İSRAİL’İN FİLİSTİN’DE SAVAŞ SUÇLARI

İstanbul Üniversitesine bağlı olarak 2021 yılında kurulmuş Uluslararası Soykırım ve İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar Enstitüsü, geçmişte ve günümüzde soykırım ve insanlığa karşı işlenen suçlara yönelik araştırmalar yapmak, halen yürütülen faaliyetlerin daha da etkinleştirilmesini ve geliştirilmesini sağlamak, bu konuda çalışmalar yapan kişi ve kuruluşlara destek vermek, ulaşılan sonuçları ulusal ve uluslararası kamuoyu ile paylaşmak amacıyla Türkiye’de çalışmalar sürdüren tek enstitüdür.
Enstitü, 8 Kasım günü Filistin’de olup bitenlerin ele alındığı “Savaşların Gölgesinde İnsanlık Nereye Gidiyor?” konulu bir panel düzenledi. (https://usise.istanbul.edu.tr/tr/content/enstitu/hakkimizda) Panelde uluslararası hukuk ve göç konuları işlendi.
Panelistlerden Prof. Dr. Hasret Çomak, İsrail’in harekatı “insanlığa karşı işlenen suç” olarak nitelendirilebilir mi? Sorusuna uluslararası hukuk açısından şu cevapları verdi: “İsrailli yetkililer; A- Gazze harekatında sivilleri hedef alarak sistematik bir biçimde öldürmek suretiyle savuş suçu işlemişlerdir.
B-Gazze harekatında insanların beden sağlığına ağır eza ve cefa çektiren silahlar kullanmak suretiyle savaş suçu işlemişlerdir.
C-Gazze harekatında insani yardımları engellemek ve bu yardımları gerçekleştirmekle görevli barış gücü misyonunun çalışmalarını önlemek suretiyle savaş suçu işlemişlerdir.
D- Gazze harekatında insani yardımları gerçekleştirmekle görevli personele ve barış gücü misyonundaki personele saldırmasına ortam hazırlamak suretiyle savuş suçu işlemişlerdir.
E-esirlere ve sivil halka kötü muamelede bulunmak suretiyle savuş suçu işlemişlerdir.
F-korunması gereken mekanlara saldırmak ve bu mekanları tahrip etmek suretiyle savuş suçu işlemişlerdir.
G-Gazze halkını göçe zorlamak suretiyle savaş suçu işlemişlerdir.
H-Gazze halkının mallarını tahrip etmek suretiyle savaş suçu işlemişlerdir.”
Hatta Gazze’de yapılanları bazı akademisyenler “soykırım” olarak nitelendirmektedir. İnsanlık tarihinde katliamlar, soykırımlar ve insanlığa karşı suçlara çokça rastlanmaktadır. Son yıllarda Avrupa’da Almanya’da (Yahudilere karşı), Afrika’da, Bosna-Hersek’te, Karabağ’da katliamlar yaşanmıştır. İsrail’in Gazze’de, Filistin’de yaptıkları bunlardan farklı değildir.
İsrail, Uluslararası Ceza Mahkemesinin yargı yetkisini tanımamış olması nedeniyle bu mahkemede yargılanmasına engel vardır. Zira UCM’nin herhangi bir yerde herhangi bir kişi tarafından işlenmiş olan her türlü fiili yargılayabilmesi söz konusu değildir. Bununla beraber Gazze’de işlenen suçlar sebebiyle İsrailli yetkililerin yargılanması için BM Güvenlik Konseyinin, BM Antlaşması kapsamında UCG’nin yetkili olduğunu mahkeme savcılığına bildirebilir. Yani “uluslararası barış ve güvenliğin bozulmuş veya en azından tehdit altında olduğu” öne sürülebilecektir. Bu karar Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesinin oyları dahil 9 olumlu oy ile gerçekleşebileceği için, fiilen böyle bir yargılamanın olmayacağı da açıktır. Böylece çoluk çocuk demeden savunmasız sivillere fosfor bombası yağdıran, insanları açıkça katliama tabi tutan, okulları, hastaneleri, doktorları vuran, her türü insani yardıma engel olan yani her türlü savaş suçu işleyen İsrail vahşetinin kendi ulusal mahkemelerinde de yargılanmayacağı kesindir.
O halde bunca yapılanlar yapanın yanına mı kalacak? Tarih, hiçbir zulmün ve haksızlığın karşılıksız kalmadığını öğretiyor. Haksız ve zalim Nemrud’un, Firavn’un ve diğerlerinin durumları ortada… Belki İsrail’i şimdilik yargılayacak yer yok, ama soykırımları, haksızlıkları insanlık ve tarih yargılayacak, ilahi adaletten asla kaçış olmayacak…
Panelin yapıldığı İÜ Rektörlük Binası, kapısında “Daire-i Umur-u Askeriye” yazılı Osmanlı Harbiye Nezaretinin binasıdır. Tarihe tanıklık eden bu bina keşke dile gelse…