Kişisel gelişimini sağlamayan toplum üyeleri köleliğe mahkumdur! Binlerce yıldır hayatın akıp gittiği bu gezegende birçok şey var oldu. Hayvanlar, bitkiler ve insanlar… İnsanoğlu yaşamak için kendine yeni yeni yöntemler aradı. İlk başta toplayıcılık için ekipmanlar üretti, ardından avlanmak için… Topladı, avladı, aile kurdu ve üredi… Yıllar yıllar sonra gelişen, kalabalıklaşan insanoğlu bir arada yaşamaya mecbur kaldı. Evlerini dip dibe yapıyor, yeni silahlar üretiyor ve toplu olarak kendilerini koruyorlardı. Doğanın ağır yaşam koşulları onları buna mecbur etti. Fakat bunca insan nasıl olucaktı da bir arada anlaşma içerisinde yaşayacaktı? İlk toplu yaşam yeri olarak gösterilen Çatalhöyük’te toplam 8 bin üzerinde insanın yaşadığı tahmin ediliyor. O şartlar altında devasa bir kent! O günlerden beri toplu yaşamla ilgili zorluklar yaşanıyor, çözümler aranıyor. Bir ev metaforu üzerinden bu konuyu işlersek daha iyi anlaşılacaktır. Kalabalık bir ev ahalisi düşünelim. Yaşlar, cinsiyetler, düşünceler ve zevkler başta olmak üzere her şeyleri farklı. Kimi sesli müzik dinlemeyi seviyor, kimi sessiz ve sakin bir klasik müzik… Kimi güzel bir bifteğe bayılıyor kimi ise ferah bir salataya… Peki bunları bir arada tutup aynı şeyleri nasıl sevdireceğiz? İşte toplum yönetimini anlamak bu metafor kadar basit ama bir o kadar da karmaşık bir işlemdir. Çözüm şöyle getirildi; vejetaryen olmak ayıptır! Böylece artık, herkes biftek yemeye mecbur(!) Şimdi aile içerisinde bir şeyleri yönetmek çok daha kolay. İşte buna görünmeyen çizgiler diyorum. Eğer toplumun yaşam alanına görünmeyen çizgiler çekerseniz insanlar özgürce(!) yaşadıklarını zannederek ömürlerini sürerler. Nedir bu görünmeyen çizgiler? Kültür, din, siyaset, reklamlar… Bireyselleşemeyen insanlar dayatılan kurallarla yaşamaya ve başkalarının hayal ettiği dünyaya hizmet etmeye mahkumdur. Kurallar insanları toplu hale getirmeye ve yönetilmeye iter. Dini gruplar, mitingler, konserler vs… Bunlar insanlara güven hissi verse de altında yatan anlam çok daha derindir. Tek tip zihinler yaratma çabası! Sistemi koruyacak bazı yöntemler, tabi ki gerekliydi. Toplum içinden seçilen silahlı gestapolar bunun için ideal çözümdür. Bu gestapolar bizler arasından seçilen insanlardır. Onlar kuralları sonuna kadar korumaya adeta yemin etmiş bir çeşit gönüllüdür. Silahları ise “ayıp, günah, elalem ne der” vs. gibi söylemler… Her daim görev başında olup sadece çevrelerini gözler, bulduklarını eleştirirler. İşte sistem şimdi tamam! Kendi dinamiklerini sağlamış sonsuz bir döngü… Mekanizma kendi içerisinde işliyor, kendi kendini tamir ediyor. Hatasız(!) bir sistem! Ülkece şu şartlarda bireyselleşmenin en imkansız olduğu dönemleri yaşıyoruz. Artık insanlar her olaya sadece iki seçenek üzerinden bakıyor. A cemaati B cemaatini ‘günahkar ve yoldan çıkmış’, A partisi B partisini ‘yalancı’ olarak addediyor… Sizce de yaşamın kuralları bu kadar da düz mü? Hayat düz olmasa da kalabalıkları yönetmek işte bu kadar basit! Yediklerinize, tatil yerinize ve evlerinize bir dönüp bakın. Herkes ve her şey birbiriyle aynı. Eğer bir yer tatil beldesi olarak seçildi ise oranın güzel olması gerekmez. İyi bir reklam ve özenti gerekir. Bu da yönetim kurallarından bir tanesi… Birey olarak düşünmeyi ve yaşamayı öğrenemeyen toplumlar hiçbir zaman gelişemeyecek. Her gelen seçenek ile bir sağa bir sola savrulacaklar. İşte okulların, ebeveynlerin öğrenmesi ve öğretmesi gereken nokta budur; insanoğlu özgür bir canlıdır! Kendi kendine öğrenir, yaşar, üretir… Gruplar halinde yönetildikçe, büyük adımlar atamayacağız… Özgür zihinler her ülkenin temel taşıdır! Sevgi ve saygı ile… mutlumuhammethabib@gmail.com
LİBYA LİBYALILARIN OLMALI
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.