 
                                
                            24 Ekim 2025 Cuma günü Ağrı Valisi Sayın Mustafa Koç’un himayelerinde Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi (AİÇÜ) ile iş birliği ile hazırlanan “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının İl ve İlçe Yönetimleri Düzeyinde Analizi” başlıklı semineri yaptık.
(https://www.agri.edu.tr/detail.aspx?id=51556&bid=1&tid=13)
Birleşmiş Milletlerin 2030 yılını hedeflediği 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve bunların altındaki hedefler hayatın tüm yönlerini kapsar, dolayısıyla tüm bilimsel alanları ele alır. Genellikle bu amaçlar tümden gelen metodu ile değerlendirilir, yani ulusal düzeyde analiz edilir. Buna mukabil tümevarım metodu uygulanınca en küçük yerleşim birimi olarak mahalle/köylerden, ilçe ve illere doğru bu amaçlar ve hedefler değerlendirilir. Kamu kaynaklarının etkin kullanımı ve refah artışı ile huzurun sağlanması bakımında kuşkusuz ikisi de kullanılabilir. Bizim seminerimizin metodu ikinciden hareket etmek yani küçük birimler olarak ilçe ve illerin durumlarını analiz ederek merkezi yönetim, yerel yönetimler, özel sektör, sivil toplum kuruluşları açısından değerlendirme yapmaktır.
Ağrı ilinin verileri incelendiğinde ilk göze çarpan husus, il nüfusunun %2,5 oranında azalmasıdır. İldeki kamu gelirlerinin kamu giderlerini karşılama oranı da son yıllarda yarı yarıya azalarak % 13’e düşmüştür. http://www.agri.gov.tr/agri-il-brifingi
2007 yılında kurulan Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nin öğrenci sayısı 15 bin civarındadır. Dolayısıyla şehir açısından öğrenciler önemli bir tüketici kitlesini teşkil etmektedir. Doluluk oranı yüzde yüzdür. Güzel bir kampüsü vardır. İslam İlimler Fakültesinin dış mimarisine Selçuklu motifleri hakimdir. Recep Tayyip Erdoğan Kültür Merkezi İshakpaşa Sarayı modeli ile yapılmış, hatta aynı stilde bir minaresi vardır. Üniversitedeki araştırma faaliyetlerinin geliştiği görülmektedir. Yerel araştırmalar maalesef bizim akademik sistemimizde yeterli destek görmemektedir. Çünkü yerel bir çalışmanın itibarlı bir dergide yayınlanma, atıf alma ihtimali çok zayıftır. Bu nedenle akademisyenler çok atıf alan, yereldeki sorunlar ve çözümler yerine genel konulara yer veren alanlara zorlanmaktadır. Büyükşehirlerdeki çalışmalar ise kendi kendine yetmektedir. Bunun için kırsal kesimle ilgili araştırmalar yetersiz kalmaktadır. Büyük şehirlerdeki üniversitelerin yeni kurulan üniversitelerle ortak projeler geliştirerek kalkınmaya destek olmaları gerekir. Bu seminerin çıktılarından birisi ortak projelerin yapılmasıdır.
Bölgenin yetiştirdiği girişimcilerin/işadamlarının varlığı adlarına yapılan okullar ve camilerden anlaşılmaktadır. Üniversiteye adını veren İbrahim Çeçen, şehir merkezindeki okullarda isimleri olan Atmaca, Ünsal, Çoktin gibi isimler dikkat çekiyor. Bunlar şüphesiz fabrikalar da açabilirlerdi. Ancak sınıra yakın olmanın, İran, Ermenistan, Nahcivan-Azerbaycan’daki olayların, uzun süreden beri de ülke içindeki terörün özel sektör yatırımları için en olumsuz faktör olduğu söylenebilir. Burada devlet yatırımları olarak şeker fabrikası yanında diğer sektörler gelişmemiştir. Bu sebeple önce asayişin sağlanması iktisadi kalkınma ve gelişmenin ana konusudur. Nüfus ve işsizlik konusu da büyük oranda buna bağlıdır. Cuma namazında merkezdeki cami tıklım tıklım idi, zira bölge halkı dindardır. Cuma hutbesinde hatip, kardeşliğin önemini dile getirmiştir. İktisadi olaylarda maddi olduğu kadar manevi duygular, çalışmanın teşvik edilmesi önemlidir.
