Konya
°C
Yeni Meram

BİREYSEL HAVA KİRLİLİĞİ-SİGARA (1)

BİREYSEL HAVA KİRLİLİĞİ-SİGARA (1)- Kudsi ÖNCÜ- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
14.09.2022 01:48
14.09.2022 08:50
0
1709
ABONE OL

Bireyse kirli hava; Kişinin içinde bulunduğu ortamın havasının zararlı gazlar, çeşitli kimyasallar, ağır metaller, partiküller, toz vs. maddeler içermesidir.
Sanayi sektöründe, çeşitli iş kollarında çalışanların iş ortamlarında ki lokalize hava kirlilikleri bu kapsamda değerlendirilebilir. Bu tür kirlilikler en tehlikeli kirliliklerdir. Belli alanla sınırlı olduğu için kirlilik yoğunluğu kitlesel hava kirliliği yoğunluğundan daima daha fazladır. Bu nedenle bireysel koruma tedbirleri büyük önem arz etmektedir. Özellikle kirletici unsurların niteliklerine ve yoğunluklarına göre bireysel koruyucu maske türü araçların standartlara uygun olması gereklidir. Ayrıca kullanıcıların eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi çok önemlidir. Çoğu zaman koruyucu araç ve gereçler mevcut olduğu halde ya kullanılmamakta, ya da yanlış kullanılmaktadır. Dolayısıyla kirliliğe maruz kalan çalışanlar istendiği şekilde korunmamaktadır. Pek çok meslek hastalıklarının ortaya çıkması bu tür ihmallerin sonucudur.
Özellikle solunum yolu hastalıkları öne çıkmaktadır. KOAH, pnömokonyoz, sarkoidozis, astım bronşit, sıkça karşılaşılan tedavisi mümkün olmayan hastalıklardır. Ayrıca başta solunum yolları ve akciğer kanserleri olmak üzere tüm doku ve organların kanser riskini arttırmaktadır. Kişisel koruyucu kullanmayan ve ortam havalandırması olmayan döküm, tekstil, taşlama gibi iş kollarında çalışanlar çok erken dönemde sağlığını kaybetmektedir. Yaş ortalamaları 48-52 civarındadır.
Bireysel hava kirliliğinin en yaygın şekli sigara kullanımıdır. Sigara kullanımı tercihli hava kirliliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Sigara kullanımı yaygın bir halk sağlığı sorunudur. Sosyal anlamda ve ekonomik boyutu itibariyle büyük önem arz etmektedir. Sağlık harcamalarının %60'a yakını sigaranın oluşturduğu hastalıklara harcanmaktadır.
Sigara tütün bitkisinin yapraklarından elde edilen endüstriyel toksik/zehirli bir üründür. Aynı zamanda bağımlılık yapma kapasitesi yüksek bir madde olan nikotin içermektedir. Sigaranın içimi ile birlikte kana karışan nikotin beynimizin opiyat merkezini baskı altına almaktadır. Normalde insan beyninde mutluluk hormonları salgılayan afyon türevleri üreten bir merkez mevcuttur, bu merkez opiyat merkezi olarak adlandırılmaktadır. Bu merkezden sağlanan afyon türevleri/endorfinler kişide mutluluk duygusu oluşturmakta, kişinin psikolojik davranışlarına etki etmektedir. Nikotin ve diğer bağımlılık yapan maddeler bu merkezi baskılar. Beyinden salgılanan hormonların kan seviyelerini kontrol eden, dengeleyen reseptör sistemleri mevcuttur. Kana nikotin ve diğer bağımlılık yapan toksik maddeler girdiği zaman, afyon türevlerinin reseptörleri nikotini opiyat ürünü olarak algılar ve opyat merkezine baskı yaparak üretimini ve salınımını engeller. Artık opiyat reseptörleri nikotin reseptörlerine dönüşür. Kanda nikotini takip eder, nikotin kandan temizlendikçe beyine reseptörler tarafından sigara içme dürtüsü verir ve kişi sigara yakar. Böylece nikotin bağımlılığı gelişir. Tiryaki demek endorfinden yoksun nikotine bağımlı kişi demektir.
Sigaranın bir diğer bağımlılığı pisişik bağımlılıktır. Beyinin sigara içme eylemine şartlı olarak bağlanmasıdır. Sigarayla eş zamanlı işleri yaparken sigara içme eyleminin birtakım nörotransmitter'lerin devreye girmesi sonucu sigara içme dürtüsünün uyarılmasıdır. Bu bağımlılığı el alışkanlığı olarak da ifade etmek mümkündür. Arkadaşım geldi, yemekten sonra, çay , kahve içerken, bilgisayar başında, direksiyonda, kitap okurken, ders çalışırken gibi eylemlerle sigara eşleştirilmişse bu eylemlerin tekrarı halinde kişi de,şartlanma duygusu tarafından tetiklenen dürtüler sonucunda kişi sigarasını yakar.
İnsan organizması dinamik bir yapıya sahiptir sürekli yenilenme fizyolojisi içerisindedir günlük 1 trilyon civarında hücremiz doğar bir o kadar da ölür. Dolayısıyla bazı doku ve organlarımız hücrelerimiz sürekli yeğenlenme süreci içindedir. Ancak bazı organlarımıza ait hücrelerin ve dokuların yenilenmediğini biliyoruz. Bu organlara ait hücreler yedekli, oldukça bol yaratılmıştır. Yaşam boyunca bu hücreler yıpranmakta ve tükenmektedir,Bu fizyolojik bir sonuçtur. Dokular zararlı etkenler nedeniyle yaşamın erken dönemlerinde kaybedilmektedir. Dolayısıyla erken dönemde bazı doku ve organlarda fonksiyon yetersizlikleri sonucu yetmezlik tabloları ortaya çıkar.Bu tabloya çoklu organ yetmezliği denir.

HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.