Konya AÇIK 19°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
KOMEK
TORKU BİSKÜVİ

Uluslararası ilişkilerde tarihi iyi okumak gerekir

Siyasal gelişmelerin temelinde devletlerin gelişmesi ve milletlerin geleceğe uzanması için olmazsa olmaz olan toprak büyük önem taşımaktadır. Coğrafya, çoğu zaman bir okul dersinden ibaretmiş gibi görülür. Haritalar, dağlar, nehirler, ülkelerin sınırları denilip yüzeysel bir şekilde geçilir. Ama unuturuz ki, coğrafya aynı zamanda gücün, savaşın, barışın ve emperyalist arzuların da haritasıdır.
Siyasi sınırlar değişir, liderler gelir geçer, ideolojiler yıkılır ama coğrafyanın dayattığı gerçekler kolay kolay değişmez. İşte tam bu noktada karşımıza bir isim çıkar: Sir Halford John Mackinder’dir. 1904 yılında, Londra’daki Royal Geographical Society’de yaptığı bir sunumda, dünya siyasetinin geleceğini etkileyecek bir teoriyi ortaya koyan Mackinder “Heartland Theory” adını verdiği “Kıta Hakimiyet Teorisi”ni bilim literatürüne armağan edeli 120 yıl geçmesine rağmen teori uluslararası ilişkiler, jeopolitik stratejiler ve askeri doktrinler açısından hâlâ yol gösterici niteliktedir. Mackinder Dünya’yı Kalpgah, İç Hilal ve Dış Hilal olmak üzere üç bölüme ayırarak teorisini ortaya koyar. Mackinder’ın meşhur sözü, teorisinin özünü özetler: “Doğu Avrupa’ya hükmeden, Kalpgâh’a hâkim olur; Kalpgâh’a hâkim olan, Dünya Adası’na hâkim olur; Dünya Adası’na hâkim olan, dünyaya hükmeder.”
Bu ifadede geçen Kalpgâh (Heartland), Batı Sibirya, Türkistan, Avrupa’nın Volga Havzası, Baltık Denizi, Tuna Nehri, Ermenistan, İran, Tibet’i kapsayan bölgedir. Bu bölge, tarihin erken dönemlerinden itibaren imparatorlukların büyüme hayallerini süsleyen bir kara kütlesidir. Çünkü doğal kaynaklar bakımından zengindir, karayolu bağlantılarına sahiptir ve denizden gelen saldırılara karşı nispeten korunaklıdır. Bu günde İran’ın gündemde olmasının nedeni tam olarak budur. Mackinder’ın bu teoriyi geliştirdiği döneme tekrar dönecek olursak, döneminde dünya hâlâ deniz imparatorluklarının hâkimiyetindeydi. İngiltere, Fransa, Hollanda gibi ülkeler donanmaları sayesinde küresel koloniler kuruyor, ekonomik ve askeri güçlerini denizler üzerinden yayıyordu. Ancak Mackinder bu anlayışa karşı yeni bir bakış getirdi: Küresel güç artık denizden değil, karadan gelecek diyordu. Çünkü demiryollarının yaygınlaşmasıyla birlikte kara bölgeleri artık ulaşılmaz değil, aksine stratejik olarak daha erişilebilir hale gelmişti.
Peki bu teori sadece bir akademik tez olarak mı kaldı? Elbette hayır. Günümüz yüzyılındaki pek çok büyük güç, farkında olarak ya da olmayarak Mackinder’ın teorisini rehber edindi. Nazi Almanyası, Sovyetler Birliği’ni ele geçirme arzusuyla Doğu Avrupa’ya saldırdı. Amacı Kalpgâh’a ulaşmaktı. Soğuk Savaş boyunca Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği’ni çevreleme stratejisi geliştirerek Kalpgâh’ın dünya sistemine hükmetmesini engellemeye çalıştı. NATO’nun doğuya genişlemesi, Mackinder’ın Doğu Avrupa vurgusunun günümüzdeki yansıması gibiydi.
Bugün ise farklı biçimlerde karşımıza çıkıyor bu anlayış. Çin’in devasa Kuşak-Yol Girişimi (BRI), Avrasya kara bağlantılarını yeniden canlandırmayı ve Kalpgâh’ta ekonomik etkinlik kurmayı hedefliyor. Aynı şekilde, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik politikası da Doğu Avrupa üzerinde kurulan jeopolitik denklemlerle yakından ilgili. Görünen o ki, Mackinder’ın haritası henüz tozlu raflara kalkmış değil.
Elbette, her teori gibi bu da eleştirilerde olacaktır. 20. yüzyılın ortalarından itibaren teknolojik gelişmeler, özellikle hava kuvvetleri, nükleer silahlar ve küresel deniz ulaşımı, kara merkezli hakimiyet modellerini görece zayıflattı. Ayrıca, Nicholas Spykman gibi düşünürler Kalpgâh yerine kenar kuşakları (rimland) üzerinde yoğunlaştılar. Spykman’a göre, kıtaların kenar şeritlerini elinde tutan bir güç, hem kara hem deniz yollarını denetleyerek daha etkin bir kontrol kurabilirdi. Yani Mackinder’ın Kalpgâh’ı, mutlak bir güç kaynağı değil ama jeopolitik oyunun hâlâ merkezinde duran bir alan.
Bugün dünyada yaşanan birçok çatışma Ukrayna, Orta Asya, Kafkasya, Çin’in batısı (Sincan Uygur bölgesi) dahil olmak üzere hâlâ bu eski jeopolitik çatışma haritasında cereyan ediyor. Yani sözün özü , haritalar değişse de merkez değişmiyor, dünyanın dört bir yanında politikacılar değişiyor, rejimler yıkılıyor, ideolojiler çatışıyor. Ancak coğrafyanın zorunlu kıldığı stratejik gerçekler kolay kolay değişmiyor. Mackinder’ın “Kalpgâh” dediği bölge, bir asır önce olduğu gibi bugün de küresel güç dengelerinin merkezinde yer alıyor. Bugün Ortadoğu ve İran’da yaşanan gelişmelere bu açıdan bakmak Türkiye’nin dış siyasetini doğru bir şekilde belirlemesinde önem arz edecektir. Bu açıdan günümüzde yanı başımızda yaşanan gelişmeleri tarihsel perspektifte okuyarak bir tavır sergilemek büyük önem taşımaktadır.

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Belirsizlik sona erdi, Ömer Atiker ve yönetimine hayırlı olsun…

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0