Çevre iller dahil ilde tarıma ve hayvancılığa dayalı ekonomide hayvansal ürünlerin işlenmesiyle katma değer üreten imalat sanayiine geçilememesi önemli bir zayıflık olarak görülebilir. Halbuki deri işleme örneğindeki gibi bir konuda marka oluşturulabilir. Ama bunun için piyasa araştırması gerekir. Bu yörelerde ileri teknoloji ürünlerine geçişi hemen beklemek doğru olmaz. Ancak tarihe baktığımızda bazı alanlarda önemli çalışmalar yapıldığı da ortaya çıkmaktadır. Nitekim Ani ile ilgili çalışmalarda bölgenin ne kadar canlı ticaret yollarına sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Azgelişmiş illerdeki kamu kesimi ulaştırma ve diğer altyapı yatırımları kadar memur-işçi kadrolarıyla il ve ilçeler için önemli bir tüketici kitlesini oluşturmaktadır. Hatta askerlerin özel tüketim harcamaları ilçe ve illerin önemli gelir kaynaklarıdır.
Esnaf ve sanatkarlar, ticaret ve sanayi odaları, borsalar mahalli nitelikteki meslek örgütleridir. Bunların şehri geliştirme ve temsil nitelikleri vardır. Ağrı’nın sınır ticareti dolayısıyla ilçeler arasındaki yolları gibi şehirlerarası yollarının da gelişmesi önemli bir altyapı yatırımıdır. Bazı yerlere rüzgar enerji santralleri kurulmuştur. Alanın genişliği güneş enerji sistemleri kurulması için fırsat sunmaktadır.
Anadolu gibi bu bölge de Selçuklu medeniyetinin merkezidir. Gerçi Ağrı merkezi yakın zamana kadar küçük bir nahiye iken, Cumhuriyetle birlikte şehir merkezi olmuştur.
Ağrı merkez, Doğu Bayazıt hatta bölge gastronomi açısından da kayda değer özelliklere sahiptir. Döner, kebap, kavurma türü et yemekleri kadar yerel çorbaları da yöresel otlardan sağlanmaktadır.
Bölgeye Selçuklu damgasını vurmuştur. Çünkü bölgedeki kavimlerin birbirleriyle çatışmadan yaşamaları daha ziyade bu dönemle gerçekleşmiştir. Nitekim Ani şehrindeki kalıntılardan İslam, Ermeni, Gürcü medeniyetlerine ait eserlerin varlığı bunu göstermektedir. Bölgedeki nüfusun göçebe aşiretlerden çoğunluğu oluşturması dağlardaki orman varlığının azlığının da bir göstergesidir. Osmanlılar ile Safeviler arasındaki mücadelenin şekillendirdiği siyasi coğrafyaya sonradan Ruslar işgalci olarak katılmış, birkaç defa işgal girişimini bölgedeki Ermeni ve diğer gayri Müslim grupların sonradan İngilizlerin ve Fransızların destekleriyle bölgedeki siyasi şekillenme yapılmaya çalışılmıştır. İshakpaşa sarayının gravürlerinde üst katlar görülmektedir. Ancak Ruslar çekilirken buraları yıkmışlar, saraydaki eşyaları götürmüşlerdir. Bunun benzeri Saint Petersburg’daki Hermitage müzesindeki eserlerdir. UNESCO Dünya geçici mirası listesindeki İshakpaşa Sarayı’nı (1685-1784) yıllık 350-400 bin ziyaretçinin geldiği belirtilmiştir.
