Bu hayal 22 yıl öncesinin hayali! Şimdi İstanbul-Şişli Kaymakamı olan Salih Işık bu hayalin ilham kaynağı, sonrasında Derbent tanıtımına start vereni. Aladağın İncisi Derbent onun eseri. Derbent üzerine kurduğumuz hayalleri, acizane olarak yazıya dökmekte, o günlerin Derbent İlçe Milli Eğitim Müdürü olarak bana nasip olmuştu.
Derbentli kardeşlerim! 22 yıl sonra dünden bugüne, ne yapıldı, kim ne düşündü, ne hayal etti, bugün ne var, hayal edilenin kaçta kaçı gerçekleştirildi yorumda sizin, değerlendirmede…
*****
Konya’dan arabama atlayıp Derbent’e doğru yola çıktım, Altınapa Barajı’na gelmeden tepede şöyle bir düşündüm. Acaba hangi yoldan gitsem dedim. İlçeye giden her iki yol da gayet geniş asfalttı nasıl olsa.
Üstelik Tepeköy-Başarıkavak hattında şehirlerarası otobüsler çoktan seferlerine başlamışlardı bile. Başarakavak ayırımından devam etmeye başladım. Dönüşte de öbür yoldan dönerim diye de kendi kendime söz verdim.
Arabama yol da dayanmıyordu hani. Asfaltta çukurlar, engebeler kesinlikle yoktu. Virajlar sanki daha bir tatlılaşmıştı.
Tepeköy yoluna döndüğümde yıllar önceki o stabilize, çamur karışımı yol çoktan tarih olmuştu. Derbent’te doğru yol alırken mis gibi çam ormanlarının arasından ağır ağır geçtim.
Dereağzı mevkiine geldiğimde gözlerime inanamadım. Nefis bir gölet, yeşilliklerle mavilik sarmaş dolaş olmuş adeta.
Gölet kıyısında iki – üç balık lokantası var. Ya o çay bahçeleri, görülmeye değerdi doğrusu.
Bir çay içmesem ayıp olur. Çay bahçelerinden birinin önünde durdum. İçeri doğru yürüdüğümde garsonlardan biri “Hocam hoş geldin!” diye buyur etti masaya. Göl manzaralı çaylar birbirini takip etti.
Sanki rüya görüyordum.
Arabama doğru yürürken şehri de hayal etmeye başlamadım değil.
Gölet manzarasını takip ederek şehrin girişine doğru ilerlemeye başladım. Yüzelli Evler diye yeni müstakil bahçeli kooperatif yapmışlar. İnanın şehre ayrı bir güzellik vermiş. Camisi, hatta bir de ilkokulu mevcut.
Gidiş geliş olarak düzenlenmiş yolun orta kısmında rengarenk çiçekler ve turistik beldeleri pek de aratmayacak üçlü lambalar gerçekten görülmeye değer olmuş.
Şehir merkezinde gördüklerim gerçekten mükemmeldi. Bundan yıllar önce “Banka! Banka!” diye bağıran, hayıflanan idarecileri düşündüm de epeyce güldüm. Ziraat, İş ve Halk Bankaları açılmış, Akbank’ta bir haftaya kadar geliyor dediler.
Süt Fabrikası’nın dört katlı hizmet binası da bayağı heybetliydi.
Lokantacı Ahmet Parlak’ın kulakları çınlasın. Sekiz lokanta saydım Derbent’te. Ne ararsan var. Etliekmekçiler bu sayıya dahil değilmiş. Altı tane fırın lokanta tipinde hizmet veriyorlarmış.
Benim zamanımda bakkal-market karışımı Karaçallar, Ünal Ticaret ve Mert Ticaret vardı. Şimdi süpermarket olmuşlar. Bir yığın insan çalışıyormuş yanlarında. Greçekten çok memnun oldum.
Toprak damlı evlerin yerine betonarme evler yapılmış o dar sokaklar genişletilmiş, hem de hepsi asfalt.
O eski Cumhuriyet Meydanı’na bir de park yapmışlar ki sormayın gitsin. Belediye Başkanının alnından öpmek lazım.
Modern Belediye hizmet Binası emsallerinden bayağı iyi durumdu. Hem de üç katlı. Bütün işler bilgisayarlarla takip ediliyormuş.
Yoldan geçen birine benzin istasyonunu sordum. “Hangisini soruyorsun abi?” dedi. “Allah, Allah” dedim. “Kaç tane var?”, “Türk Petrol, Shell, BP hangisini soruyorsun?” deyince, “Aman tarif etme ben bulurum!” dedim. Yüzüme birkaç tokat attım. Rüyada mıyım Yarabbi! Yoksa burası Derbent değil mi?
Eski Hükümet Konağı vazifesini gören Özel İdare binasının oraya doğru hareket ettim. Ohoooo. Neler olmuş neler. Doktorlar, muhasebeciler, noter, kuaförler, avukatlar parsellemişler bile.
Hükümet Konağı’nı da yola hakim bir yere yapmışlar. İki katlı güzel bir yapı. Yanında da güzel bir Kaymakam lojmanı var. Üstelik müstakil. Eski Kaymakam Salih Işık’ın kulakları çınlasın. Çok arzu ederdi de olmamıştı.
Dokuz kilometreye, Ilgın yoluna doğru ilerlerken hayretim daha da arttı. Un Fabrikası, Yem Fabrikası oldukça yeni teknolojiye sahip Süt Fabrikası ve modern bir ahır. Zaten dokuz kilometreye kadar boş alan da yok gibiydi.
Aladağ’da Uludağ’a benzer tesisler de yapılmaya başlamış zaten.
Adliye geleli yıllar olmuş. Her saat başı Konya’ya karşılıklı gidiş geliş yapan modern otobüsler geçmişte araba konusunda çektiklerimi adeta unutturdu.
Sordum soruşturdum iki de Tuğla Fabrikası yapılmış. Göletlerden sulanan araziyle vatandaş yıllardan beri pancara da gitmiyormuş. Oh çok şükür dedim. Nüfus yirmi bini çoktan aşmış. Lise, Ticaret Lisesi, İmam Hatip Lisesi mevcutmuş. İki de ilköğretim var dediler. İki katlı öğretmenevinde öğle ve akşam yemekleri veriyormuş. Nasıl sevindim anlatamam.
İnanın Konya’ya dönmeyi hiç istemedim. Dediler ki: “İstediğiniz yerde kalın. Üç tane kaloriferli, banyolu, 30’ar yataklı otelimiz de var”
Aman Yarabbim! Bu rüyadan hiç uyanmasam bari…
ÜÇ SAÇAYAĞI; ELEŞTİRİ, ÖZELEŞTİRİ VE UYARI
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.