Vefa yine kalabalıkların arasında ezildi kaldı. Yine kalabalıklara, boş laflara kurban gitti. Kendini göstermek isteyenler, izdiham yaratmayı marifet sayanlar, vefayı susturdular.
Adeta, elini-kolunu bağlayıp, ağzını bantlandılar!
Bizim olduğumuz yerde, vefa da kim oluyor dediler.
Vefa biziz!
Böyle muhteşem bir kalabalık vefa göstergesi değilse nedir?
Vefa ithal edecek değiliz ya!
Garibim vefa, nezaketiyle, zarifliğiyle, nazikliğiyle çekildi aradan!
Vefayı konuşturmama adına, vefası olmayanlar, vefasızlar konuştular!
Sanki dostlar alışverişte görsün diye cümbür cemaat toplanılıp gelinmişti!
Kızan da olmasın, küsen de mantığı hakimdi her yerde…
Böyle davrandığımıza bakılmasın, bizim niyetimiz halisane, biz açtığımız pankartlarla ne demek istediğimizi gösterdik, demek istiyordu pankartlarda yazılı olan mesajlar!
Dün, hemşerimizi karşılarken de, bugün uğurlarken de, kimin yanında olduğumuz bilinsin istedik denmişti!
Bu mesaj sayfalara net bir şekilde konuldu yeni nesil vefakarlarca!
Vefayı meraklı gözlerle arayanlar, göremediler vefayı…
Göremezlerdi de…
Rastlayamadılar, şehrin sokaklarında!
Vefa eşittir selfie oldu çünkü.
Vefayı gösterme yöntemi mi, şekli mi değişti diye düşündü birçok kişi…
Vefalı olan birkaç kişinin gözlerinde yaşlar vardı…
O gözyaşları, vefayı hatırlattı geçti, lakin, yeni nesil vefakarlar ne bilsinlerdi vefanın gözyaşları içinde saklı olduğunu!
Vefalı olduklarını söyleyenlerin gözlerinde ne olduğu bilinmeyen pırıltılar ve ellerinde kameralı son model telefonlar vardı!
Her anı kaydettiler.
Her anı paylaştılar!
Her paylaşımdan kendilerine bir şeyler çıkardılar!
Beğeniler geldi…
Yorumlar alt alta dizildi!
Vah!.. vah!.. Tüh!… tüh!… denildi.
Oysa, şehrimiz vefa tarafından sınandı.
Vefa’dan imtihan oldu.
Geçip geçmediğimizi, yada kalıp kalmadığımızı zaman gösterecek!
Bu vefa, Nasreddin Hoca’nın Timur’un otağına varmasına, ardına baktığında kimsenin olmadığını gördüğüne benzedi diyenler oldu.
Beklemeleri, karşılamaları, konvoyları, ziyaretleri, şehir içi turları ve uğurlama faslını kaydedip, paylaşanların, biz vefamızı gösterdik, yemin olsun anında paylaştık diye övünenler oldu.
Tarih bunları da yazacak diyen ekâbirler…
Böyle zamanlarda esas olan, suya sabuna ve zülfüyare dokunmadan geçmek lazım diyenler…
Elleri cebinde seyredenler, oldu.
Hepsini sınadı vefa!
Bu şehre hep beraber vefa şehri diyorduk ya…
Adı vefa olan birkaç sokaktan başka vefa yok diyenler de olmadı değil!
Vefalı davranmak konusundaki sorulara bomboş gözlerle bakanlar, karar vermişler, düşünecekler ve düşündükten sonra öyle cevap vereceklermiş!
Vefa bu şehirden geçerken, isler-sisler, vesveseler bu şehri derin-derin düşündürüyorsa, şehrin değil amma şehre yön verenlerin işi bir hayli zor demektir.
Ayıp olmasın diye, alem, el alem laf-söz etmesin diye meydana çıkanlar, işi ne yardan geçeriz, ne serden babında bir noktaya getirerek, işin içinden sıyrılmayı denediler!
Olmadı!
Bu kantar, bu sıkleti çekmedi!
Vefalı duruş göstermesi beklenenler ve gerekenler, duruşun vefa kanadından uzakta durmaya özen gösterdiler. Oy veren insanların duruşunu ve samimiyetini görmekti esas olan, ancak onu görmeye zamanları yoktu!
Konya evladına sahip çık, diyen Konya STK’ları yeni durum ve yeni şartlara göre duruşunu ve durumunu hemen değiştirdi diyenler oldu.
Vefalı duruş, Cuma namazında Kapu Camiinde hemen arkasında ki safta namaz kıldık. Havaalanından uğurlamaya kadar her yerde beraberdik, bizden bu kadar, buraya kadar babında bir duruş sergilemek değildi.
Vefalı duruş, Cuma günü yaşananlarla birlikte anlamını kaybetti, yerini yeni nesil vefaya ve duruşa bıraktı!
Vişne