■İman etmedikçe cennete giremezsin, birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız
(Hz. Muhammed )
■ Bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek
yok oluruz. (Yunus Emre)
***
Tek vatanımız, tek bayramız, tek ülkümüz vardır.. Vatan bir, bayrak bir, ülkü bir.
O Şanlı Bayrak ki;
■ Ey, mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü!
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun yuvasını bozacağım. (Arif Nihat Asya)
---
■ Şanlı bayrağımız ilk kez Osmanlı döneminde 1844 yılında kabul edildi; 29 Mayıs 1936'da 2994 Sayılı yasayla şekillendirildi, 22 Eylül 1983'te 2893 Sayılı Türk Bayrağı yasasıyla ölçütleri belirlendi, son halini aldı. İlk bayrak Anadolu Selçuklu hükümdarı Gıyaseddin Mesud tarafından Osman Bey’e gönderilen beyaz renkli sancaktır. 15. yüzyılda Yavuz Sultan Selim döneminde Çaldıran Savaşında yeşil bayrak kullanıldı. Yakın şekil III. Selim döneminde verildi. Abdülmecit döneminde 1842 yılında yıldız beş köşeli biçimlendirildi. Saltanatın kaldırılmasıyla 29 Mayıs 1936’da bayrağın şekli kesin saptandı. 1937 tarihli, 27175 sayılı "Türk Bayrağı Nizamnamesi Kararnamesi" ile de Bayrağın kullanılışı düzenlendi. Yasaya göre, Türk Bayrağı, yırtık, sökük, yamalı, delik, kirli, soluk, buruşuk veya layık olduğu manevi değeri zedeleyecek herhangi bir şekilde kullanılamaz.
Artık yeter, ön ve son sözümüz şu;
Onurlu ve şanlı bayrağımızdan, üniter yapımızdan, Cumhuriyetin kazanımlarından, Atatürk Milliyetçiliğinden ödün vermeden barışa doğru yol alalım! Analar ağlamasın, kan dökülmesin, geçmişte olduğu gibi yaşayalım.
...
■ Bayrakları bayrak yapan üstündeki
kandır;
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır!
(Mithat Cemal Kuntay)
---
■ Ordumuz, Türk birliğinin, kudret ve kabiliyetinin Türk vatanseverliğinin
çelikleşmiş bir ifadesidir."
( Mustafa Kemal Atatürk)
...
“Mazisi şanlı, geleceği parlak Türk ordusu yüksek karakterini ve üstün seciyesini Türk'ün ayak bastığı her karış toprakta tarih boyunca kanıtlamıştır. Tarihin bilinen en eski düzenli
ordusunu Türkler kurmuştur. Doğuştan bir askeri zeka ve kabiliyete sahip olan Türklerin ismi, tarih boyunca “asker” kelimesiyle bir arada kullanılmıştır. Türk askeri cesur, fedakar ve itaatkardır. Kanının son damlasına kadar vatan topraklarını savunmaktan çekinmeyen kahraman askerlere sahip olan Türk Ordusu, tüm dünya uluslarına örnek olmuştur.
Ordumuz, iç ve dış düşmanlara karşı, ülkemizin varlığının ve bekasının en büyük güvencesidir; şanlı bir geçmişi vardır.
...
Balkan Savaşları'nda, I.Dünya Savaşında Çanakkale'de, Kut-ül Amare'de, Süveyş'te, Kafkasya'da Kurtuluş Savaşı'nda savaşmış ve tüm bu toprakları o asil kanıyla sulamış bir ordunun mirasçısıdır. Ordumuzun caydırıcılığı Türkiye Cumhuriyeti'ni 2. Dünya Savaşı'ndan korumuş, tüm Avrupa'yı işgal eden faşist lider Hitler'i ülkemizden uzak tutmuştur. Şanlı ordumuz Sovyet tehdidine karşı dimdik ayakta duran, Kore'de kahramanlık destanları yazarak tüm dünyanın gıptasına mazhar olan, Kıbrıs'ta gözüpekliğini ve kararlılığını tüm dünyaya göstermiş bir ordudur. Atatürk de Vatanın her yerinde destanlar yazan Türk Ordusunu en büyük destekçisi olarak görmüş ve şu sözler ile ordumuzun benzersiz özelliklerini övmüştür: Türk Ordusu! Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam askere rast gelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Kanaatinle, imanınla, itaatinle hiçbir korkunun yıldırmadığı demir gibi temiz kalbinle düşmanı sonunda alt eden büyük gayretin için gönül borcumu ve teşekkürümü söylemeyi kendime aziz bir borç bilirim.”
(Mustafa Kemal Atatürk'ten Seçme Sözler, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1981, s. 171)
---
“Atatürk, Türk askerinin Çanakkale Savaşındaki destansı zaferi, yüksek manevi duyguları ile, dindarlığı, İslam’a ve Kuran’a bağlılığı ile kazandığına dikkat çekmiştir.
Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir fütur (yılgınlık) bile gösteremiyor; sarsılmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kuran-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler, kelime-i şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren, şaşılacak ve övülecek bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur.” (Mustafa Kemal Atatürk'ten Seçme Sözler, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1981, s. 169)
...
O, Atatürk ki;
Amerikalı gazeteci Marcosson'a verdiği röportajda 93 yıl önce Ortadoğu coğrafyasının fotoğrafını önsezisiyle bugünü görmüşcesine fulû hatta kapkaranlık çekiyordu;
■ Bir gün, cihan harbinden sonra Ortadoğu'da kurulan suni devletlerin halkları ayaklanacaktır. O gün geldiğinde, yeni kurduğumuz cumhuriyetimizin yöneticileri, bu halkların değil emperyalist güçlerin yanında yer alırsa aynı akıbete kendileri uğrayacaktır ve Kurtuluş Savaşı'nda yedi düvele haddini bildiren Türk halkı onların da hakkından gelecektir..."
Aynı söyleşi de “Demokrasi, insan ırkının umududur" diye konuşan Mustafa Kemal Atatürk, karanlık çevrelerin iddiaları gini “diktatör” değil tam bir demokrattı.
Ona uzanan eller kuşkusuz kırılacaktır.
Atatürk’ün öldüğü gün İstanbul Üniversitesinde ders okutan Alman Profesör derse girdiğine öğrencilerin üzgün halini görünce yüreği parça parça olmuş.
Rektörü arayıp sormuş;
- Bugün ders vermeyeceğim ne yapayım?
Rektör yanıt vermiş;
- Sizin memleketinizde büyük bir adam ölünce ne yapılıyorsa onu yapın!
Yabancı profesörün yanıtı tam kıssadan hissedir;
- Bizim ülkemizde hiç bu kadar büyük bir adam ölmedi…
---
■ Ordumuz Cumhuriyeti ve kutsal topraklarını güvenle koruma ve savunma kudretindedir ve hazırdır.
(1925, İzmir, Atatürk)
---
Askerler- polisler, tüm güvenlik güçlerimiz; onlara saldıranlar da yok olup gidecekler.
Onlar kahraman, onlar da Mehmetçik!
Şehit olanlar büyüdükçe, büyüyor; Kurtuluş Savaşı destanını yazanlar gibi. Biz uyurken onlar uyanık, yurttaşını bekliyor. Birlik içinde oldukça kimse bizim bileğimizi bükemez.
■ “Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.”