Dilimizde “genel” (umumi) ile “kamu” (amme) bazen aynı anlamda kullanılır. Hatta idare hukukunda da kamu yararı veya amme menfaati genel çıkar-yarar ile aynı anlamda kullanılır. Ancak aralarında fark vardır. Biz farklar üzerinde durmayacağız.
“Kamuoyunun görüşü, beklentisi” idari kararlar ve siyasetçiler için çok önemlidir. Hatta yargı bile bunları gözetir.
Kamuoyunun her talebini yerine getirmek mümkün müdür? Acaba bazı siyasi kararlar kamuoyu beklentisine göre mi veriliyor?
“Kamuoyu istiyor” diye tarihte pek çok hata yapılmıştır. Tarihçiler Rumeli’nin kaybını buna bağlarlar. O dönemde, “Ordu cihada!” denilerek bazılarının iktidar hırslarıyla ordu hazırlıksız olduğu halde cihat ilan etmiş ve Rumeli’nin kaybıyla sonuçlanmıştır.
Devlet adamları ve entelektüeller hatta yargı efkar-ı umumiyeye (kamuoyuna) uymak zorunda mıdır? Bazı kışkırtmalarla toplumsal beklentiler oluşturabilir, hatta bu kışkırtmalar sistemli hale getirilip günümüzde büyük mitinglerle, sosyal medya ile topluluğu kasıp kavurabilir. Mesela erken emeklilik bunun günümüzdeki tipik örneğidir. Asgari ücret, emeklilik maaşları da böyledir. Öyle ya bu asgari ücretle ev geçindirmek, çoluk çocuk sahibi olmak mümkün müdür? Emeklilik maaşları yeterli midir? Biri de kalkmış okul yaşında olan gençlerin okulda olmadıklarını gerekçe göstererek, çıraklığa “küçük işçiler” gerekçesiyle saldırıyor.
O halde aralarında önemli bir ilişki olduğu halde birbirinden farklı olan kamuoyu (efkar-ı umumiye) ile genel vicdan (vicdan-ı umumi veya hissiyat-ı umumiyi) farkı nedir? Aydın, ciddi devlet adamı, siyasetçi olmak bu ikisi arasında ayrım yapmayı gerektirir.
“Kamuoyu” çıkarlara dayanır. Toplumdaki çıkarlar da toplumsal kesimlere göre farklılaşır. Dolayısıyla toplumu böler, mücadeleye götürür. Dikkatli bakılırsa bu tür insanların birilerine şen görünmek istedikleri veya belirli amaçlara hizmet ettikleri fark edilir. Bu sebeple görüşleri sıkça değişir; işsizlik artarsa bunun analizinde asgari ücretler üzerinde durulmaz, enflasyon artarsa başka gerekçe bulunur. Olaylar değerlendirilirken geçmiş, şimdiki durum ve gelecek pek önemli değildir. Onlar için hedef bellidir; kendi çıkarları, hedefleri… Aslında bunun iktisat ve maliye teorisindeki konumu, “Kamu Tercihi Teorisidir”.
Kamuoyu bazen intikam duygularına kapılır. Hesap sormak için bahaneler uydurulur. İntikam duyguları ile olaylara yaklaşmanın ciddi bir maliyeti vardır, herkes için… Duyu organları ile alınan fiziki bilgilerin ve hislerin yorumlanması olan algı en önemli alettir. Algılar oluşturulmaya çalışılır. Bu sebeple Hucurat suresinde (6) Allah Teala; “Ey iman edenler! Bilmeden birilerine zarar verip de sonra yaptığınıza pişman olmamanız için, yoldan çıkmışın biri size bir haber getirdiğinde doğruluğunu araştırın” buyurur. Ayetteki fâsık, yoldan çıkmış, hak ve adaleti gözetmeyen demektir. Maalesef günümüzde belirli yerlerin kaynakları bunun örnekleridir. Bunlar kamuoyunu etkilemekte, etkilenenler bir süre sonra pişmanlık duymaktalar, tıpkı ayette bahsedildiği gibi…
“Kamu vicdanı” ise adalet, insanlık ve ortak çıkarlara dayanır. Asgari ücret, emeklilik yaşı nasıl olmalıdır? Buradaki ölçüler nasıl konulacaktır? Kamu vicdanı kamuoyu gibi sıkça ve hızlı değişmez ama uzun bir süre istikrarlı kalır, değişmesi de kalıcı olur. Kamu vicdanı insanları bütünleştirir; iktisadi verimliliğin artışı, sosyal adaletin sağlanması bunlara örnektir.
Kamuoyu ile kamu vicdanı ilişkileri özellikle siyasi kararların alınmasında, kanunların çıkarılmasında çok etkilidir. Özellikle günümüzde seçime yakın popülizm yani tüm kesimlerin çıkarlarını karşılamaya yönelim olmaktadır. Mesela seçime yakın imar afları çıkıyor; ama deprem affetmiyor. İnsanlar küçük ve geçici çıkarlarını ön planda tutuyorlar, siyasetçiler oylarını artırmayı, bürokrasi kendi çıkarını, diğeri rantını…
Gelişen teknolojide gördüklerimiz, duyduklarımız, hissettiklerimizin yönlendirilmesinde metotlar da gelişmiştir.
Son yıllarda kamuoyuna intikal eden olaylarla dinin fonksiyonunun önemsizliği, ahlakın anlamsızlığı gibi pek çok olumsuzluğa yönlendirme görülmektedir. Dindarlar sahtekardır, vatanseverler aslında ülkeyi satmak istiyorlar, adalet isteyenler aslında zulüm peşindeler vs. sözler yayılmaya çalışılmaktadır. Burada kişilerin kendilerini sorumlu görmeleri, aile, grup vs. aidiyetin kontrol mekanizmasının işlemesi de gerekir. Toplumsal denetim ile devletin yaptırım gücü ve suç-cezada caydırıcılık da ihmal edilmemelidir.
Aynı zamanda toplumda akl-ı selim (sağduyu) hakimiyeti oluşturulmalıdır. Buna sahip olan dâhiler, kahramanlar, arifler ve fikir adamları olmalıdır.
DİZAYN