Türkiye Cumhuriyeti’nin son 20 yılda en önemli ekonomi ayaklarından bir tanesi inşaat sektörü olmuştur. Gerek yurt içinde gerekse yurt dışında pek çok inşaat dalında faaliyet gösteriyoruz.
Şuan dünyanın dört bir yanına malzeme, usta, müteahhit, mühendis ve mimar gönderiyoruz. Büyük büyük şirketler Libya, Mısır, Azerbaycan, Rusya, İran, Irak gibi ülkelerde çalışmalar yapıyor.
Tabii ki her işimiz gibi bu işte de fazlasıyla eksiğimiz mevcut. Bu sektörde en çok kanayan yaralarımızdan biri ise usta ve çırak ayağımızdır. Kabul edelim ki ayrıntıcı ve sistematik bir millet değiliz.
Ülkemiz şartlarında, özellikle inşaat ustalık işlerini büyük oranda Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolulu kardeşlerimiz yapmakta. Çalışmalarını hakkı ile yapan emektar eller de yok değil. Onların ellerine, kollarına sağlık fakat işlerini tam yapmayanlar için de eleştirilere açık olacağız.
Ustalık işleri ülkemizde çıraklıktan başlayarak devam eden bir süreçtir. Genç yaşlarda ustasının yanında çıraklığa başlayan insanımız, ustalığa kadar yükselse de birçok eksik ile yetiştiği bir gerçektir.
Bu eksikliğin birçok nedeni olduğu gibi bu eksiklerinde ne olduğunu iyi bilmek gerekmektedir.
Bunları sıralayacak olursak şöyle diyebiliriz; detay bilmemek, teknik konudaki bilgi yetersizliği, gelişime kapalılık, işlerini eksik bırakmak ve randevularına uymamaktır.
Bana göre en büyük sorun detay bilmeyen ustalar yetiştirmek. Bazı ustalarımız mesleklerini ezbere yapmaktadır. Bir farklık karşısında manevra geliştiremeyen ustalar ile işlerimiz vasatlığa mahkum kalmaktadır.
İşlerini eksik bırakma ise ülke şartlarından kaynaklandığını düşünüyorum. Ekonomik çıkmaz içinden kıvrılan işçilerimiz daha ‘çok iş daha çok para’ mantığı ile işleri hızlı ve kusurlu bitirmektedir.
Bizim meslek alanımızda bir şaka vardır. “Her hafta bir cenaze veya düğünü olmayan usta yoktur …” derler. Doğru mudur bilinmez ama zamanında gelmeyen ve bütün işleri sekteye uğratan ustamız çoktur.
Bunlar gibi bir çok eksiklik sayabiliriz ama bunlar başlıcalarıdır.
Gelelim bu eksiklerimiz nereden kaynaklandığına:
Eğitimdeki aksaklığımız usta yetiştirme konusunda da kendini tekrarlıyor. İyi bir ustaya düşen çırak ne kadar şanslı ise kötü bir ustaya düşen çırakta o kadar şanssızdır. Eğitim noktasından sadece ustaların ellerine kalmış bir sisteme mahkumuz. Çıraklara eğitim veren okullarımız olsa da ne yazık ki pratik ve yaşamsal çalışmalar noktasında çok çok gerideyiz.
Müteahhit, mimar ve mühendis kadrolarımızın da bu işlerde başlıca hatası vardır. Tek düze işler isteyen yapı, ustalarımızı köreltmektedir. Detayı iyi düşünülmüş ve çizilmiş bir proje ustaların gelişiminde faydalar sağlayacaktır. Maalesef sektörümüzdeki işler basit ve ticari olarak düşünülüyor.
Büyük oranda ekonomisini inşaat sektörü üzerinden çeviren bir ülkeden kaliteli işler beklenirken, biz bu noktada net bir şekilde sınıfta kaldık.
Her sektör gibi bu sektörde de devran böyle mi sürer bilinmez ama daha çok çalışıp öğrenmek zorundayız.
Sevgi ve saygı ile…
BU YAZIM DUYARLI İNSANLARA!