Ayet ve hadisler, namazın İslâm’da ne kadar önemli bir ibadet olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Namaz, kulun Rabbi ile kurduğu en özel bağdır; kulluğun özü, imanın pratiği ve dinin direğidir. Bu bilinçte olan Müslümanlar, namaz ibadetine gereken önemi vermeye gayret ederler. Ancak günümüzde kendimize şu soruyu sormamız gerekir: Namazı, gönülden bir bağlılıkla mı eda ediyoruz, yoksa sadece “aradan çıksın” diye kılınan bir angarya olarak mı görüyoruz?
Ne yazık ki birçok Müslüman için namaz, günlük hayatın koşuşturması arasında ikinci plana atılabilen, bazen savsaklanan bir ibadet haline gelebiliyor. Oysa namaz, geçiştirilecek veya ertelenecek bir meşguliyet değil; Allah Teâlâ’nın kuluna yönelttiği şerefli bir davettir. Bu davete icabet etmek, bir mecburiyet değil, aksine ilahî bir lütuf, büyük bir ikram ve huzur kaynağıdır.
Namaza yönelirken kalbimizde bir heyecan, ruhumuzda bir huzur duyabilmeliyiz. Çünkü her vakit namazda, Rabbimizin huzuruna çıkıyor, O’na yöneliyor ve dünyanın geçici telaşesinden sıyrılarak manevi bir arınma yaşıyoruz. Namazı bilinçle ve şuurla kılmak, kulun kulluk bilincinin farkında olduğunun en önemli göstergesidir.
Bu yüzden namazı bir yük değil, bir nimet olarak görmek gerekir. Rabbimizin bizleri huzuruna kabul ettiği bu ibadeti, gönülden bir teslimiyetle; tekbir, tesbih ve tahmidleri anlamını düşünerek, okuduğumuz ayetlerin ve duaların farkında olarak eda etmeliyiz. Namazın sadece şekilsel yönüyle değil, ruhuyla da yaşanması gerekir.
Mü’min, namazlarında okuduğu Fatiha suresiyle “bezm-i elest”te (elest meclisinde) Allah ile yaptığı ahdi tazelemiş olur. Fatiha’dan sonra okunan ayet ve sûrelerle ise âdeta vahiy yeniden iniyormuş gibi bir huşu ve dikkat içinde, Rabbimizin emir ve yasaklarına gönlünü ve zihnini verir. Namaz esnasında kıraatle birlikte kalben de bir yöneliş yaşanır. Mü’min, okuduğu ayetlerin ve duaların kendisine yüklediği sorumlulukların farkına vararak, namazla sadece ibadet değil, aynı zamanda bir bilinç tazelenmesi gerçekleştirir.
Namaz, müminin günlük hayatında kulluk şuuru kazanmasına ve hayatını bu bilinçle şekillendirmesine vesile olan yüce bir ibadettir. Onu özüne uygun şekilde eda etmek, müminin hem dünya hem ahiret saadetini elde etmesine kapı aralar.
KAMU YÖNETİMİNİN DENETİMİ