Konya
°C
Yeni Meram

BU VATANIN KAHRAMANLARI BİTMEZ

BU VATANIN KAHRAMANLARI BİTMEZ- Muhammet GÜMÜŞ- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
21.03.2022 01:15
20.03.2022 13:26
0
1761
ABONE OL

18 Mart 1915, Çanakkale Deniz Zaferi'nin kazanıldığı gün. 19 Şubat 1915'te başlayan ve 18 Mart 1915'te Mehmetçiğin toplarıyla, Nusrat'ın denize döşediği mayınlarıyla işgal kuvvetlerinin kendilerince o yenilmez armadasını, Çanakkale Boğazı'nın derinliklerine gömdüğü tarihtir 18 Mart 1915...
İşte bu önemli tarih, yani Çanakkale zaferinin 107'nci yıl dönümü geçen hafta yurt çapında ve şehrimizde düzenlenen birbirinden etkili programlarla yad edilmiş oldu. Çanakkale ruhunun anlatıldığı etkinliklerde, kimi zaman düşündük, kimi zaman hüzünlendik ama yüreğimizin bir köşesinde hep o destanın en cesur ve geriye dönmeyi düşünmeyen vatan sevdalılarının kahramanlıklarını yaşatmış olduk. 107 yıl önce tarihin akışını değiştiren, imanlı yürekleri ile dünyanın en güçlü ordularını hezimete uğratan tüm şehitlerimizden Allah razı olsun. Allah, ruhlarını şad, mekânlarını cennet eylesin.
Bizleri de o şehitlerimize layık torunlar nesiller eylesin. Amin.
Bu büyük zaferde yaşanan o kadar çok kahramanlık ve tüyleri diken diken eden olay var ki, akıllar durur, fikirler işlemez. Dolayısıyla o mübarek şehitlerimizin kahramanlıklarını anlatmaya ne kelime yeter ne de söz. Ancak hafızalarda hep tazelenen ve kaldırdığı o (rivayetlere göre) 276 kiloluk top mermisi ile düşmanı tarumar eden Seyit Onbaşı'nın yeri hep başkadır. Savaşın seyrini değiştiren isim ise Ali Çabuk yani nam-ı diğer Seyit Onbaşı...
Birazdan okuyacağınız satırlar birkaç yazıdan derlediğim alıntı bir yazıdır ancak ben şunu anladım ki, bugün şanlı tarihimizde altın harflerle yazılı olanları geçmişte kendi hallerine bıraktığımız ve gerekli değeri vermemiş olmamızdır. O nedenle geçmişimizin her anından ders çıkararak bugünden itibaren gelecek tarihimizde ismi altın harflerle yazılacak olanların da kıymet ve değerini bilmemizdir.
SEYİT ALİ ÇABUK...
Koca Seyit namı, Seyit Ali Çabuk tam adı.
Çanakkale’de 276 kiloluk top mermisini tek başına sırtlayıp İngiliz zırhlısını vuran kahraman. 1889’da Balıkesir’in Havran ilçesine bağlı bir orman köyü olan Manastır köyünde doğan Seyit Ali, Yörük çocuğudur. Mavi gözlü ve ufak tefektir. Gariban Anadolu köylüsüdür yani. Keçi güder, arada kaçak odun kömürü yapar, satar.
1909’da askere gider.
1912’de Balkan Savaşı’na katılır.
1914’te Birinci Dünya Savaşı başlayınca Çanakkale Cephesi'nde topçu eri olarak bulunur.
18 Mart 1915’te müttefik donanması Çanakkale Boğazı’nı geçmek için saldırıya geçer. Bu sırada Seyit Ali, Rumeli Mecidiye Tabyası’nda görevlidir. Savaşın en kritik anlarından birinde Queen Elizabeth zırhlısından atılan bir top mermisi Mecidiye Tabyası’na isabet eder. Mecidiye Tabyası’nın pozisyonu çok kritiktir. Boğazdan geçen düşman savaş gemilerini vurmak üzere oradadır. Ve hedef alınan tabyada geriye sadece iki er ve tabya komutanı kalmıştır. Bu erlerden bir tanesi Seyit Ali Çabuk’tur.
Seyit, 276 kiloluk bir mermiyi, mataforası yani vinci bozuk olan topçu bataryasına tek başına sırtlayarak yerleştirmeyi başarır.
Ve Ocean gemisini dümen sisteminden vurmayı başarır. Ocean daha sonra sürüklenir ve Nusrat’ın döşediği mayınlardan birine çarparak batar.
