Konya AÇIK 16°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TORKU BİSKÜVİ

“İŞİTMİYOR MUSUNUZ SADE YAŞAMAK İMANDANDIR”

Bir gün, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashâbı onun yanında dünyadan bahsettiler. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Siz işitmiyor musunuz? İşitmiyor musunuz? Sade yaşamak imandandır; sâde hayat sürmek imandandır.” (Ebû Dâvûd, Tereccül 2. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 4)

Peygamber Efendimiz’in dünyaya ve dünyalıklara bakışını bilmek, öğrenmek ve uygulamak iki cihan saadeti elde etmek isteyen bizler için elzemdir.

Dinimiz, bu dünya hayatını devam ettirebilecek ve Allah’a kulluk görevini yerine getirebilecek miktarda yiyip, içmeyi, giymeyi, barınmayı, binit sahibi olmayı normal ve gerekli görmüş buna karşılık yiyecek, içecek ve giyim kuşamda ve diğer tabii ihtiyaclarda lüks ve israfa dalmayı asla tasvip etmemiştir.

İslâm, ne herkesin kıskanmasına ve buğzetmesine sebep olacak derecede lüks yaşamayı, ne de bunun aksine, son derece pejmürde bir görünüm sergilemeyi tasvip etmemistir.

Peygamberimiz ve Sahâbe efendilerimiz , sadece fakir ve yoksul oldukları dönemlerde değil, yönetimde bulundukları ve maddî imkânlara sahip olup zenginleştikleri dönemlerde de örnek sayılacak mütevâzî bir hayat sürmeye özen göstermişlerdir. Aynı şekilde Tâbiîn efendilerimiz ve onların önde gelenleri bu minval üzere hayat sürmüşler, bu görüş doğrultusunda nasihatlerde bulunmuşlardır.

Kendi döneminde komşusu olan ve dünyanın iki süper gücü olan Bizans’ı ve İran’ı dize getiren hazreti Ömer, yamalı elbisesini hiç cıkarmamıştır. Peygamberimiz sahabe ve Tabiin efendilerimiz dünyaya ve dünyanın süsüne, gösterişine, lüksüne, israfına aldanmamışlardır
BU KONUDA EN BÜYÜK ÖRNEK PEYGAMBERİMİZ OLMUŞTUR.

Başlıktaki söz Peygamberimizin hadisidir. Her konuda ümmetine örnek olan peygamberimiz bu konuda da büyük bir mücadele ile bizlere örnek olmuştur. Konu ile ilgili kur’an-ı Kerim’de şu ayetler :

“Ey Nebiyy Hanımlarına söyle ki: «Siz eğer dünyâ hayâtına ve onun zînetine tâlib iseniz gelin size biraz mal ve metâ vereyim de tatlılıkla, hüsn-ü sûretle bırakıvereyim. Yok eğer Allah’ı, Rasûlü’nü ve âhiret yurdunu istiyorsanız şüphesiz biliniz ki Allah Teâlâ sizin muhsin olanlarınıza büyük bir ecir hazırlamıştır».” (el-Ahzâb, 28-29)..”

ve onların tefsiri bize misaldir.
Hz. Peygamber’in örnekliğinden söz edilince O’nun İslam ailesinin nasıl olması gerektiğine dair bir açıklık getirilmesi de gerekli bulunmuştur. Eğitim, yönetim, denetim gibi işleri yüklenmiş kişilerin fert ve aile olarak örnek olmaları, söyledikleriyle yaptıklarının tutarlı bulunması birinci şarttır.

Peygamber aleyhisselâm birçok yönden bozulmuş, gerilemiş, yaratılış amacından sapmış insanlara, ezelî mesajı bir daha hatırlatmak ve öncekilerin yaptığı ıslahatı, ahlâk eğitimini tamamlamak üzere gönderilmiştir. Onun asıl amacı ve konumu aynı zamanda toplumuna lider olması sonucunu da getirmiştir. Bu sebeple muhatabı olan insanların gözü ona ve onun ailesine çevrilmiştir; her yaptıkları konuşulmakta, örnek alınmakta, duruma göre soru işaretleri oluşturulmaktadır.

Sayfanın bir yüzü böyle olmakla beraber öteki yüzü itibariyle Peygamber hanımları da birer insandır, kadındır; onların da diğer kadınlar gibi duyguları, arzuları, içinde bulundukları durum ve sosyal statü gereği beklentileri vardır. Hz. Peygamber, ümmetin eğitimi için gerekli görerek zühdü yani sade yaşamayı seçtiğine göre eşleri de ya buna razı olacaklardı veya ondan ayrılıp dünyaya ait güzellikleri, nimetleri, lüksü ve refahı sağlayacak kimselerle beraber olacaklardı. Âyet, Peygamber eşlerini yol ayırımına getirmekte ve onlardan birini seçmelerini istemektedir. İsteyemeyecekleri şey hem Peygamber eşleri olmak hem de dünya nimetlerinden diğer kadınlar gibi yararlanmak, ziynet ve refah içinde yaşamaktır.

Tefsircilere göre bu âyetin geliş sebebi, Hz. Peygamber’in eşleri­nin ondan, lüks, ziynet kabilinden bazı şeyler istemek, birbirlerini kıskanmak suretiyle kendisini üzmeleri, bunun üzerine Hz. Peygamber’in bir ay onlara yaklaşmamak üzere yemin edip (îlâ) ayrı yaşamaya karar vermesidir. Ay dolunca, “eşlerine seçme hakkı verildiği” için bu mânada “tahyîr” adıyla anılan âyet nâzil olmuştur. Âyet gelince Hz. Peygamber, o gün nikâhı altında bulunan eşlerini toplamış ve kendilerine seçim imkânı tanımıştır (tahyîrde bulunmuştur)

Tahyîr olayında buna muhatap olacak eşlerin Âişe, Hafsa, Ümmü Seleme ve Sevde’dir. Eşleri bu durum karşısında heyecanlanmış, Hz. Peygamber kendilerini boşamadığı için sevinç göz yaşları dökerek “Allah ve resulünü tercih ettiklerini” ifade etmişlerdir.
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 380-381

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

TARIM İLACI

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.