Konya AÇIK 33°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

SAĞLIK BAKANINA MEKTUP

Sayın Bakanımız,
Ben meslekte 45 yılını tamamlamış bir pratisyen hekim olarak halen Konya’da bir özel hastanede başhekim/mesul müdür olarak görev yapmaktayım.
Tıp öğrenciliğim (1974-1980 yılları) ve meslek hayatım sürecinde hekimlik sanatının icrası itibariyle; sağlık hizmet sunucu ve hizmet alıcı tarafları dikkatle analiz etmişimdir. Son 22 yıl içerisinde sağlıkta değişim ve dönüşüm hizmetleri olarak devrim mahiyetinde iş ve işlemler yapılmıştır.
Örneğin sağlık hizmet sunucu kurumların bir çatısı yoktu. Çok başlı, dağınık, entegrasyon-koordinasyon-işleyiş ve iletişim bağlarından yoksundu. Bağ-Kur, SSK, Emekli Sandığı vesair kurumların her biri bir telden çalıyordu.
Her eczanenin çekmecesinde onlarca Bağ-Kur, Emekli Sandığı ve SSK’ya ait Sağlık karneleri bulunurdu. İnsanlar eczanelerden kendi talepleri doğrultusunda çoğu zaman reçetesiz ilaçlarını alır, daha sonra bu ilaçlar reçete edilir ve küpürler reçeteye yapıştırılarak kurumlara iletilirdi. İlacın fiyat küpürü herhangi bir karne üzerinden devlete, ilacı ise üzerine yeni etiket yapıştırılmış kutusuyla köylüye satılıyordu. 1990’lı yıllarda benim de şahit olduğum hatta mücadelesini yaptığım fırıldaklar dönüyordu. Günlük haftalık ilaç fiyatlarındaki hareketlilik nedeniyle eczanelerde matbaa makinesi gibi ilaçların fiyat etiketleri üzerine 2-3-4 kat yeni fiyat etiketleri yapıştırılırdı. Her zaman mesleğine ve kendisine saygı duyduğum dürüst eczacılarımızı tenzih ederim. Çekmeceler içinde bulunan karneler üzerinden ilaçlar reçete edilerek haksız kazançlar ve suistimaller yapılıyordu. Karne sahiplerinin çoğu zaman bu işlemlerden haberi de olmuyordu.
Benzer örnekleri onlarca yüzlerce çoğaltmak mümkündür.

Bugün sağlık hizmetleri tek çatı altında toplanmış ve dijital elektronik kontrol sistemi yerleştirilmiş Türkiye’nin en ücra köşesindeki bir sağlık kurumu diğer sağlık kurumları ile entegrasyon-koordinasyon-işleyiş ve iletişim bağına kavuşmuştur.
E-reçete sistemi getirilerek ilaç takip sistemine geçilmiştir. Sağlık karneleri ortadan kalkmış, bir ilacın fabrikadan çıkışından itibaren kimin elinde ve kaç adet olduğu tüm eczanelerde görülebilir hale gelmiştir. Bu durum birçok ilaç suistimallerini büyük ölçüde önlemiş, bir ölçüde ilaç israfının önüne geçilebilmiştir.
Daha pek çok olumlu uygulamalardan bahsetmek mümkündür