Bu başarısından ötürü onbaşı rütbesine yükseltilir bir de ödül olarak çift tayın verilir.
Seyit Ali, 1909’da gittiği askerden, 1918’de onbaşı olarak döner. 1915’teki zaferden sonra 3 yıl daha Çanakkale’de askerliğe devam eder. 1918’de terhis olur.
Ancak köyünde onu herkes öldü bilmektedir.
Çanakkale’den Havran’daki köyüne kadar 145 kilometreyi 13 günde yayan yürür.
Geldiğinde evine giremez. Çünkü 9 yılda belki karısı, yeniden evlenmiş olabilir. Akşamdan geldiği evini sabaha kadar göz hapsine alır. Sabah koyunları çıkarmak için gelen bir akrabası ile karşılaşır.
“-Sen kimsin?
-Ben Seyit'im.
-Biz seni öldü biliyoruz.
-İşte sağ döndüm. Benim hanım evli mi?
-Hayır, evli değil. Bir çocuğun var içeride, çocuğu korkutursun. Bağırarak git, haberi olsun.”
Kapıdan eşinin ismini seslenir. 8 yaşında bir kız çocuğu kapıya gelir. “Anne” der, “Kapıda sakallı biri var, korktum.” Annesi geliyor kapıya bakıyor ki, adamı. “Korkma kızım, o senin baban.”
Ve 9 yıl sonra kızıyla böyle tanışır.
O kız, sonradan nine olduğunda torunlarına, “Baba deyip de bir müddet kucağına oturamazdım” der.
*
Kocaseyit, harpten döndükten sonra burada köyünde kimseye savaş ile ilgili bir şey anlatmaz. 9 yılda yaşadıklarını kendine saklar. Kolay değil, yaşanan olaylar, büyük travmalar yaratmıştır muhtemelen. 1929’da Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bir açılış için Havran’a gelir. Açılıştan sonra Havran Nahiye Müdürü’ne der ki, “Burada bir Seyit Onbaşı olacaktı, onu görmem lazım.”
Ancak Havran Nahiye Müdürü, Seyit Onbaşı’nın hangi köyde olduğunu bilmez. “Buluruz tabii Paşam” deyip, Edremit askerlik şubesinden Seyit’i sordurur. Manastır köyünde bulunur. Şubeden 2 jandarma görevlendirilip salınır. Sabah çıkan jandarmalar akşamüstü köye gelir. Kocaseyit, dağa kömüre gitmiştir. Jandarmalar evinin önünde akşama dek bekler. Akşam geç saatte evine gelen Seyit, jandarmayı görünce, kaçak kömür için geldiklerini sanır. Ama bozuntuya vermez. Askerlere “Suçum ne ki” diye sorar. “Hayır, suçun yok biz seni bekliyoruz. Seni Paşa çağırıyor.” Seyit, sevinir.
Gece yarısı vardıklarında nahiye müdürü, Seyit’i perişan vaziyette görünce, önce onu bir güzel yıkatır, berberde saç sakal tıraşı yaptırır. Sabah da elbisesini verir. Atatürk’ün yanına çıktığında, biraz sohbetten sonra Paşa, "Ne istersen iste, sen büyük kahramanlık yaptın" der.
Maaş bağlatılmasını teklif eder. Seyit Ali, “Hayır paşam, biz görevimizi yaptık, maaş için değil” der. Tek bir isteği olur Atatürk’ten, “Ben dağda kaçak odunla kömür imal ediyorum. Havran ve Edremit’te gece kaçak satıyorum. Senin emrinle o dağdaki ormancılar baltamı almasa. Rahat çalışsam, maaş da istemem”
Atatürk, nahiye müdürüne talimat verir, Seyit’e dokunulmasın diye.
Ancak iki yıl sonra yeni gelen nahiye müdürü bu emri uygulamaz, Seyit’e pek rahat verilmez.
Seyit Ali Onbaşı, bir süre daha dağda odun kömürü yapar. Yaşlanmaya başlayınca zorlanır, Havran’da bir fabrikada hamallığa başlar. Seyit Ali Çabuk, 1939’da 50 yaşındayken, zatürreye yakalanır ve yaşamını yitirir. Köyündeki mezara gömülür.
İşte Koca Seyit’in kısaltılmış bu öyküsü, bir yerde Türkiye’nin tüm kahramanlarının öyküsüdür aslında.
Ruhun şad olsun Seyit Onbaşım… Bu vatan sana ve sizlere minnettardır!...
Kalın sağlıcakla.

HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.