Ebulhayr köyüdür. Bu köyde 15 mezradan oluşmaktaydı. İşte bu mezralardan biri de Kuveyt’ti.” (YouTube Osmanlı mı daha büyük Kuveyt ‘mi Ahmet Akgündüz) yazarsanız çıkar.
“ERKEĞİ KISKANAN KADINI UTANAN MİLLET: TÜRKLER”
OSMANLI’YI 623 YIL AYAKTA TUTAN DEĞERLER
Bu değerlerden bir kısmını internetten aldığım bir alıntı ile sizlerle paylaşmak istiyorum: Bu alıntıların değeri ise bu övgüleri ve tespitleri yabancıların yapmış olması:
Corneille Le Bruyn:“…Türklerin hayrât ve hasenâta çok düşkündürler…”
Mouradgea d’Ohsson: “Müslüman Türkler yemin ve ahitlerine son derece sadıktırlar…”
Henri Mathieu: “Türkler doğruluğu, faziletin temeli olarak kabul ederler ve verdikleri sözleri mutlaka yerine getirirler…”
A. Brayer: “…Müslüman Türkler arasında hayânın bir neticesi olarak kibir ve gurur âdeta yok olmuştur. Çünkü kibir ve gurur, İslâm’ın pek şiddetli bir şekilde yasakladığı menfiliklerdendir. Bundan dolayıdır ki, Osmanlı’nın yürüyüşünde vakar ve ihtişam olmakla beraber asla kibir ve azamet yoktur…”
Velhâsıl, hayatlarını huzur ve saadet içerisinde geçirmek isteyen toplumlar, ecdadımızın bu yüksek seciye ve ahlâkından lâyıkıyla hisse almaya gayret etmelidirler
TMO’dan 2025 Hububat Alım Fiyatları: Çiftçinin Emeği Ne Kadar Ediyor?
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.