Sayın bakanım,
Mektubuma yeni bir sayfa açarak devam etmek istiyorum. Bu sayfada yukarıdaki gibi iç açıcı uygulamadan bahsedemeyeceğim.
Sağlık hizmet sonucular camiası itibariyle fecaat ve infial uyandırıcı, motivasyonu ve vicdanı kemirici parazit mahiyetinde bir yönetmenlik maddesinden bahsedeceğim.
Doktor kimlikleri ve poliklinik muayene odaları üzerinde barkod yerleştirilme uygulamasından söz ediyorum.
Konya valiliği/ il Sağlık Müdürlüğü tarafından gönderilen; “31-2025 tarih ve 3298 sayılı resmi gazetede yayınlanan özel hastaneler yönetmeliği hasta hakları başlıklı 40 maddesi 4 fırkasında özel hastanelerde hasta odaları, poliklinikler ve bekleme salonlarında hastaların geri bildirimde bulunabileceği Sağlık Bakanlığı iletişim merkezi ile entegre barkod bulunması zorunludur” hükmü yer almaktadır.
Söz konusu barkodlar doktor ve hastaneye ait bilgi içerikli olacak ve isteyen hasta hasta yakını bu barkodu telefonunda okutarak anında veya istediği bir zamanda Sağlık Bakanlığına şikayet bildiriminde bulunabilecek” denilmektedir.
Şimdi bu uygulamanın mentalitesi ve pratikliği ile ilgili analitik yorumumu yapmak istiyorum.
Bu uygulama bir defa derinlemesine düşünüldüğü zaman; “hekim ve sağlık camiası çalışanlarımızın kontrol altına alınamayan, güvenilirlikten yoksun, sağlık hizmeti üretmeyen, üretemeyen bir camia olduğu kanaatini yansıtmaktadır. Bu nedenle kontrol altına alabilmek için güçlü bir ispiyon sistemi kurup camianın hakkından gelinebileceği anlayışını” ima etmektedir.
Bu yönetmeliğin ne amaç ne de sonuç bakımından uygulanabilirlik pratiği yoktur.
Şöle ki;
En iyi yaklaşımla belki şu amaç edinilmiş olabilir. “Doktorların sağlık kurumlarının ve çalışanlarının sağlık hizmet alıcısı muhatapları tarafından sürekli takip ve kontrol edildikleri imajını yaratmak.”
Bir hasta veya hasta yakını hekimin karşısına geçti “Doktor bey şöyle durun yaka kartınızdaki barkodun fotoğrafını alacağım” dedi. Doktor da ooo! maşallah ne kadar güzel dedi ve barkodun fotoğrafını çektirdi. Böyle mi olacağını sanıyorsunuz?
Sayın Bakanım, bu böyle olmayacak, doktor en hafifinden hastanın odasını terk etmesini söyleyecek, ya da suratına Osmanlı tokatını indirecek. Akabinde medya unsurları “işte hastaya tokat atan doktor” manşetiyle rezaleti köpürtecek. Siz acaba bundan ne kadar memnuniyet duyacaksınız çok merak ediyorum.
Hasta ve hasta yakını bu barkodu okuttu ve telefonuna sarılarak şikayetlerini döktürmeye başladı. Hasta ve hastalık psikolojisi içerisinde, ya da şikayet etmiş olmak ve işgüzarlık yapmak adına döktürdü de döktürdü. Bu binlerce kişiden ve yüzlerce kurumdan gelmeye devam etti. Siz bu portallar üzerinden neyi, kimi, ne zaman, nasıl değerlendireceksiniz.
Velev ki değerlendirdiniz doktora kuruma geri bildirimde bulundunuz.
Onlarca, yüzlerce, belki binlerce doktora ve kuruma bu geri bildirimler hizmet sunucularda nasıl bir tepki oluşturacak, motivasyon kaybettirecek ve vicdani muhasebe içerisinde burkulmuş yürekle nasıl hizmet üretebilecek bunları hiç düşündünüz mü?
Şimdi size birkaç örnek anlatacağım;
Bir gün odama bir hemşire kızımız ağlayarak geldi.
-Ne oldu kızım niye ağlıyorsun ne hayır dedim
