Konya Anadolu Selçukluların başkenti; kültürüyle, coğrafi konumuyla ve verimli topraklarıyla her daim devletlerin gözdesi bir şehir olmuş ve kendini hep ön planda tutmuştur. Konyamız tarihiyle oldukça eski bir yerleşke olup, yeraltı ve yerüstü tarihi eserlerle kaplıdır. Şöyle sokaklarında sakince yürüyüp etrafa biraz bakıldığında tarihi eserler insanın gözüne çarpıverir. Medreseleriyle camileriyle saraylarıyla binlerce yıllık bu şehir ne devletler ne toplumlar ne alimler gördü geçirdi… Selçukluların başkenti olmuş bu yüce şehrin mecazen başkenti Alaaddin Tepesi’dir desek yanılmış olmayız. Yapılan kazılarda birçok tarihi eser bulunmuştur. Bu da gösteriyor ki Alaaddin Tepesi Tunç Çağı’ndan beri bu şehir ve insanlar için merkezi olmuştur. Rumlar, Türkler ve nice başka eski toplumlar… Tunç Çağı’yla ve daha öncesiyle başlayan bu tarih yolculuğuyla ilgili pek fazla bilgi olmasa da çıkan kalıntılar şunu gösteriyor ki eski Konyalılar(!) burayı yurt edinip kullanmış.Ardından gelen Hititler ve Frigler de bu bölgeyi yaşam alanı olarak seçmişler ; Hatta bu dönem insanları bu tepeye Kawania adıyla bile seslenmişler. Sonrasında ise İkonion diye anılan bu şehir Doğu Romalılara da ev sahipliği yapmıştır. Doğu Romalıların buraya surlar ve binalar yapması da burayı kullandıklarının göstergesidir. Burada bulunan Rumlar ve Ermeniler bir çok kilise inşa etmiştir. Bu kiliselerden bir tanesi de Alaaddin Tepesi’ndeki kilisedir. Nedir ne değildir fazla bilgimiz bulunmasa da bir çok efsaneleri barındıran bu kilise bir Rus tüccar tarafından Amfilokios diye anılmıştır. Efsane o dur ki ünlü filozof eflatunun mezarı da buradadır diye anlatılır durur… Zamanla kilise saat kulesine çevrilmiştir. Ardından yine koruyamadığımız tarihi eserler arasına adını yazdırarak yıkılmıştır. Ve en parlak dönemine gelindiğinde Konya Anadolu Selçuklularına kucağını açmıştır.11 yy ile başlayan bu serüven haçlı seferi ile bir dönem kesilse de Selçuklular Konya ile bağını hiç kesmediği şuan bile gördüğümüz tarihi eserlerle sabittir. Selçukluların yerleştikleri yer de tercihen Alaaddin çevresi olmuştur. Bu bölgeye yerleşen Selçuklular nice eserle inşa etmiştir. Karatay Medresesi, İnce Minareli Medrese, Alaaddin Camii… Osmanlı döneminde ise yörünge biraz Mevlana Türbesi çevresine doğru kaysa da Alaaddin Tepesi yerini ve önemini hiç kaybetmedi. Cumhuriyet dönemiyle ise bazı projelerle bu çevre korunmaya çalışıldı. Sur kalıntılarını yağmurdan kardan vs gibi fiziksel şartlardan korumak amaçlı projeler geliştirildi. ODTÜ’den bir hocamız tarafından yapılan beton şemsiyeyi hatırlamayanınız yoktur sanırım. Strüktür itibari ile mühendislik olarak etkileyici olsa da çoğumuza garip gelmişti. Benim fikrimce de biraz garipti. Kocamanlığı ile tarihi birazcık eziyor gibiydi. Ve 2015 yılında başlayan restorasyon çalışmalarıyla ödüllü bir proje çıkageldi. Ama Konya halkından bir ödül alamadığı aşikardı. Mimar olduğumu bilenler defalarca burasının beğenilmediğini söylemişlerdir. Baya tepki çeken bir çalışma olsa da bakalım görelim neler ola… Şu günlere gelindiğinde ise başka bir noktaya parmak basmadan yazımı bitiremeyeceğim. Bu konuyu böyle değinmeden yazımı bitirirsem Alaaddin Tepesi ve çevresi birazcık buruk kalır diye düşünüyorum. Parmak basacak en önemli problem bu bölge ve çevresiyle ilgilidir. Özellikle çevresindeki çirkin ve alakasız işletmelerle bu tepenin canını yaktığımıza eminim. Çevresi ile birlikte bu tepenin birazcık yenilenmeye ve eskiye öykünmeye fazlasıyla ihtiyacı olduğu aşikar. Bazı çalışmalar açıklansa da Konya halkının kalbine su serpecek çalışmalar henüz ortaya çıkmış sayılmaz. Bakalım görelim belediyesiyle, bilim adamlarıyla, halkıyla bu şehre ve bu tarihe yakışır bir şeyleri ne zaman ortaya çıkaracağız?
Kıssadan Hisse: Şeytanın ipi gevşetmesi…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.