Kıymetli dostlar, sosyal medya akışında kaybolan parmaklar, kulaklıklardan süzülen müzik sesleri, sanal dünyaların labirentlerinde koşan avatarlar… Günümüz gençliği, bambaşka bir çağın kahramanları. Biz yetişkinler ise çoğu zaman onların bu “yeni dünyasını” anlamakta zorlanıyor, hatta endişeleniyoruz. Tütün ürünlerinden ekran bağımlılığına, edep adap ahlaksızlıktan zorbalığa kadar uzanan şikayetler, sanki nesiller arası aşılmaz bir duvar örmüş gibi. Peki, yaklaşık 572 yıl önce surları yerle bir eden o genç komutan ve onun gençleri, bizim “kaybolmuş” gençlerimize ne söyleyebilir? Şaşırtıcı gelebilir ama aslında çok şey! Gelin, zaman tünelinde kısa bir yolculuğa çıkalım ve “fetih” kavramını günümüz gençlerinin merceğinden yeniden yorumlayalım. Belki de sandığımızdan çok daha fazla ortak noktamız vardır..
İstanbul’un fethi, sadece bir şehrin ele geçirilmesi değildi; aynı zamanda genç bir dehanın, çağının tüm imkanlarını zorlayarak imkansızı başarmasıydı. Fatih Sultan Mehmet, o dönemde 21 yaşında bir gençti. Evet, yanlış duymadınız, 21! Bu yaşta bir çoğunuzun üniversite sınavıyla, ilk aşk acısıyla ya da hangi diziyi izleyeceğinizle boğuştuğu bir çağda, Fatih, dünyanın en güçlü surlarını aşmanın planlarını yapıyordu. Peki, o genç Fatih’i bugünün gençleriyle nasıl birleştirebiliriz?
Bugünün gençleri dijital oyunlarda “level atlamak” için saatlerini harcıyor. Strateji geliştiriyor, sabırla hedefe yürüyor, yenilgilerden ders çıkarıyorlar. Fatih de tam olarak bunu yapıyordu. Yıllarca süren hazırlık, o meşhur topların dökülmesi, gemilerin karadan yürütülmesi… Bunlar, sadece birer “oyun görevi” gibiydi onun için, ama gerçek hayatta! Sizin telefon ekranında gördüğünüz o başarı puanları, Fatih için İstanbul’un siluetiydi. Peki, bu odaklanma ve disiplini neden sadece oyunlarda kullanıyoruz? Sosyal medyada “influencer” olma hayali yerine, belki de kendi yeteneklerinizi geliştirmeye, bir enstrüman çalmaya, yeni bir dil öğrenmeye odaklansak? Emin olun, gerçek hayattaki “level up” hissi, hiçbir sanal başarıya değişilmez..
Fatih, sadece bir savaşçı değildi, aynı zamanda çok iyi bir eğitim almış, bilime ve sanata düşkün bir entelektüeldi. Birden fazla dil biliyor, dünya tarihini yakından takip ediyordu. Bugünkü gençlik, dünyanın en büyük bilgi kaynağının, internetin başında. Her türlü bilgiye anında ulaşabiliyorlar. Ancak ne yazık ki, çoğu zaman bu bilgiye erişim, sadece yüzeysel bir gezinme, “scroll” yapmaktan ibaret kalıyor. Fatih’in kütüphaneler dolusu kitaba duyduğu açlığı, bugünün gençleri neden Wikipedia özetleriyle sınırlıyor? Gerçek merak, sizi sadece birkaç tık ötesine değil, yepyeni dünyalara taşıyabilir..
İstanbul’un fethi, adalet ve hoşgörü üzerine kurulu bir imparatorluğun yükselişini simgeliyordu. Oysa günümüz gençliğinde maalesef internet zorbalığı (siber zorbalık), edepsiz dil kullanımı ve saygısızlık gibi sorunlar baş gösteriyor. Klavyenin arkasına saklanarak başkalarına zarar vermek, anlık bir “beğeni” uğruna seviyesizleşmek… Fatih’in fetih ruhunda, böyle bir “zafer” anlayışı yoktu. Gerçek güç, yıkmakta değil, inşa etmekteydi; saygısızlıkta değil, erdemdeydi. Belki de klavye savaşçısı olmak yerine, Fatih gibi zorlukların karşısında dimdik duran, sözleriyle değil, eylemleriyle fark yaratan gençler olmalıyız..
Tütün ürünlerinden telefon ekranına, sanal oyunlardan sosyal medya bildirimlerine kadar birçok şeyin esiri olmuş durumdayız. Oysa Fatih, İstanbul’u fethederek insanlara özgürlük getiriyordu. Peki, biz modern çağın insanları, tam olarak neyin esiriyiz? Bildirimlerimize anında cevap verme ihtiyacı, her an telefonumuza bakma dürtüsü, sosyal medyada sürekli kendimizi kanıtlama çabası… Bunlar bizi özgürleştiriyor mu, yoksa tam tersine bizi görünmez zincirlerle bağlıyor mu? Gerçek özgürlük, dış etkenlere bağımlı olmamakla başlar. Tıpkı Fatih’in bağımsız ruhu gibi..
İstanbul’un fethi, sadece geçmişte kalmış tozlu bir tarih sayfası değil, aynı zamanda günümüz gençliğine ışık tutan bir ayna. Fatih ve onun genç askerleri, bize odaklanmanın, bilginin gücünün, disiplinin ve gerçek erdemin ne anlama geldiğini gösteriyor. Onların fethettiği şehir gibi, aslında her birimizin kendi iç dünyasında “fethetmesi” gereken alanlar var: erteleme alışkanlıkları, bağımlılıklar, olumsuz düşünceler, siber zorbalık… Belki de bir sonraki “story” paylaşmadan önce, bir saniye durup Fatih’in 21 yaşında neler başardığını düşünmeliyiz. Belki de telefon ekranından başımızı kaldırıp, gerçek dünyadaki “surları” aşmanın, yani kendi hedeflerimize ulaşmanın, bağımlılıklarımızdan kurtulmanın, saygılı ve erdemli birer birey olmanın ne kadar büyük bir “fetih” olduğunu fark edebiliriz. Unutmayın, gerçek kahramanlık, klavyenin arkasında değil, hayatın ta kendisinde, kendi “İstanbul’unuzu” fethettiğinizde gizlidir..
Seydişehir’in iktidar partisinden Milletvekili var artık