Yürü bre yalan dünya,
Sana konan göçer bir gün.
İnsan bir ekin misali,
Seni eken biçer bir gün.
Yer üstünde yeşil yaprak,
Yer altında kefen yırtmak.
Yattığımız kara toprak,
O da bizi atar bir gün.
(Son günlerde güftesi Karacaoğlan’a ait bu şarkıyı sıkça dinliyorum. Dünyayı ve onun geçiciliğini hem söz ve hem his olarak pek güzel anlatıyor. Youtube de var)
İnsanoğlunun ezelde başlayan yolculuğunun varacağı yer, ebediyettir. Ebed; ne milyarlarla, ne trilyonlarla, ne de katrilyonlarla ölçülebilecek bir zaman dilimidir. O, sonsuz bir vakittir. Ve biz, bu sonsuz âlemdeki yerimizi/makamımız bu kısa dünya hayatında kazanacağız. İnancımız, amellerimiz, ahlâkımız ve insanlarla olan ilişkilerimiz, o ebedî yurttaki makamımızı belirleyecek.Bu sebeple, bu dünyadaki zamanımız az ama çok kıymetlidir.
Yaratılmışız ve Yol Gösterilmiş
Bizi ve bütün kâinatı yoktan var eden Yüce Rabbimiz, yalnızca bu görünen âlemi değil, mahiyetini tam olarak kavrayamadığımız, ama varlığını bildiğimiz sonsuz bir başka âlemi de yaratmıştır. Biz insanlara ise akıl nimeti vermiş, bizleri diğer varlıklardan farklı ve üstün kılmıştır. İnsanlara kurtuluş yolunu, gönderdiği peygamberler ve indirdiği kitaplarla göstermiştir. Çünkü Rabbimiz istiyor ki insan doğru yolu bulsun, kendisini tanısın, böylece Yaradan’ını da tanısın. Zira denilmiştir ki:
“Kendini bilen, Rabbini bilir.”
Peki, kendini bilmek nedir?
Bu, Rabbimizin bize emanet olarak verdiği bedenimizi, organlarımızı ve manevi yönümüzü tanımak; bunları yaratılış gayesine uygun şekilde kullanmak demektir. Kendi hakikatini tanıyan insan, evrenin sırlarına da daha derinlemesine vâkıf olur.Ve işte o zaman şu gerçeği fark eder: Biz yoktuk, hiçbir şey yoktu. O vardı. O, diledi ve “Ol!” dedi. Her şey o emirle var oldu. Bizleri yokluktan alıp, ruhlar âlemine; oradan babalarımızın sülbüne, annelerimizin rahmine, ardından da şu fânî dünya durağına getirdi. Şimdi sekiz milyar insan bu dünya durağında bekliyor. Vakti gelen, ömrü dolan herkes sırayla kabir durağına geçecek. Ama yolculuk burada da bitmeyecek. Sırada haşir, mizan, sırat var… Son durak ise ya Cennet ya da –Allah muhafaza– Cehennem olacak.
Ebedî Yurdumuz Cennet Olsun İstiyorsak
Ahirette ebedî mekânımızın Cennet olmasını istiyorsak, bu dünyada sağlam bir inanç, ihlasla yapılan ibadetler, kuşatıcı bir ahlâk ve ölçülü, adil, merhametli bir muamelat (insan ilişkisi) içinde olmalıyız. Güzel ahlâkın en önemli dallarından biri de şükürdür. Gerçek şükür, nimeti tanımakla başlar. Nimetin varlığını kavramak, yokluğunu düşünmekle mümkün olur.
Şükür Nedir, Neye Şükretmeliyiz?
1. İnsan olarak yaratılmış olmak:
Rabbimiz bizi bir taş, bir böcek, bir ağaç olarak da yaratabilirdi. Bize insan olma şerefi bahşetti. Bu nimet için ne kadar şükretsek azdır.
2. Varlıkta hiçbir payımız olmaması:
Ne var olmayı biz istedik ne nasıl biri olacağımıza bizler karar verdik. Bize verilen can, ruh, beden, akıl ve organlar tamamen Allah’ın lütfudur. Bütün bunlar için hamd ve şükür etmek bizim asli vazifemizdir.
3. Farkındalıkla dua etmek:
Ağızdan çıkan her şükür kelimesi, bilinçli bir duaya dönüşmeli. Örneğin: “Ey Hâlık-ı Zülcelâl olan Allah’ım! Bana yürümem için ayak, tutmam için el, görmem için göz, tat almam için dil, düşünmem için akıl, hissetmem için gönül verdin. Ciğerim, böbreğim, kalbim, beynim… Hepsi Sen’in lütfun. Bunları elde etmek için hiçbir emek sarf etmedim, hepsini Sen verdin. Sana sonsuz şükürler olsun. Bazen fakirlik, bazen hastalık, bazen gaflet bize bu nimetleri unutturabiliyor. Oysa bir an için düşünelim: Eğer ayağımız olmasaydı sevdiklerimize nasıl ulaşırdık? Eğer gözümüz olmasaydı çocuklarımızı, annemizi, babamızı nasıl görürdük? Eğer aklımız, gönlümüz, duyularımız olmasaydı, bu hayatı nasıl yaşardık?”
Sonuç: Kendini Tanıyan, Yaratan’ını Tanır
Bu satırlarla birlikte, şu sözü yeniden ve daha dikkatli bir şekilde düşünelim:
“Kendini bilen, Rabbini bilir.” Kendini tanımak, varlığı, hayatı, ölümü, ukbâyı ve Allah’ı anlamanın anahtarıdır. Hayatın geçiciliği karşısında ebedî yurdumuzun kıymetini anlamak ise bu dünyayı gerçek değeriyle yaşamamıza vesile olur.
Kaynak: Lütfi Ayhan
Kara leke hastalığı
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.