Bir zamanlar huzur, güven ve istikrarın ülkesi olarak anılıyorduk! Fakir de olsak, yoksul da olsak, evimiz, arabamız olmasa da mutluyduk.
Komşularımız vardı, yerine göre akrabadan da ileriydiler.
Düğünümüzde-derneğimizde, cenazemizde yanıbaşımızdaydılar.
Dostlarımız vardı, yüzümüze baktıklarında halimizden anlayan!
Arkadaşlarımız vardı, başımıza bir hal gelse, iki eli kanda olsa koşar gelirlerdi.
Hısım ve akrabalarımız vardı, soran-soruşturan, müşkülümüzü çözen, iyi günümüzde-kötü günümüzde yanımızda olan!
Kardeşlerimiz vardı, bize sırtını dönmeyen, Ablam diye, ağabeyim diye, büyükse kardeşim diye kol-kanat geren!
Şimdi hiç birisi yok!
Herkes kendi derdinde!
Kendi halinde!
Kapıları kapalı, kapıyı çalsanız açsam mı, açmasam mı diye tereddütlü!
Birbirimizden neden bu kadar uzaklaştık?
Neden bu kadar yabancılaştık?
Yarenlikler, sohbetler, dostlarla oturmalar, hadi gel bir yemek yiyelim muhabbetleri içinde karşılıklı menfaatlerden başka hiç bir şey yok!
Vefayı, verdiğimiz sözde durmayı yedi sokak ötesine fırlatıp atmışız, bir daha görürsem, ayaklarını kırarım diyede tehditler savurmuşuz!
Şöyle samimi bir dertleşme için bir araya gelme bile nadirattan!
Samimi bir ortamda, bir araya gelelim, dertleşelim denildiğinde ise herkesin kendince bir mazereti çıkıveriyor!
Samimi olmaya, samimi davranmaya, samimiyet göstermeye tahammülümüz yok!
Eksen kaymaları, şirazeden çıkmalar, kantarın topuzunu kaçırmalar, şakülü kaymalar son yılların zafiyetleri!
İnanın zafiyet geçiriyoruz!
Bu hal bizim halimiz değil!
Bu ahval bize yakışan bir ahval değil!
İnsanlığımız filan lafta!
Birbirinin paçasından çekmek için fırsat kollayanların, yüzlerine taktıkları gülen adam maskları o kadar fazlalaştı ki, hangisi gerçek, hangisi sahte şaşırıp kalıyorsunuz!
Falanca yerdeydik diye paylaşılan kareler, anlık bir gülümsemeyi gösteriyor. Kareye bakıyorsunuz; Kimi gülmüş, kimi sırıtmış, kimi kolunu kaldırmış, kimi dilini çıkarmış. kimi hikayeden düşünüyor, kiminin de sözde hiç haberi yokmuş gibi bakmış!
Ne yapmışız?
Hep beraber Selfie!
O karelere dikkatli baktığınızda hemen bir çok yüzde garip ve çaresiz bir yalnızlığın var olduğunu görebilirsiniz.
Kalabalıklar içerisinde yalnız olmak, yalnız kalmak, yalnızlığın bir şekilde yüzünüze yansıması!
Kim yalnızlaştırdı bizi?
Kim ayırdı?
Kim bizi bize küstürdü?
Kim üç kuruşa, kim bir sandalyeye, kim bir koltuğa tamah ettirdi?
Hayat mı?
Felek mi?
Güvenimizi, itimatımızı kaybettik!
Herkesten şüphe eder hale geldik!
Doğruları görmezden gelirken, yalanları, sahtekarlıkları çılgınca alkışlar hale geldik!
Kendi dünyasının içine kapanmış, tesbih böceği misali kıvrılmış yatmış olanlar biz olamayız!
Kulaklarında pamuk tıkalı, gözler etrafı görmeyecek bir şekilde bağlı halimiz bizim halimiz değil!
Yunus Emre’nin yüzyıllar öncesi söylediği gibi;
“Bir garip ölmüş diyeler / Üç günden sonra duyalar / Soğuk su ile yuyalar / Şöyle garip bencileyin”
Netice de; birbirimizden o denli uzaklaştık, o denli koptuk ki, geriye dönmeye, elimizi uzatmaya, tut elimi demeye eriniyoruz!
Herkes kapattı kendini…
Herkes kapatınca kendini, alakasız, hissiz, hiç bir şeyi umursamaz insanlara dönüştük.
Ülkemizin her tarafında bombalar patlıyor! Face’den iki satır, vah!..vah!..tüh!..tüh!.. , çok üzüldük, kahrolduk diye yazıp geçiyoruz! Şehit cenazeleri ard arda gelmeye devam ediyor! Ruhu şad, Mekanı cennet olsun deyip yazıyor herkes.
Her alanda zafiyetin dikalasını yaşıyoruz, yine de farkında değiliz!
Gizli enaniyet..
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.