Konya
°C
Yeni Meram

Genetiğimiz değişmiş(!)…

Genetiğimiz değişmiş(!)…- Seyit KARACA- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
28.08.2019 05:55
27.08.2019 18:57
0
9664
ABONE OL
Ömür olarak yarım asrı geride bıraktım. Ömrümüzün ilk zamanları köyde, sonrası ise şehirlerde geçti. “Nerede o eski günler!” modunda karamsarlık sergileyecek bir yapım yok, sadece bu hafta ki konumuza giriş yapmaya çalışıyorum. Her şey çok değişti elbette. Ülkemizin ekonomik şartlarındaki iyileşmeler şehirleri daha cazibeli kıldı, bunun tabii bir sonucu olarak şehirli nüfus hızla arttı. Kırsal nüfus oranı neredeyse 15 sene öncesine göre tepetakla değişti. Çiftçi aile çocukları, “tahsil için” diye başlattıkları şehre harekâtı, daha sonraları sadece “şehirde tozsuz-topraksız, yağsız-passız, temiz işler edinelim” şekline döndürdü. Hatta o kadar abartıldı ki; köy eşrafından kişiler kızlarını köylü delikanlılar yerine şehirden gençlerle evlendirmeyi tercih ettiler, bunu kız vermede bir ölçü hatta kırmızı çizgi(!) haline getirdiler. Hızla nüfusu artan şehirlerde, maalesef “şehir kültürünü” yeterince geliştiremedik. İyilikleri ve güzellikleri yaymak, kültürümüzden gelen ve medeniyetimizi kıymetli kılan değerleri öne çıkarmak yerine, olumsuzlukların yayıldığı, toplumun önemli kesimlerinin tasvip etmediği hal ve hareketlere sahip gürûhların türediği, kötülüğü elle, dille engelleme gayretlerinin giderek azaldığı, hatta kalben buğz etme konusunda hassasiyetin bile kalmadığı durumları yaşar hale geldik. Neme lâzımcılık prim yapmakta. Üstüne çevremizdeki ülke insanlarının yaşadığı sıkıntılar nedeniyle ülkeler arası göçler de ilâve olunca, toplumsal sorunlar daha da artış göstermekte… Bu değişimin sağlığa yansımaları neler, onlara değinelim biraz da… Hizmet açısından hızla artan bir talep oldu. Daha önce hastane dışında veya sağlık ekibine gitmeden çözülmeye çalışılan birçok rahatsızlık, sağlık ekibi ile çözülür hale geldi. Üstüne teknolojik gelişmelerin getirdiği bir sonuç olarak, hizmet aldığı hekimin tıp ve uzmanlık eğitimini sınayacak derecede hadiseyi ileri götürüp, arama internet, motoru doktorluğu (!) yapanlar türedi. Hizmet alanları ve ekipleri hızla genişledi, tıp teknolojisine ulaşım son derece kolaylaştı. Eskiden Almancı(!)’ların anlattığı özenilesi sağlık hikayeleri ülkemizle Batı arasında tam tersine döndü. Bugün ülkemizin acil hizmetlere müdahalede geldiği nokta dünya kalitesinin ilk sıralarında yer alır. Tüm bu gelişmeler sonrasında, yeterli bilincin olmaması nedeniyle de hizmet talebinde bulunan ile hizmeti verenler arasında sorunlar yaşanmaya başlandı. Hizmeti alanların “doğru bildikleri yanlışlar” nedeniyle yaptıkları haksız yargılamalar, hizmeti verenlerin genellikle hizmet yoğunluğunu bahane ederek eksik bilgilendirmede bulunmaları gibi nedenlerden kaynaklanan sorunlar oluşmaya başladı. Tartışmalar sıradan hale geldi, yaralamalı, zaman zaman maalesef ölümlü şiddet olayları yaşanmaya başlandı. Her iki taraf açısından da unutulmaması gereken gerçek şudur; insan her canlı gibi miadlı bir varlıktır. Ömrünü tamamlar ve ölür. Ayrıca kaza ve kader konuları inanan insanlar için iyi bilinmesi ve mutlak inanç noktasında yoruma açık olmayan konulardır. Hekim başta olmak üzere sağlık ekibinin de temel görevi insanın ömrü boyunca sağlık açısından konforlu yaşamasını sağlamaktır. Bunu yaparken temel dayanak, o zamana kadar gelişmiş tıbbî gerçeklikler ışığında, teknolojik imkânlardan da faydalanarak sağlığı koruma veya hastalık oluşmuşsa tedavi için çaba harcamaktır. Şifa Allah (C.C.) tarafından bahşedilecek bir nimet, sağlık ekibi buna aracılık eder konumdadır. Hiçbir hekim ve sağlık çalışanı da hastasına bilerek zarar vermez, modern tıbbın temel ilkesi de “önce zarar vermemektir.” Sabır her iki taraf açısından da işin önemli bir parçasıdır. Enfeksiyonun neden olduğu yüksek ateşin birkaç saatte bertaraf edilmesini bekleme aceleciliği hiçbir tıbbî gerçeklikle bağdaşmaz. Aileler veya hasta, bu geçecek süreye sabrederken, sağlık ekibi de ayıracağı kısa bir süre ile bu gerçeği özellikle çocuklarda, aileye anlatma sabrını göstermelidir. Artık “sağlık çalışanına şiddet” adı ile anılmaya başlayan ve bu hususta kanunî düzenlemelerin de yapıldığı sorunla ilgili konuşulması gereken çok konu var aslında. Ancak burada kısaca birkaç hususu dile getiriverelim… Her alanda değerler eğitimini önemseyen ve teşekkürü, minneti, yardımı yine hayatımızdaki olması gereken yere taşıyacağımız programlar toplum önderleri eliyle gerçekleştirilmelidir. İyiliğin “enayilik” olmaktan çıkarılması, ondan duyulan hazzın dünyanın en önemli şeyi olduğunun topluma yeniden kavratılması gerekir. Toplumumuzun çoğunluğu buna yatkın ve hazırdır zaten. Özelde sağlıkçıyla ilgili konuştuğumuz ama genelde her alanda uygulanan şiddetle ilgili hukukî süreçlerin, kamusal hizmet niteliği taşıyan eğitim ve sağlık başta olmak üzere, hizmet sunanların kendilerini daha güvencede hissedecekleri kıvama getirilmesi, bu kişilere her türlü şiddet karşılığında caydırıcı cezalara muhatap olacağını bilen magandalara karşı, önleyici hale getirilmesi şarttır. Tutuklu yargılama usül ve esasları bu anlamda yeniden düzenlenmelidir. Sadece karakoldan savcıya mevcutlu götürmek yetmemektedir. Zanlının kafa darbesi ile burnu kırılan hekimin zaten zedelenen onuru, zanlının “tutuksuz yargılanmak üzere salıverilmesi” kararı ile mesleğin itibarının ayaklar altına alınmasına yol açmaktadır. Başlıktaki gibi genetiğimiz değiştiyse(!) sorun çözülemez mi? Ümitvâr olmak her zaman önemlidir ve gereklidir. Haftanın Spotu… Hayat sabır ve ümitle alınması gereken bir menzildir… “İnsanlarla birarada yaşayan ve onların eziyetlerine sabreden mü’min, insanlarla bir arada yaşamayan ve onların eziyetlerine sabretmeyen mü’minden daha büyük ecre nail olur.” Hz.Muhammed (s.a.s)* *(İbn-i Mâce, Fiten 23; İbn-i Hanbel II, 44)
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.