Günümüz siyaseti, düğüm siyaseti. Sonunda kördüğüm haline getirilerek, “düğümler attırdım, çözülemeyen” diye güftesi ve bestesi bize ait olan bir şarkı mırıldanıyoruz keyifle!
Mesele ne?
Yolları, kolları, elleri, dilleri düğüm düğüm bağlansın, bizim dediğimize gelsinler meselesi…
İnat ve inatlaşma, inatta bir murat denilerek sanat olmuş çıkmış!
Gordion’un yüzyıllarca çözülemeyen kördüğümünü bir kılıç darbesiyle kesip atan Makedonyalı İskender, o günden bu güne ibrettir anlayana…
İbrettir de, Gordion neresi, İskender de kim oluyor diye celallenmelerimiz pek meşhur!
Düğümleri, düğümcüleri, düğüm atanları pek severiz. Düğüm düğüm bağlanmışız şarkısı da birebirdir bu havalara!
Düğümcülerin ve düğüm attıranların var olduğu bu dünyada, düğüm çözücüler de vardır, düğümleri kesip atıverenlerde…
An gelir, zaman gelir, yetti artık bu kadar düğüm deyip, düğümleri kesiverecek, düğümleri düğünlere dönüştürecek birinin çıkıp gelebileceği kimsenin aklına gelmez mi!
Gelmiyor demek ki!
Zorla güzellik olsun diye denenmeyen yol kalmıyor.
Zorla güzellik olur mu?
Olmaz ama olsun diyenler, “o-la-cak” diye bastırıyorlar!
Zorlama ayrılık getirir. Zorlayan işin içinden çıkamadığında, başka adreslerden destek aradığında, mevcut destekçilerini de kaybetmez mi?
Kaybetmez zannediliyor!
Siyaset eli-kolu bağlı oturmayı tıkanmaları, açmazları sevmez, kabullenmez!
Kapalı kapılar önünde bunalır!
Kapı ya açılır, ya açılır.
Açılmadı mı, ortada kapı diye birşey kalmaz.
Köprülerin altından çok sular akarsa ve de köprü bakarsa, köprüyü de alır götürür.
Çıkmaz sokaklara gireceğini anladığı an, bendini aşarak, kendine mecra bulan sel suyuna dönüşür.
Önüne bent diye, engel diye, istinat duvarı diye, kale diye, sur diye ne çıkarsa aşar gider!
Siyaset bir şekilde yolunu da, mecrasını da bulurken, ben siyasetçiyim, siyaset yapıyorum diyeni de, sürükler bir yerlere savurur.
Bugüne kadar zapturapt altına alınamamış, tanımı olmayan bir güçtür siyaset.
1950 yılından bugüne geçen 66 yıllık sürede, siyaseti 66’ya bağlayana henüz rastlanmadı.
Çünkü siyaset, sahiplenilmedeki aşırılıkları sevmez.
Siyasetle dengeli bir biçimde olmak şartıyla tatlılıkla, güzellikle, usulet ve suhuletle anlaşabilirsiniz ancak!
Satranç, siyasetin en iyi bildiği ve kaybetmediği tek oyundur. Siyaset isterse, razı olursa onunla berabere kalmış ilan edilirseniz, siyasetle anlaşıyor ve uyum içinde de yolunuza devam ediyorsunuz demektir. Siyaset kendi aktörünü kendi bulur, kendi tayin eder.
Siyasetle iyi geçinmek gerekiyor. Siyasete ben yön veririm diyen bir çok siyasetçi, siyasetin ona yol vermesiyle karşı karşıya az kalmadı.
Siyaset sizden sıkılmışsa, ayak diremenin, az daha kalayım, az daha devam edeyim diye ısrar etmenin alemi yoktur.
Siyaset sıkılmaya da, sıkıntıya da gelmez!
Dün itibarıyla 65. Hükümet kuruldu. Yeni Bakanlar Kurulu belli oldu.
MHP ve Muhalifler olarak kamuoyunda adlandırılan MHP Genel Başkan adayları Yargıtay’ın vereceği kararı belki yarın, belki yarından da yakın bir şekilde bekliyorlar.
Siyaset, adeta bir manevra ayına dönüşen Mayıs ayında elbette hiç bir olaya seyirci kalmadı ve kalmayacak!
Siyaset seyirciyi sever sevmesine de, hiç bir zaman seyirci olmaz, seyirci kalmaz.
Siyasetin olayların içine gözünü kırpmadan dalan argümanına konjonktür deniliyor. Konjonktürü biz belirleriz, biz demeden yerinden kıpırdamaz, otur dersek, oturur, kalk dersek kalkar, anla artık, nasıl bir şey, diyenleri, az çarpmadı bu konjonktür.
Kendinizi güçlü görüp şah çekmeyi düşündüğünüz anda, bir de bakmışsınız ki, ne atınız kalmış, ne filiniz, ne de kaleniz.
Vezir düşmüş, siyaset şah çekmiş, mat olmuşsunuz!
Titreyip Kendimize Dönelim!