Güzide şehrimiz Hz. Pir’in diyarı Konya’nın yeraltında neler oluyor acaba. Hani derler ya Konya yeraltından da idare edilir diye.
Bir taraftan pek beklenilmeyen büyüklükte depremler, diğer taraftan aşağının sitesine dayanamayıp çöken arz, oluşan obruklar. Toplumda genel kanaat Konya’da büyük ölçüde bir deprem olmaz. Türkiye genelinde Antalya’nın doğusu, Karaman ve Aksaray ile birlikte Konya depremsellik güvenliği açısından önemli illerden birisi.
Konya’nın depremsel tarihini incelediğimizde 1900 ile 1946 yılları arasında 4,9 ile 5,7 şiddetleri arasında 5 deprem görülmüş. 1946 ile 1999 arasında da hiç deprem yaşanmamış. O tarihlerde Konya sakin, Konya relax. Bu sakinliği 2009 yılında bozulmuş. Aynı gece önce 4,5 sonrasında 4,7 olan 2 deprem yaşanmış. Bu şiddetteki depremler ulusal ve uluslararası bazda çok büyük olmasalar da Konya için büyük depremler olmuş. Konyalı belki de uzun zamandır unuttuğu deprem gerçeğini yaşamış görmüş. Arz sallanmış, beyinler sallanmış biraz da tedirginliğin vermiş olduğu bir korku başlamış. Hatırlıyoruz o tarihlerde yüksek katlı binalardan 2 katlı villalara, ikiz binalara bir kaçış başlamış. En son yaşadığımız depremde Ilgın’da 4.3 şiddetinde olmuş.
Jeoloji Mühendisleri Konya Oda Başkanı Şükrü Arslan Beyden bu konuda bir açıklama istedik. Sağ olsun kırmadılar. Kendileri ölü fay olarak adlandırılan bazı fayların son depremlerde görüldüğü üzere diri fay konumuna geçtiğini ve Maden Teknik Arama (MTA) tarafından çok acil olarak diri fay çalışmasının yapılmasının gerektiğini vurguladılar.
Pekala Konya’da bu faylar nerelerde var. Özellikle diri faylar. Fay zonlarını bir görelim bakalım nerelerde var. Kuzey Konya fay zonu, Akşehir, Tuz Gölü, Beyşehir, İsmil, Altınekin, Emir Dağı, İnsuyu, Ilgın, Eldeş, Güvenç ve diğerleri var. Bu fay zonlarının ne zaman ve hangi şiddette karşımıza geleceği bilinmiyor.
Aslında suçun çoğu biz insanlarda. Konya gibi tepsi örneği verilen bir yerde 15,17 ve daha yüksek katlı binalar yapıyoruz. Takdir ederseniz ki olası bir depremde 17 katlı bir binanın son katındaki bireyin güvenliği, tedirginliği az katlı binalardaki bireylere göre çok daha fazla. Bir kalemi dikey olarak sallarsanız altı 1mm oynarsa üstü 10 mm oynuyor. Statiği ne kadar güçlü ve depreme dayanıklı binalar yaparsanız yapın o tedirginliği tam olarak alamadığınız gibi maliyet de artıyor. Size niçin 2, 3,4 katlı bina yaptın mı diyen var.
Kaldı ki gelişmiş ülkelerde yüksek katlı binalar genelde sosyal konut oluyor. İnsanlar daha ziyade 2 katlı binalarda kalıyorlar.
Konya’nın yeraltı kaynaklı devinimi sadece depremlerle sınırlı değil. Bir de obruklarımız var. Çok önceleri Karatay ilçe sınırlarımız içerisinde kalan tarihi Obruk Hanı’nda yer aldığı mahallede bir çökme olmuş. O zamanlarda yörenin adını da obruk koymuşlar. Obruk ve havalisinin yer altı su seviyesindeki düşüşü çıplak gözle bu obruk gölünde görebilirsiniz. Yıl yıl düşüyor.
Obruklar bu kadar gündemimizde değildi. Zira yılda 1,2 adet obruk oluşurdu. Belki o zamanlar yer oturuyor denilirdi. Şimdilerde yılda ortalama 20 obruk oluşumu gerçekleşiyor. Bir ters orantıdır gidiyor. Yer altı su seviyesi düştükçe obruk sayısı artıyor. Daha önceleri tarlalarda çok az sayıda ve belli bölgelerde oluşan obruk yerleşim birimlerine de dayanmış durumda.
Daha önceden Karapınar, Altınekin ve civarında oluşan obruklara şimdi daha farklı yerleşim birimleri de takılmış durumda. Hatırlarsınız geçenlerde Çumra’nın tarladaki bir kısmı obruğu yol boydan boya çöktü. Yer altı su hareketleri ile oynarsanız haddinden çok fazla illegal olarak yer altı suyu çekerseniz, kâinat bunun karşılığını verir. Allah esirgesin veriyor da, verecek zaten.
Konya tahıl ambarı diğer taraftan da büyükbaş ve küçükbaş hayvan üretiminin en önde gelen şehirlerinden. Yeraltı su seviyesindeki bu ani düşüş çok tehlikeli. Sadece Konya değil Türkiye’nin beslenme sorunu ortaya çıkar.
Tuz gölünün su miktarı eskilere göre 7’de 1’e düşmüş. Akşehir ve Çavuşçu Gölü zaten kurumuş. Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü’nde tehlike çanları çalıyor. Biz de bu gölden Isparta’ya su basılmasına müsaade ediyoruz.
Bir uzmanın önemli bir uyarısı. Yer altında kendiliğinden oluşan su obrukları varmış. Şu anda biz obruklardan su alıyoruz diyor. Obruklar da tam bitince hem yeraltı suyu tamamen bitecek hem de yüzeyde oluşan obrukların sayısı tavan yapacak. Peki bizim bir önlem almamız gerekmez mi! Tabii ki gerekir. Biz ovada silajlık mısır ekelim, ayçiçek ekelim, pancar ekelim. Ne zamana kadar derseniz!
Su bitene kadar.
Kaynak: Mehmet Hançerli
“ABD’DE İSRAİL’İN GÜCÜ SİYONİST İSRAİL LOBİSİ”-2
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.