Ağaçlar yapraklarını döktü ya
Allak bullak eder düşüncelerimi eylül rüzgârları
Bir dert gelir yüreğime oturur
Bir kurt gibi kemirir için için
Tutar başka şehre gidersin üstelik
Ben çürürüm gel deyi deyi
Çimenler, otlar çürür.,
Nasıl ağlatır bir görseniz
Öyle içten içten güz yağmurları
Ağaçlar, ağaçlığından utanır
Ben aynalardan utanırım
Bağ bozumları başlar kınalı ellerde
Boz bulanık akar dereler
Gökler ağlar hüngür hüngür.
(A.Rıdvan bülbül)
***
Eylül’ü geride bıraktık, Ekim’i de yarıladık. Kasım’a doğru hızla koşuyoruz.
Eylül’e, hüzünlü, şair , şiir ay dedik
Eylül’de, genelde, ayrılık, özlem yaşanır, melankoni vardır çokça.; şırılsıklam bir duygu pınarıdır aka durur gönül katında şırıl şırıl.
Sararmış, yerlere dökülmüş yaprakların hüznüne bakmayın Bu hüzünde bile umut ve yaşanmışlık gözlenir. Eylül aynı zamanda bir Kart postal manzaradır; Sanatçıların çoşkulu ve üretken ayıdır. Ressam, şair, müzisyen ve yazarlar için özellikle “üretim” odaklıdır. Zil çaldı, okullarda derslerle birlikte telaşlar da başladı, ulaşım,çanta, kalem, kitap, defter ve Öğretmen aydır Eylül. Duygularla birlikte yaşamın gerçeklerinin kol kola gezdiği romantizmle realizmin bütünleşik olduğu ay..
■ Günler kısaldı, Kanlıca’nın ihtiyarları
Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları.
(Yahya Kemal Beyatlı)
…
Cahit Sıtkı Tarancı ünlü şiirinde sonbaharı ölümle özdeşleştiriyor;
■ Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
…
Cahit Külebi “Sonbahar”ı şiirle karşılıyor;
■ Sonbahar geliyor serçe
Yuvanı ne yapacaksın?
Ayva çiçek açmadan önce.
…
Meyvelerin içi geçecek
Rüzgâr başka çeşit esecek
Yağmurlarla ıslanacaksın.
Halbuki ne kadar sıcaksın.
…
Özdemir Asaf, damardan giriyor;
■ Her şeyi süpürebilirsin;
Sonbaharı süpüremezsin
Yalnızsa sürekli bir sonbaharı süpürür hep
Her leke kendisiyle çıkar.
Yalnızlık paylaşılmaz.
Paylaşılsa yalnızlık olmaz.
…
Puslu, kasvet yüklü sonbahar havasına karşın kimi şairler, “Eylül Bakışlı”nın özlemiyle yanıp tutuşmaktadır;
■ Baharda gelmedin yazda gelseydin
Ah benim hazanım eylül bakışlım.
Nasıl sevdiğimi sen de bilseydin
Ah benim hazanım eylül bakışlım
—
Kaç gece terk ettim kaç sabah koştum
Seninle doluydum sensiz bomboştum
Geç olsa da aşkı sende bulmuştum
Ah benim hazanım eylül bakışlım.
…
Tüm eylülleri seviyorum. Sararan, uçuş
an ve yere düşen yaprakları, ilmek ilmek özlemleri, ayrılığın alfabesini dile getirse de, dahası yalnızlığın mevsimsel konumlanması olsa da! Tüm Eyül’leri seviyorum. Hüznü, ayrılığı acıları ve yalnızlığı sevdiğim için belki
…
■ Bir taraf bahçe, bir tarafta dere
Gel uzan sevgilim benimle yere
Suyu yakuta döndüren bu hazan
Bizi gark eyliyor düşüncelere.
(Ahmet Haşim)
…
■ Olabildiğince yalnız kalmalıyım; başardığım ne varsa yalnızlığımın karşılığıdır. (Kafka)
■ Yalnızlık Paylaşılmaz
Paylaşılsa…Yalnızlık olmaz.
(Özdemir Asaf)
■ Biliyorsun; ben hangi şehirdeysem, yalnızlığın başkenti orasıdır.
(Cemal Süreya)
…
Ekim’i Cumhuriyet, Kasım’ı Atatürk, Aralık’ı Mevlana ayı olarak öngörüyorum. Cumhuriyet Ekim’de ilan edildi, Atatürk Mayıs da doğdu ama, Kasımda ölümsüzlüğü yürüdü, Hz. Mevlana da, Aralık da hakka yürüdü. Ölüm gecesine Şeb’i Arus, düğün-dernek- gerdek gecesi nitelemesi yapıyoruz.
…
Doğanın dört mevsimi var; İlkbahar, yaz, sonbahar ve kış. Yaşamın mevsimi ise beş; Aşk, has¬ret, yalnızlık, vuslat ve hüzün.
“Şeyh Galib, ünlü mesnevisinde, ‘Hüsn’ü bulmak için yollara düşen ‘Aşk’ı mumdan bir gemiye bindirerek ateş denizinden geçirir.
“Mumdan bir gemiyle ateş denizini geçmek de ne ola ki?” diye yormayın zihninizi. Bu akılla kavranabilir konu değildir. Ve bu öyle bir manzaradır ki aklı gözünde olanlarda seyir zevki dahi uyandırmaz.Bu tür muammaların hakkından ancak gönül gelir. Öyle ya ateşi gülşene çevirmek için İbrahim, İbrahim olmak içinse kainatı gönlün sorgusundan geçirmek gerek. İmkansızın peşine düşmek, mekanın ve zamanın ötesinde bir yaşamın düşünü yormaya ve aklın sınırlarının ötesine taşmaya çalışmak.
Gönül bu işine akıl erer mi? Tarih sayfalarına kaydedilmiş ne kadar kahramanlık öyküsü, edebi metinler arasında ün yapmış ne kadar aşk masalı varsa aklın ve eşya düzeninin ötesinde yaşanmış serüvenlerdir hepsi. “
…
Rüzgâr hırçın esmiş bir kez
Oysa gönül ferman dinlemez
Başka yaralara benzemez
Bu kalp yarası.
Efkârından bulanık deniz
Yine duygular ışıl ışıl, yine temiz
Ne çare ki ayrı şehirdeyiz
Ölüm, kaşla göz arası.
(A. Rıdvan Bülbül- Eylül düşünceleri)
Konya ve Yerli Otomobil
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.