Seçim ve sandık günü yaklaştıkça heyecanları doruğa çıkan siyasiler, bilerek ya da bilmeyerek inanç abidelerini yıkan hatalar işlemektedirler. İnanç abideleri dedim. İnsan faktörü çeşitli dinlere mensup insanların, kendi dinlerine olan manevi bağlılıklarından asla taviz vermedikleri bir genel kanıdır.
Yüce İslam Dininin bu bağlılık bağlamında gösterdiği hassasiyetlerin başında yaşamın her zerresine hükmeden ahlaki yapılanma gelmektedir. Bu yapılanmanın özündeki davranış biçiminin başında da, inancımızın tavizsiz dayanağında mutlak bir güven vardır.
İşte siyasilerimizin meydanlarda yaptıkları çalışmaların özünde gerçeğin olması, yalana ve talana asla yer verilmemesi gerekmektedir. Bu Aziz ve Mübarek Ramazan ayında ülkemiz ve insanlarının gerçekle kaynaşması genel arzumuz dur.
Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in 107. Suresi Ma’un suresinin ayetlerinde 1. (Dini yalanlayanı gördün mü? 2. (İşte o öksüzü iter kakar) 3. (Yoksulu doyurmaya önayak olmaz.) 4. (Şu namaz kılanların vay haline) 5. (Ki ‘onlar namazlarından yanılmaktadırlar 6. (Onlar gösteriş yaparlar.) 7. (En ufak bir yardımı esirgerler)
Görülen odur ki Yüce Kitabımızdaki ALLAH buyruğu zerre miktarı taviz vermeden insanoğluna ışık tutup yol göstermektedir.
Yüce Dinimizin emirleri yalana talana asla izin vermiyor. Yalan asla yapıcı olamaz ancak ve ancak yıkıcı olur.
80 milyonu aşan yurttaşlarımız arasında fırsat eşitliğini bozan her icraatın hesabının sorulacağı gerçeği ortada iken, yüce milletimizi bölük pürçük yapmanın bir hesabının olacağı ortadadır. Halkımızın refahının fırsat eşitliği içinde sağlanması gerçeğini ikinci ayet ayan beyan ortaya koyarken parti ve tebaa kayırmanın müeyyidesi ortadadır.
Duygu ve ahlaki yapılanmasının yetersiz olduğunda, şu namaz kılanların vay haline buyrulurken bu biçarelerin namaza ayırdıkları her zaman diliminin de ince,ince hesabının olacağı ayan beyan ortadadır.
Halk adamı olup da vaktinde görünen gözlem içinde gösterişli namazın ne gibi bir felaket getirdiği de keza Allah buyruğu olarak ortadadır.
1400 yıldan bu yana insanlığın yaşam tarzı içine perçinlenen bu gerçekler, 1400 yıl sonrasının insanlığına ancak ALLAH BUYRUĞU OLARAK ULAŞIR. Bu buyruktan bihaber olan toplumların da helakının işaretidir bu gerçekler.
Yüce Dinimiz israfın zerresine izin vermezken seçim masrafları içindeki harcamaların bir bir hesabı sorulacaktır ilgililerden.
Ezanın yüksek yerden okunmasından başka bir amacı olmayan camilerimize yapılan görkemli minarelerin bile bir israf olduğundan kaygı duyulurken fetva makamlarının vebali ve sorumluluk dereceleri geliyor belleklerimize. Sadece gösteriş için yapılan ışıklamalara giden elektrik enerjisinin israf olmadığını ifade etmenin gerçeğe dayanması mümkün müdür?
Gösterişin her zerresi bir israftır. Bu israfın sorumluları sadece siyasilerimiz değil, tüm kamu ve özel sektörler ve fertlerde aynı derece de sorumludur. Kamuya hizmete soyunanların, hiç kimsenin belleğinden çıkarmayacağı o vahim ifade KUL HAKKI, YETİM HAKKI ödemenin imkansızlığı belleklerden çıkarılmamalıdır…
Unutma insanoğlu…