NATO ZİRVESİ

haftanın gündemi Litvanya'nın Vilnius kentinde yapılmakta olan NATO zirvesine kilitlendi. Devlet ya da hükümet başkanlarının katılımı ile gerçekleştirilen zirve için Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Litvanya'ya hareketi öncesi Atatürk Havalimanı'nda bir açıklama yaptı. Bu toplantının en önemli açıklaması ise, “Önce gelin Türkiye'nin Avrupa Birliği'nde önünü açın. Ondan sonra biz de Finlandiya ile ilgili nasıl önünü açtıysak, İsveç'in de önünü açalım.” dedi.
Güya eskinin “süper güç”leri kendi aralarında güç gösterisi yapadursun, Rusya eski gücünden çok uzak. ABD ve NATO da genişleme sürecini devam ettirme niyetinde. Özellikle Rusya'ya sınır ülkelerin NATO'nun bünyesine katılması çok önemli. Rusya da kendine göre haklı olarak paktın sınırlarına yaklaşmamasını, sınırlarının güvenliği açısından önemsiyor. Rusya- Ukrayna arasında aylardır devam eden ve bir türlü bitmesi istenmeyen savaşın ana sebebi de Ukrayna'nın NATO'ya girmesi sürecidir. ABD bu savaşta hem Rusya'yı yıpratma politikası uygulayarak bir taraftan da nüfuzu ve askeri gücü az olan İsveç ve Finlandiya gibi ülkeleri de kendi yanına, NATO'ya çekerek Rusya'yı yalnızlaştırmak istemektedir. Tabii ki bu süreçte de Zelenski soytarısını da kullanmaktadır.
Burada en dikkat çekici durum ise, Sayın Cumhurbaşkanı'nın lider kişiliği sayesinde, NATO üyesi olmamıza rağmen hem Ukrayna hem Rusya ile temas halindeyiz. Ukala ve iş bilir, egolu tavırları olan dünya liderleri gıda koridorunun açılmasında ne yapabilmişlerdir? Sadece bir şeyi hep beraber yaptılar. Sayın Erdoğan'ı ayakta alkışlayıp tebrik ettiler. Dünyada her iki devletle konuşabilen, kendi ülkesinde misafir eden başka başka bir devlet var mı?
Heyhat! Nereden nereye... ABD Başkanı Bill Clinton ile Beyaz Saray'da görüşen rahmetli Ecevit ile Clinton'un sahnesini, o resmi bir hatırlayalım. Clinton yukarıda, bir el cepte, kanepenin üstünde... bizim rahmetli Başbakanımız süklüm büklüm. Nereden nereye, değil mi?
Sayın Cumhurbaşkanı Vilnius Zirvesi öncesinde bir laf ediyor, herkes ağzına bakıyor. Biz köklü bir devletiz. Gündemi takip eden değil, gündemi belirleyen bir devlet olmalıyız. Havaalanındaki açıklamada büyük pazarlıklar var. İsveç'in NATO'ya alınması öncesinde terör örgütleri YPG ve PKK ile bağlantısını gözden geçirmesi diğer taraftan da Türkiye'ye verilecek ödünlerin belirlenmesi. Nitekim İsveç, Türkiye'ye yaptırımların kaldırılması ve vize serbestisi dahil, AB sürecine ilişkin tam destek olacaklarını üst düzeyden iletti.
Sayın Cumhurbaşkanı, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg ve İsveç Başbakanı Kristersson'la bir araya geldi. Karşılıklı görüşmeler ve ülkeler arası çıkarlar doğrultusunda gerçekleştirildi.
Uluslar arası ilişkiler çok farklı ve alışılmışın dışında. Tüm bu açıklamaların ardından ABD Başkanı Biden, F16 konusunu yine ortaya attı. F16'ların modernizasyonu ve satışıyla ilgili kendisinin olumlu görüşte olduğunu ancak bu konuda ABD Kongresi'nin onayının gerektiğini aktardı. Siyasi ve ticari ahlak, yerlerde. F35 uçakları için Türkiye ile ortak üretim protokolü yap, parasını da al ancak F35'leri verme. Kaypak zihniyet. ABD ve AB'nin neyine, ne kadar güvenilir, dikkatli olmak lazım.
Ayrıca Biden ile Sayın Cumhurbaşkanı, zirvede ikili bir görüşme gerçekleştirecek.
Hulasa, bir pazarlıktır devam ediyor. NATO'ya yeni katılımlar, Türkiye'nin onayı, dünya tahıl koridoru, terör unsurları ile bağlantının kesilmesi, Kuzey Irak, Suriye oluşumları, AB ile vize anlaşması ve tam üyelik vs.
Tüm bu sorunları çözecek etkin bir devlet adamımız bizi temsil ediyor elhamdülillah. Aynı zirveye Kılıçdaroğlu gibi bir genel başkanla katılmış olsaydık, şimdiye kadar İsveç, NATO'ya üye olmuştu. Türkiye'ye dayatılan bütün oldu bittilere de, “Tensip buyurdunuz.” demez miydi? Derdi galiba.