Doğu Bayazıt’ta Ahmed-i Hani Türbesi restore edilmiştir. Bu türbenin de yoğun ziyaretçisi olduğu görülmektedir. Eski şehir saray civarında iken Saraydan askeri birliğin ayrılarak ovaya doğru taşınmasıyla şehirleşme buraya kaymıştır. Ancak ülkemizin başta büyükşehirlerinde olduğu gibi burada da düzensiz şehirleşme yaşanmaktadır. Üstelik bölgenin birinci derece deprem bölgesi olduğu bilinmektedir. Kaymakamlıkça şehir müzesi yapılmıştır. Müzenin bir kısmında Ahmed-i Haniye ayrılmış, diğer yapıda bölgenin etnografyası sergilenmektedir. Ahmed-i Hâni (1651-1707) Doğu Anadolu’nun birçok yerini dolaşarak Arapça, belâgat ve dinî ilimleri okumuş, ayrıca astronomiyle ilgilenmiştir. Bir süre Cizre’de yaşamış ve Mem û Zîn adlı mesnevisini yazmış ve Eski Bayazıt’ta (Doğubayazıt) vefat etmiştir. Halk arasında velî olarak kabul edilen Hânî’nin Doğubayazıt’ta İshak Paşa Sarayı’nın yakınında bulunan türbesi halen ziyaretgâhtır. Said Nursi’nin de gençliğinde kabrini ziyaret ederek ondan feyiz aldığı nakledilir. (https://islamansiklopedisi.org.tr/hani-seyh-ahmed)
Bu seminer vesilesi ile ayrıca Ahlat Selçuklu Mezarlığı, eski şehir kalıntısı, sahabeden Abdurrahman Gazi mezarlarını da ziyaret ettik. Malazgirt’teki meydan düzenlemesi Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılmıştır. Cumhurbaşkanlığı konutunu dışarıdan gördük, ancak bölgeye Cumhurbaşkanlığı düzeyinde bir ilginin olması altyapı yatırımları yanında dikkati artırmaktadır.
Genellikle kalkınma ve iktisadi gelişme denilince “bize bol para gelsin” beklentisidir. Oysa çok para gelince veya petrol ve doğalgaz gibi doğal kaynaklar bulununca iş çözülmüyor, hatta sorunlar artıyor. Buna da Hollanda hastalığı denilmektedir. Dolayısıyla girişimciliğin iktisadi kalkınmada önemli rolü vardır.
Analizlerde güçlü ve zayıf yönler, fırsatlar ve tehditler (SWOT) analizi kolayca anlaşılabilir: Bölgeden göçün devamı işsizlik ve yeterli yatırım yapılamamasının önemli göstergesidir. Bölgenin tabii imkanları olarak madenleri, tarımsal ve hayvansal varlığı önemli bir avantajdır. (http://www.agri.gov.tr/agri-il-brifingi) Coğrafi konumu, sınır ticareti imkanları, Zengezur koridorunun açılması, üniversitesinin olması, Kalkınma Ajansı ile proje üretme imkanı güçlü yönlerdir. Terörsüz Türkiye politikası, Zengezur koridoru çalışması, GES yatırımları teşvikleri, Tarım destekleri, sınır ticareti ve şehir dışında bulunan hemşehrileri önemli fırsatlardır. Buna karşılık terör ve sınır ülkelerin yaşadıkları olumsuzluklar önemli tehditlerdir.
Merkezi idare, yerel yönetimler, esnaf ve sanatkarlar, ticaret ve sanayi odaları, borsalar, sivil toplum örgütleri, özel sektör ve halkın birlik ve dirliği ile iktisadi kalkınma ve huzurun sağlanması için bu tür programların önemli olduğunu da belirtmekte yarar vardır.
Kaynak: Adem Esen
 
                                Futbolun karanlığında Konyaspor kupada yoluna devam etti…