Günümüzde tartışılan konulardan bitini kuşkusuz yönetmek ve yönetilmek oluşturmaktadır. Sonucu sistem değişikliğine dek uzanacak Referanduma çeyrek kala olayı bir kez daha irdelemek yararlı olacağı kanısındayız. Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin içeriğindeki iki anahtar sözcüğüm de, yönetmek ve yönetilmek kanısındayız.
Yönetmek nedir; Bir kurum veya kuruluşun yasalara, kurallara ve belli şartlara uygun biçimde işlemesini sağlamak, idare etmek, tedvir etmek.Birinin bir konudaki etkinliğine, çalışmasına yön vermek, birini yönlendirmek. Program ve oyunların yapımını, gerçekleşmesini sağlamak. Yönetim işi
…
Sıkça dile getirilen bir söylem vardır;
İktidar olunur, muktedir olunmayabilinir.
Sandıktan çıkmak yeter değildir, iktidar için muktedir olmak da gereklidir. Siyaset dünyasında bu bağlamda iktidar olmakla muktedir olmak ayrı terazilerde tartılmakta, tartışma konusunu oluşturmaktadır. Bu da
dönüp dolaşıp iyi yönetimle iyi olmayan yönetimi çağrıştırmaktadır. Yönetim ve yönetmek, hem sanat, hem bilimdir; daha çok siyasetle de ilintilidir. Yönetim-yönetme günümüzde çokça işlenen konulardandır.
İyi yönetmek ve yöneltilmek uyumlu bir kadro ve takım çalışması gerektirmektedir;
■ At, sahibine göre kişner.(Cervantes)
Yönetici ile liderlik kapı komşusudur.
Yönetici uygular,
Lider ise yenilik getirir…
Yönetici süreklilik sağlar,
Lider ise geliştirir…
Yönetici sisteme,
Lider insanlara dayanır.
Yönetici denetime,
Lider insanlara güvenir.
Yönetici işleri doğru yapar,
Lider ise doğru işi yapar.
(Warren Bennis)
…
İyi ve doğru yönetmekle koalisyon arasında olumsuz bağlantı kurmak yanlıştır.
Koalisyon demokratik yönetimlerin ana ayağından biridir, demokrasi kültürünün yerleşmesine de ivme kazandırır. Geçmiş dönemlerde koalisyonsuz hükümetlere de yakınmalar sür-git devam etmiş, yönetim zafiyeti hep dile getirilmiştir. Örneğin 80 yıllık Cumhuriyet döneminde Menderes, Demirel ve Özal Hükümetleri sert eleştirilere uğramış istikrar ve etkin yönetim konusunda uzlaşma formülü oluşturulamamıştır. Şimdi gündem de Başkanlık ya da Yarı Başkanlık
Sistemleri var. Çoğu siyaset bilimci ve yazar sistelerin gündeme gelmesini erken buluyor. Başbakanın bugünkü konumunun Meclisteki sayısal üstünlüğünden başkanlık ya da yarı başkanlık sisteminden güçlü olduğuna vurgu yapılarak tartışılması gereğine değiniliyor.
Sorunun, aslında muhalefetteki dağınıklık ve zayıflıktan kaynaklandığını ileriye sürenlerin sayısı az değil. Sorunu, iktidar alternatifinin henüz üretilemediğine bağlayanlar da var..
Fikir jimnastikleri yaparken yanıt bekleyen bir soru zihinlerde takılı kalmaktadır;
Başkanlık sistemi giderek otoriter sisteme dönüşür mü?
Demokratik gelenekleri tam oturtamamış ülkelerde Başkanlık sisteminin kimi riskler taşıdığı da asla yadsınmamalıdır.
Linz, ABD dışında başkanlık sisteminin otoriter rejimlerle bağlantı kurulabileceği savını ortaya atması, dikkat çekicidir.
Konfüçyüs’e hükümdar tarafından eyaleti yönetmesi için atanan öğrencisi öğüt almak için gelmiş. Konfüçyüs de o eyalet halkının nasıl kişiler olduğunu sormuş; yanıt almış;
“Şehirde idareleri zor güçlü kişiler var!”
Konfüçyüs de şu öğüdü vermiş;
“Ciddiyetle ve titizlikle en cesur ve asi olanlar el altına alınabilir. Yüksek kalplilik ve adaletle güçlüler kendi yanına çekilebilir. Sevgi ve saygı ile darda olanlara yardım edilebilir, yoksulların sevgisi kazanılabilir. Entrikacılar ise biraz tatlılık ama kesin kararlılıkla yola getirilebilir. Eğer bunları uygularsan yönetim zor bir şey değildir.”
…
Yöneticilikte başarı olmak için;
■ Düşünmeye vakit ayır; düşünce güç için kaynaktır.
