Konya
°C
Yeni Meram

ÖĞRETMENLERE SAYGI MI KALDI DA GÜNLERİ KUTLANIYOR?

ÖĞRETMENLERE SAYGI MI KALDI DA GÜNLERİ KUTLANIYOR?-Ümit Sürmeli-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
25.11.2017 07:19
24.11.2017 16:20
0
7237
ABONE OL
Öğretmen şamar oğlanı oldu. Öğretmen siyasilerin oyuncağı oldu, Türk Milleti’nin çocuklarının öğretmeni olduğu unutturuldu. Öğretmen velilerin oyuncağı oldu. Veli ödediği paranın karşılığı olarak görmek istediği çocuğundaki başarıyı bulamaz ise bunun acısını öğretmenden çıkarmayı hak biliyor. Velinin bu isteği ise işlettiği ticarethanedeki getiride aklı olan okul sahibi işletmeci (EĞİTİMCİ DEMİYORUM) hak edilmeyen notları verdirmeyi ve müşterisini kaçırmamayı düşünüyor. Öğretmeni veli emir eri olarak görüyor ve neredeyse ‘Gelin, dersi siz anlatın!’ deseler hemen atlayacak! Veli, öylesine küstahlaşıyor ve öylesine saçmalıyor ki devletin kendine tanıdığı, öğretmeni aşağılama hakkını kullanarak, okulları soruşturma ve şikayet etme yuvasına çevirmiş durumda. Öğrencinin kıyafetine karışamazsın, öğrencinin saçına, makyajına, ojesine, takısına karışamazsın. Bilinen amaç uğruna, okulları sosyete pazarına çevirdiler! AMA Öğrencinin bahçede erkek arkadaşı ile oturmasına, gülmesine, oyun oynamasına karışır, cinsiyet farkını küçücük beyinlere işler, kız öğrenciye kadın olduğunu, erkek öğrenciye de onun kendisi için ‘Cinsi Latif’ olduğunu belirtmek için siyasi irade olarak elinden geleni ardına koymaz. Eğitimi yaz-boz tahtasına çevirir, bu arada hem eğitimle hem de öğretmenlik kariyeri ile oynandığını başı dönmüş velilere hissettirmez! Öğretmenlik mesleği, Cumhuriyetimizin kurucusu, savaş meydanlarında 19 yaşından beri mücadele veren ve meydan savaşları ile mareşal rütbesini sözde değil özde, başkomutanlık rütbesini sözle değil, bilgisayar başında atari oynar gibi değil gerçek düşmanla çarpışarak kazanan Mustafa Kemal Atatürk için öylesine önemliydi ki, “Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” özdeyişi ile bu mesleğin bir milleti yeniden var edeceğini veya var olan bir ulusu kimliğini yok ederek millet olmaktan çıkarıp ümmet haline getireceğini haykırmıştı. Böyle özel bir meslek için Köy Enstitülerini hayata geçiren ATATÜRK, bu okullarda yetişen kırsal kesimin, ‘BU MİLLETİN EFENDİSİDİR’ dediği köy çocuklarını eğiterek, köylerine gidip ziraatte, tarımda, hayvancılıkta, eğitimde, sağlıkta, hayvan sağlığında, sanatta, tiyatroda, her türlü müzik konserleri vererek, folklor gösterileri sunarak köylerine ışık saçmalarını, ilim, bilim, irfan orduları olarak Anadolum’u geliştirmelerini sağladı. Köy Enstitüsü mezunları köylere kalkınma modeli olarak sunuldu ve kısa zamanda benimsendi. Korktu batı, korktu ABD ve her zamanki gibi devrimlerin düşmanı, yeniliklerin, ilmin, bilimin, fennin, uygarlığın düşmanı, batmış, tükenmiş, vatan topraklarını, demiryollarından, bankasına kadar, denizyollarına, limanlarına kadar her şeyi batılı devletlere peşkeş çekmiş Osmanlı yanlıları, hilafet yanlıları, saltanat yanlıları, çöreklendikleri Demokrat Parti’de ve Menderes’in takımıyla ellerinden geleni ardlarına koymadan, bu irfan yuvalarının çoğaltılmasını, açılmasını mecliste engellediler. Sonra da bu vatanın çocuklarına, Türk Milleti’ne, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ne, Türk Köylüsü’ne, Anadolu İnsanıma, en büyük ihaneti yaparak, büyük bir keyifle bu irfan yuvalarını, Köy Enstitülerini kapattılar. Öğretmen yetiştirilmesi için açılan ÖĞRETMEN OKULLARI da karşı devrimci, bağnaz, çağdışı