Her insan hayatına ana rahmi ile başlar. Dünyaya gözlerini açar, yaşar, düşünür, öğrenir, çalışır, kazanır, kaybeder… Ama her yol çoğu kişi için iki seçeneğe çıkar. Başarılar ve başarısızlıklar… Peki, her daim arkasından koşulan bu başarı nedir? Kimler başarılıdır? Kimler özenilebilecek insan olabilir? Para, makam, güç, okul ve benzerlerinin sahipleri mi? Birçokları için başarı bunlardır ama benim için hiçbir zaman bunlar olmadı. Tabi ki para geçicidir, makam ateşten gömlektir gibi romantik söylemler ile yazacaklarımı vasatlaştırmayacağım. Bahsedeceğim nokta çok daha farklı. Ben sizlere, yolda nasıl yürüneceğinden bahsedeceğim. Bu yol paraya ve makama giden yoldur. Kimi ömrü boyunca bu yolda kalır, kimi bu yola girer- çıkar ama gerçek şudur ki her insan bunu mutlaka bir kere bile olsa tecrübe eder. Bu yol büyüleyicidir; kolay alışılır, zor bırakılır. İnsanoğlunun vahşi doğasıdır bu. Kolay mı özündeki eksikleri kapamak? Gelelim konumuzaa… Asolan parayı kazanmak değil, kazanırken yaşadıklarındır! Asolan makamda olmak değil, o makama nasıl geldiğindir. Güzel olan Boğaziçi Üniversitesi’ni kazanmak değil, orayı kazanırken öğrendiklerin ve öğrettiklerindir. İşte atladığımız nokta bu denli büyük. Öyle ki bir ömre bedel oluverir. Hayat atlanacak kadar değersiz mi? Değil! Tanrı bir ömür biçti. 10, 30 veya 100 sene… Senelerin önemi yok, aslolan bir şeyler peşinde koşarken yaşadıklarımızdır. İşte insan ömrü sadece bu kadar! İsterse 100 sene verilsin, eğer sen yaşamının değerini keşfedip, yaşayamadıysan senin ömrün 1 gündür. Doğum ve ölüm… İnsanoğlunun keşfedemediği şudur; sistemin çarkına dişli olma tehlikesi. Kim ki ömrünü bir kağıt parçasına, bir diplomaya takılıp geçirirse sistemin çarkında parçalanmaya mahkumdur. Diploma, güç ve para ile sistemin yöneticisi olduğunu zannedenler bir gün köleliğin tanımını bizzat öğrenecekler. Köle demek filmlerde çizilen siyahi ve yarı çıplak insan tablosu değil, köle demek başkalarının malı için ömrünü feda etmektir. Köle demek para ile güçlendiğini zannetmektir. O halde “Bunca kargaşa ne diye?” bir sormak lazım. Lafım hem yurt dışında öğrenim görmüşe hem köylü Mehmet Ağaya; lafım hem hayatında oy atmamışa hem de ömrünü kulislerde siyaset yaparak geçirmişlere… En iyi okulu kazan ama 18 yaşının güzelliklerini atlama. En iyi arabaya bin ama 5 seneni bir demir parçasıyla takas etme. Yaşamdan ve çevrenden keyif al. Sahip olduğun şartları iyi değerlendir. Yaşama dair her fırsat senin için ilk ve sondur! Peşinde koştukların uğruna hayatı ıskalama! Kendin ve sevdiklerinle her anı yaşa! İyiyi de yaşa kötüyü de, zoru da gör kolayı da… Başarılarını kazanırken hayatı es geçme, yaşa ve yaşat. Sevdiklerinle bir şeyler paylaş. Ömür kimine 1 gün, kimine 1000 yıldır! İşte her şey bu kadar basit… Sevgi ve saygı ile…
Kıssadan Hisse: Durum gerçekten iyi mi?