■ Eğlenceye vakit ayır; eğlence gençliğin sırrıdır.
■ Okumaya vakit ayır; bilginin pınarıdır.
■ Duaya vakit ayır; dua, güç anlarda direnmenin desteğidir
■ Sevmeye vakit ayır; yaşamı tatlı kılar.
■ Anlaşmaya vakit ayır.
■ Gülmeye vakit ayır; gülme ruhun müziğidir.
■ Vermeye vakit ayır; vermek günün aydınlığıdır
■ İyi yöneticiyi kötüsünden ayırt etmenin tek yolu vardır: Geleceği yaratıp yönetmesi. (Harvey Jones)
***
Bir toplumda görülen gelişme ve yükselme hali o toplumun bütün değerlerini kapsar. Bilim, sanat, ticaret, ekonomi, endüstri, devlet, hukuk, ahlak, din, sosyal gelişmelerin ve yükselişin, ya da gerilemenin ve düşüşün gözlemlendiği başlıca alanlardır. Eğer bir toplumda iyileşme olursa sözü edilen alanların hepsinde kendini belli eder. Kötüleşme de böyledir. XVIII. ve XIX. asırlarda sosyal gelişme ve yükselmenin saiki ve itici gücü olarak sadece maddeyi ve maddi çıkarları öne çıkaran pozitivizm, materyalizm ve komünizm gibi ideolojiler ortaya çıktı. Manevi değerleri önemsemeyen, hatta horlayan bu ideolojiler XX. asırda etkilerini bir hayli kaybettikten sonra bile bunların uzantıları İslam ülkelerinde varlıklarını etkin bir biçimde sürdürdüler ve halen de sürdürmektedirler. Bu anlayışta olanların büyük bir kısmının devletin üst kademelerinde görevli olmaları ve aydınların çoğunun da onlarla aynı görüşte olmaları, toplumun manevi değerler sahasında bir boşluk meydana getirdi. Bu boşluk 1950’den sonra Kur’an Kursları, İmam-Hatip Liseleri, İlahiyat Fakülteleri, Yüksek İslam Enstitüleri, çeşitli cemaat faaliyetleri, dini yayınlar, vaizler, imamlar, müftüler ve din ve ahlak kültürü öğretmenleri aracılığıyla giderilmeye çalışıldı. Bu alanda epey mesafe de alındı.
1991’de Moskova merkezli komünizmin çöküşü dine ve manevi değerlere yönelişi artırdı. Bu durum siyaset alanını da etkiledi ve “Siyasi İslam” denilen bir kavram ortaya çıktı. Siyasi İslam’ın irtica sayılıp denetim altına alınması dini hayata da birtakım kısıtlamaların getirilmesine sebep oldu. Kur’an Kursları ile İmam-Hatip Liselerinin kapanma noktasına gelmeleri bu kısıtlamaların hem amacı, hem de sonucudur. İşte bu durum Türkiye’de henüz dini bunalım denilebilecek bir noktaya gelmemişse de dini sıkıntı ve sarsıntı denilen bir durumdadır. İnşaallah bir krize dönüşmeden bu sıkıntılı dönem aşılır.
…
“ Toplumların sıkıntılı ve bunalımlı dönemlerinde samimi mü’minlerin ve dindar insanların yapacakları çok şey vardır. Toplumu teskin, fitne ateşini söndürme başta gelen görevidir. İç karışıklıklara fitne denir. Hz. Peygamber (asm),
buyurmuştur. Böyle zamanlarda eylemsizlik en iyi eylemdir. Fakat toplumun gerilemesi, yıkıma ve çöküşe gitmesi fitneden farklıdır. Toplum çöker ve mahvolurken buna seyirci kalınamaz. Herkesin elinden geleni sonuna kadar yapması gerekir.Eğer bir toplum sahip olduğu yüksek manevi değerleri korursa Allah Teâlâ onları çöküşten korur. O halde yapılacak şey Müslüman toplumun kimliğini oluşturan manevi değerleri geliştirmek sağlamlaştırmak.
İnsanlar her zaman layık oldukları yönetim tarzıyla yönetilirler, kendileri iyi olurlarsa yöneticileri de iyi olur, kötü olurlarsa yöneticiler de kötü olur. Zira yöneticiler halkın içinden çıkarlar ve onların bir parçasıdırlar..
Toplumdaki kötülüklerin, haksızlıkların ve yolsuzlukların sorumlusu olarak sadece yöneticileri ve aydınları görmek yanlıştır. Kötü gidişattan herkes sorumludur. Zira bunda genel olarak herkesin az ya da çok payı vardır. İyileşmenin ve düzelmenin şerefi de hem yönetenlere, hem de yönetilenlere aittir. Zira toplum yöneteni ve yönetileni ile bütündür.
Mevlana’daki şirk..
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.