Büyükşehirlerde hemşehri dernekleri veya benzeri oluşumların kültürel hayatta önemli rolleri vardır. Bunların bazen faaliyet alanı memleketleri hakkındaki konular, bazen de genel konular olmaktadır. Böyle bir program geçenlerde değerli arkadaşımız Mahmut Kahraman’ın İstanbul’daki Tokatlılar için organize ettiği AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Zafer Sırakaya, bir grup emekli diplomat, akademisyen ve işadamının katıldığı “Bilim ve Diplomasi Buluşması” adıyla icra edildi. Bir bahçedeki programa Tokatlı hanım kardeşlerimizin yöresel yemekleri de katılınca hemşehri olmanın anlam bütünlüğü gerçekleşmiştir. Emeği geçenlere teşekkür ederiz.
Toplantıda Türkiye’nin dış politikasında son günlerde öncelikli yer alan Gazze, Azerbaycan gibi konular üzerinde duruldu. Siyaset tarafında hükümet politikaları üzerinde durulmuş ve bilgi verilmiştir.
Dünyadaki hakim basın Batıda katledilenleri “insan” olarak, İslam dünyasında öldürülenleri “sayı” olarak vermektedir. Mevcut dünya sisteminde kurala dayalı bir sistemden bahsedilemez. Acaba yeniden kaotik bir düzene mi gidiliyor?
Türkiye son yıllarda ciddi olarak Afrika’ya açılım yaparak pek çok ülkede büyükelçilikler (büyükelçilik sayısı Afrika’da 12’den 44’e çıkmıştır), konsolosluklar açmış, uçak seferleri başlatmıştır. Başta Afrika olmak üzere İslam dünyası, Türk dünyası ve zorda olan topluluklara insani yardımlar gönderilmektedir. Avrupalıların ve Amerikalıların mazilerinde sömürge damgası varken ve hala bu politikalar devam ettirilirken, Türkiye tarihinde hiçbir zaman sömürgeci olmamıştır. Gücünü de adaletle pekiştirmiştir. Türkiye, insani yardımlar bakımından dünyanın en önde gelen ülkelerinden birisidir. Azerbaycan kardeşliğine büyük destek vermiştir. Türk dünyası ile irtibatı en üst düzeye çıkarmış, Türk Devletler Teşkilatı’nın kuruluşuna destek vermiştir. Türk yatırımcıları dışarıda yatırım yaparken, dış yatırımların ülkeye kazandırılması politikaları geliştirilmiştir. Kırk üç kilometrelik Zengezur Koridoru, İstanbul Boğazı kadar önemli olduğu uzman konuşmacılar tarafından ifade edilmiştir.
İslam ülkeleri ve İslam toplulukları ile ilişkiler her düzeyde geliştirilmektedir. Nitekim İsrail’in Gazze soykırımı sebebiyle ilişkiler artmıştır. İstenilen düzeye gelmesi daha fazla gayreti gerektirmektedir.
Ülkedeki siyasi istikrar diplomaside de kendisini göstermiştir. İçteki güçlü adımlar, yatırımlar dışarıdaki gücü muhakkak ki asıl belirleyicidir. Ülkenin üretim gücünün artması dışarıdaki itibarı artıracaktır.
Aynı gün Kahire Üniversitesi’nden bir grup akademisyen Afrika’da ilişkileri uzaktan erişimle tartışmalarını takip etme imkanı bulduk. Onlar da Afrika’daki mücadelenin farkındalar, hatta içindeler. Bundan dolayı ülkemizdeki araştırma kurumları, siyaset yapıcıların bu çalışmaları da takip etmeleri, karşılıklı irtibat içinde olmaları büyük yarar sağlayacaktır.
Günümüzde diplomasi sadece büyükelçiliklerde, konsolosluklarda, dar mahfillerde yapılmıyor, köylerde, şehirlerde, şirketlerde ve vakıflarda yapılıyor. Bu bakımdan eskiye göre diplomasi artık tüm insanların gündemindedir. Bunun için akademisyen, işadamı başta olmak üzere pek çük kişi diplomasi konularından haberdardır. Ancak bilgilendirmenin objektif olabilmesi için haber kanallarının düzgün olması gerekir.
Türkiye’de dış ilişkiler denildiğinde yakın zamana kadar “monşerlik” olarak hatırlanırdı. Zira Osmanlı döneminde Batılılaşma fırtınasının da etkisiyle yabancı dil bilen azınlıklar diplomasiye hakim olmuş, sonra da bunlara yakın olanlar etkili olmuştur. “Fransa’nın falan bölgesinde üretilen üzümlerden elde edilen şarapların adları ve evsafını bilmek” diplomat olmanın gereği görülürdü. Ancak ülkenizin tarihini, değerlerini bilmekten öte aşağılamak da bir dönemlerin özelliği idi. Batı özentisi diplomasi Türkiye’yi dünyaya kapalı tutmuş, Türk ve İslam dünyasından uzaklaştırmıştır. Onlara göre Türkiye Batılılaşmalıdır; ancak bunu 5300 yılında gerçekleştirebilir! Halbuki teknik gelişmeler, nüfus artışı, eğitim düzeyinin yükselmesi gibi faktörlerle artık iktisadi gelişmeler daha kolaydır.
Osmanlı yıkılarak İslam dünyası paramparça oldu/edildi. Onlarca Arap, Müslüman devlet kuruldu/kurduruldu. Birleşmiş Milletlerin amacı dünya barışını sağlamak mı? Büyük güçlerin hükümranlığını sürdürmek mi?
BM merkezine gitmek için ABD’nin vize vermesi gerekiyor. Filistin Devlet Başkan’ına son olarak vize verilmedi. Siyonist lobinin baskı yaparak vize verilmesine engel olduğu anlaşılıyor. O zaman BM ve Güvenlik Konseyi fonksiyonlarını tamamen kaybetmiştir, denilebilir. Rahmetli Erbakan hoca bu günleri görmüş, İslam dünyasının da kendi Birleşmiş Milletlerini kurmalarını tavsiye etmişti.
Türkiye’nin uluslararası (belki devletlerarası demek daha doğrudur) ilişkilerde coğrafi, tarihi, stratejik bakımdan önemli bir yer vardır. “Terörsüz Türkiye” girişiminin başarısı çevrede ülkeler ve toplumlarla ilişkileri geliştirecektir. Millet ile devlet bütünlüğü hem sorunları çözecek hem de gelecek için sağlam temeller oluşturacaktır.
“Göz odur ki dağın ardını göre¸ akıl odur ki olacağı göre” deyimi gereği, başta ülkeyi yönetenler olmak üzere herkesin çokça tarih dersleri okuması, millet-devlet ortak hedeflerinin takip edilmesi ve ekonomisi, üretimi güçlü bir toplum oluşturmanın gereğini ortaya koymaktadır.
Kaynak: Adem Esen
Milli ara uykuda mı geçirildi? Konyaspor nerede?