“-hocam bir erkek hastaya enjeksiyon yapacaktım, sedyeyi gösterdim buyurun dedim. Edepsiz bir beden dili ile “ayakta mı yapacağız yatarak mı” dedi.
-Sen ne yaptın dedim.
“ağlaya ağlaya enjeksiyonu yaptım” dedi.
Simdi bu kızımız çantayı bu çakalın kafasına geçirdi ve ve çakal telefonuna sarıldı size şikayet etti.
Siz de geri bildirimde bulundunuz kurumu ve hemşiremizi uyarmaya kalktınız.
Siz burada hangi kurumdan ve hangi hemşireden motivasyon bekleyebilirsiniz.
Bir başka olay:
Yanılmıyorsam 10 yıl öncesiydi. Trabzon’da yoğun bakımda yatan bir hasta 85 yaşları civarında vefat etmişti. 18 yaşında torunu bu ihtiyarın emekli maaşını oluyordu. Bu çakal yoğun bakım Doktoru anestezi uzmanını hastanenin çıkışında boynunu keserek katletti. Şehidimize Allah’tan rahmet niyaz ediyorum.
Doktora ve sağlık çalışanlarına halen bu şiddetler devam ederken -milletimizi tenzih ederek söylüyorum- içimizde çakalların bulunduğu bir ortamda bu uygulamayı nasıl göze alıyorsunuz akıl erdiremiyorum.
Sayın bakanım, bu örneklerin onlarcasını yüzlercesini çoğaltmak mümkündür.
Yaklaşık 3 yıl önce bir Covid -19 salgını sürecini yaşadık. Başta doktorlarımız hemşirelerimiz ve sağlık çalışanlarımız olmak üzere destanlar yazılacak bir hizmet performansı sergilendi. Birçok ülkede hastalar tırlarda ve konteynırlarda ölüme terk edilirken bizim sağlık ordumuz aylarca evine gidemedi, çocuklarını göremedi, bir duş dahi alamadı. Mesleği aşkına, vicdan ve merhamet duyguları içinde canhıraş hizmetler vererek binlerce insanımızı sıhhatine kavuşturdular. Yüzlerce hekimimizi ve sağlık çalışanımızı şehit verdik. Hepsini rahmetle ve minnetle yad ediyoruz.
Sayın bakanım, bu yönetmelik maddesinin ciddi şekilde amaç ve sonuç boyutu itibariyle analiz edilmeksizin tamamen duygusal, subjektif mentalitede hazırlanmış olduğu anlaşılmaktadır.
Hekim vicdanını kemiren, motivasyonunu kıran, hizmet aşk ve ateşini sönümlendiren sosyal bir iç parazitidir. Hekimi kurumu ve sağlık çalışanlarını aşağılayıcı bir ispiyon sistemidir.
Derhal, süratle bu madde yürürlükten kaldırılmalıdır.Camiamızın yüreğini burkan vicdanını sızlatan yaklaşıma son verilmelidir.
Elbette kurumların denetimi çok değerlidir.
Sağlık bakanlığımız köklü, örgütlü, dikey ve yatay yönetim boyutu itibariyle teşkilatlı bir kurumdur. İl Sağlık müdürlüklerimiz ve hastane mesul müdür ve yönetim birimlerimiz entegredir ve koordinasyon işleyiş ve iletişim içindedir. Bu unsurlarla denetim sağlamak son derece kolay verimli ve başarılıdır.

Bir atasözü ile son cümlemi noktalıyorum;

“MARİFET İLTİFATA TABİDİR
İLTİFATI YOKSA MARİFET ZAYİDİR”

Hekimlerimiz,
camiamız her zaman iltifatı hak eden emekçilerimiz ve yiğitlerimizdir.
Tüm hekimlerimize en içten sevgi ve saygılarımı sunar başarılar dilerim.

Sayın Bakanım, umarım size yazdığım mektubun tamamını okursunuz ve gerçekçi bir muhasebe ve analizle yaklaşarak bu garabet maddeyi kaldırırsınız.
En içten sevgi saygı ve selamlarımı arz eder başarılar dilerim.

Kaynak: Kudsi ÖNCÜ

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

AİLE YILI İLE İLGİLİ İKİ FAALİYET

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.