kafaları kızdırdı ve CHP’de bu ihanete alet oldu. Mustafa Üstündağ adlı Milli Eğitim Bakanı öğretmen okullarını mezara gömdü. Mezara gömülen aslında çağdaş cumhuriyetti. Sonra ne mi oldu? Orta okulu bitirenler 3 aylık kurs gördüler sınıflara girdiler. Kız Meslek, Erkek Teknik, lise ve dengi okul mezunları ve işletme, veteriner hekimlik, iktisat, ziraat vb çeşitli üniversite mezunlarına masum, pırıl pırıl, el değmemiş birer elmas, pırlanta değerindeki beyinler öğretmenlik mesleği için çok gerekli olan sosyoloji, toplum sosyolojisi, psikoloji, eğitim psikolojisi, eğitim bilimleri, çocuk edebiyatı, sağlık bilimleri, davranış bilimleri gibi mesleki dersleri sadece 3 ay süreyle alarak sınıf öğretmeni oldular. Dönemin Milli Eğitim Bakanlığı müsteşarına bir mektup yazdım ve kendisine -Madem her önünüze geleni sınıflara eğitimci diye alıyorsunuz ben de apandist ameliyatı yapmak istiyorum. Siz beni insan sağlığı söz konusu diye ciddiye almayacaksınız biliyorum ama siz de bir milletin tüm fertlerinin ve bir ulusun geleceğini yok ederek, milyonlarca insanın yok olmasını, omurgasızlaşmasını, millet olma ülküsünü unutmasını sağlıyorsunuz dedim. Okula girilince etek döpiyesli, aşırı makyajı olmayan, eteği diz ortası, saçları abartısız ve tertemiz kıyafetli bayan öğretmenler, takım elbiseli, traşlı, pırıl pırıl aydınlık yüzlü, güven veren müdürler, müdür yardımcıları ile erkek öğretmenler. Öğrencilerin giysi farkı yok. Öğrencilerin hepsinin saçları tertemiz, Öğretmen gerekirse bit kontrolü yapar, kulak, boyun, giysi temizliğine tırnak temizliğine bakar. Okul eğitim yuvasıdır. Okul hayata hazırlıktır. Hele hele ilkokul, okumayı, yaşamayı, doğayı, ailesini, çevresini, komşularını, vatanını, arkadaşlarını sevmeyi öğreten, toplu yaşama kurallarını öğreten, paylaşmayı, yardımlaşmayı, iyiliği, Tanrıyı korkarak değil severek tanıyan ve onun yarattıklarına saygı duyan nesiller yetiştirerek bir ulusun ayakta kalmasını sağlayan geleneklerinden, göreneklerinden kopmadan çağı yakalamasını sağlayan en önemli unsurdur. Diye konuşan ve hem davranışı hem de dış görünüşü ile aydınım diyen öğretmenlerimiz bugüne dek sanatta, edebiyatta, tıp, fen, bilgisayar, mühendislik, mimarlık, hukuk alanlarında ve mülki amirlerin yetişmesinde devlet ciddiyetini kazanmış nesilleri yetiştirdiler. Artık yaz-boz tahtasına dönüştürülen bu eğitim sistemi ile bu ulustan ne sanatçı, ne şair, ne yazar ne de bilim insanı yetişmez. Sınavları bile düzene sokamayan ve ilkokulu, orta eğitimi darmadağın eden bir zihniyetle ancak başımıza daha neler gelecek diye düşünürüz! Atatürk demiş ki, Eğitimdir ki bir milleti, hür bağımsız, şanlı yüksek bir toplum halinde yaşatır veya bir milleti kölelik ve yoksulluğa terk eder. Okullarda zenginin çocuğu özel servislerde, okulda sabah kahvaltıları, mükellef öğlen yemekleri, spor salonları, yüzme ve basket salonları ile eğitimde ayrıcalık olmaması gerekirken, gariban öğrenciler ise yırtık ayakkabılar, yarım gün dersler, spor salonsuz okullar, ısınamayan sınıflara taşınan evden odunlar, gübreden yapılan yakacaklar koltuklarında, yayan yürünen uzun yollarda eğitime ulaşma çabaları. Bunun adı nedir bilmeniz gerekir. Bir ulus yüce Tanrının kendine bahşettiği çok özel bir insana dünya liderine sırtını dönerse, onun söylediklerine kulaklarını tıkarsa, millet olduğunu unutup, ümmet olma yolunu seçerse, adaletsiz bir eğitime çocuklarını teslim eder ve geleceğini feda eder.
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.